English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Russe → Turc / [ У ] / Улыбался

Улыбался traduction Turc

237 traduction parallèle
Он улыбался.
Yüzünde bir gülümseme vardı.
Их видели вместе, и он ей улыбался.
Ne olmuş birliktelerse, kıza gülümsemişse?
Он улыбался. И мне показалось...
Şarkı söylerken döndüm ve onun bana baktığını yakaladım.
Потому чт... потому что там, в сарае... этот ублюдок улыбался и говорил :
Çünkü o odada orospu çocugu gülümseyip söyle derdi :
И на своем мониторе я видел, как Митчелл улыбался каждый раз, когда это случалось, будто корабль и экипаж - его игрушки.
Ve kontrol ekranımdan bunlar oldukça Mitchell'in gülümsediğini gördüm, sanki gemi onun için bir oyuncaktı.
- Он улыбался.
- Gülümsüyordu.
- Улыбался?
- Gülümsüyor muydu?
А может, они решили, что мы пленники или союзники, потому что Старые Шкуры Вигвама улыбался им, как енот.
Büyükbaba rakun gibi sırıtıyordu, bizi dost canlısı tipler ya da mahkum sanmış olmaları mümkün.
То улыбался,
Kah yüzü güler
Кондакар угодливо улыбался княэю и кивал головой.
Kondakar mecburen Prensin yüzüne gülümsedi ve başıyla onayladı.
Улыбался?
Gülümsedim mi?
Он улыбался и на ходу снимал униформу
Yürürken gülümsüyor, kemerinin tokasını çıkarıyordu.
За эту неделю мне еще никто так очаровательно не улыбался.
Bu hafta gördüğüm en güzel gülümseme bu.
Я подталкивал его, как мог, поменять место зимовки но под конец он только улыбался и говорил о простых и приятный вещах.
"Onu kampı taşımak konusunda çok zorladım... "... ama o sonunda sadece gülümsedi ve basit zevkler hakkında konuştu.
Он говорит : " Если бы он улыбался, что бы это значило?
"Eğer gülümsediyse, neden gülümsedi?" diyor.
А судья, судья Маллой, он улыбался и хохотал а потом пригласил меня на ужин.
Ve yargıç, şu Yargıç Malloy, bu sırada gülüp duruyordu, sonra onunla öğle yemeğine çıkmamı istedi.
Ред, они хотели бы знать, хорошо ли выглядит мальчик. - Он улыбался и махал ручкой.
Red, çocuğun nasıl göründüğünü soruyorlar.
И он не улыбался когда был дома.
Evdeyken bile gülmezdi.
Я сделала человека с глазами из угля И он улыбался очень очаровательно.
Kömür gözlü bir adam yaptım ve gerçekten büyüleyiciydi gülümsemesi
"Человек в ботинке жил, улыбался злобно. Тот ботинок теплый был, было в нем удобно."
"Namussuz bir adam vardı, ayakkabıda yaşardı, gülümserdi hınzırca."
Он выглядел немного странно, но он улыбался, так что я не волновалась.
Aslında, komik bir görüntüsü vardı, ama gülümsediği için üzerinde durmadım.
"Он выглядел немного странно... но он улыбался, так что я не волновалась."
'komik bir görüntüsü vardı... ama gülümsediği için üzerinde durmadım'
Он широко улыбался и махал мне потому, что он был счастлив, когда был на ходулях.
Yüzünde büyük bir gülümseme vardı ve el sallıyordu çünkü cambaz ayaklığını taktığında çok mutlu oluyordu.
Я улыбался точно так же, когда ты сделал это впервые.
Bunu ilk kez yaptığında ben de gülümsemiştim.
Он улыбался даже на похоронах своей матери.
Annesinin cenazesinde dahi gülümsüyordu.
Ты улыбался.
Önce sen gülümsemiştin.
Это мой внутренний голос улыбался.
İç sesim gülüyordu da.
" Загляденье, а не ребенок кроткий и нежный, как Иисус он бы улыбался даже под терновым венком ангел с таким добрым и верным сердцем с такой открытой и чистой душой
Ah, bu ne kadar güzel bir çocuk. Tıpkı İsa Peygamber gibi, sevecen ve ılımlı. Gülüşü, dikenden taç takmış İsa Peygamber gibi.
Он улыбался.
Gülümsüyordu.
Он держал ее за руку, улыбался... и и до меня наконец-то дошло.
Kızın elini tutmuştu, gülümsüyordu. Nihayet anladım.
Твой друг улыбался, глядя в лицо своей собственной смерти?
Arkadaşın kendi ölümüne gülümsedi mi?
Чистил твои ботинки? Улыбался?
Ayakkabılarını mı parlatayım?
Он был такой жизнерадостный, всегда смеялся и улыбался.
O hayat doluydu. Hep kahkahalar atar ve gülümserdi.
Я отправился за ними и видел, как он наливал суп и улыбался...
Onları takip ettim ve çorbayı içip güldüğünü gördüm....
Генерал Пиночет, организатор путча, улыбался.
"Siyasi bilimler konferanslarına son versin artık!"
Он смеялся и улыбался во всё лицо...
Gülümsedi...
Улыбался, даже когда нам пришлось решать все наши проблемы.
Tekme tokat birbirimize girdiğimizde dahi sen her zaman gülümsedin. 00 : 02 : 38,016 - - 00 : 02 : 40,022 Güzel bir gülüşün vardı.
Я 1 8 лет улыбался и соглашался. Какой же я был лжец.
18 yıl boyunca gülümsedim ve kabul ettim- - ne kadar da yalancıymışım.
Улыбался...
Gülüyordu.
- Я сказал, что он улыбался.
Gülümsedi dedim.
И он так счастливо улыбался.
Gülümsüyordu, yani, mutluydu.
Декстер, ты улыбался?
Dexter, gülümsüyor muydun?
Я должен признать себя побежденным, когда Маршалл пришел домой, он улыбался.
Seni alkışlamalıyım. Eve gittiğinde, Marshall gülüyordu.
Мне приходилось оправдываться, если я улыбался старушке на почте.
Postanedeki yaşlı bayana bile gülümsesem açıklama yapacak kadar çekingendim.
Если кто-то заговаривал с ним, он лишь нервно улыбался.
Kendisiyle konuşulursa, kıpırdanıp sırıtıyordu.
Что, если я бы улыбался и бежал в ваши объятия?
Ya yüzümde bir gülümsemeyle kollarınıza koşuyor olsaydım?
он точно не улыбался бы так...
Ama İkinci Kira'nın Misa olduğunu fark etseydi böyle gülemezdi...
А потом хотят, чтобы ты улыбался и благодарил их.
Sonra senden gülümseyip teşekkür etmeni istiyorlar. Dinle, Walter.
Таллак улыбался когда расстегивал свою рубашку.
Tallak, gömleğinin düğmesini açarken gülüyordu.
Даже не улыбался.
Alakası bile yok.
Интересно, чему это я так улыбался?
Beni bu şekilde ne güldürmüş olabilir ki?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]