03 traduction Anglais
1,332 traduction parallèle
21 Mart 1969 doğumlu.
born 03-21-69.
Alaca karanlıkta ayrılacağım, en geç 03 : 00 de orada olurum.
I'll leave at dusk, I'll be there by 3 : 00 a.m. at the latest.
Bu sabah Michelle'i gördün mü? Ben görmedimde. 64 00 : 03 : 00,880 - - 00 : 03 : 02,814
Michelle, haven't seen her all morning.
Akşam 5 : 03'te içeride bir elektrikli süpürgenin açıldığını duyacağım.
At 5 : 03 p.m. I'll hear a vacuum cleaner turn on inside.
03 : 10 Cuma-Sofya, Bulgaristan
3 : 10 AM Friday - Sofia, Bulgaria
03 : 50 Sofya, Bulgaristan.
3 : 50 AM - Sofia, Bulgaria
Saat neredeyse 03.00 olmak üzereydi. Ve Ian neredeyse ağlamaya başlayacaktı. onlar da bize izin verdiler.
But it was a couple of minutes before 3 : 00, and Ian looked like he was about ready to cry, and so they said okay.
Uh, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, ve Patch... 105.
Oh, dear. Uh, 98, 99, 1 00, 1 01, 1 02, 1 03, 1 04, and Patch - - 1 05.
Sabahın 03 : 30'u.
It's 3.30 in the morning.
Makine bugün öğleden sonra 3 : 03'te bozuldu.
The machine went down at 3 : 03 this afternoon.
3 : 03.
3 : 03.
Ajanlarımızdan 16'sı balıkçı kılığında Samchuk Limanı'ndan 23 Mayıs saat 01 : 00'de ayrılıp yaklaşık 03 : 00'da Kuzey Kore sularına giriş yapacaklar.
16 of our spies disguised as fishermen Will depart from Samchuk Port at 1 : 00am on May 23, And approximately at 3 : 00am,
Bugün saat 4.03'te, Tupac Shakur'un öldüğü bildirildi.
At 4.03 this afternoon, Tupac Shakur was pronounced dead.
saat 03 : 00... seni sürtük...
3 a.m., you slut!
Salı, 03 : 00, gene uyuyamıyorum.
Tuesday, 3 a.m., once again I can't sleep.
Salı, 03 : 00... gene, tamamen uyanığım... bir parçamın iyileşmesini bekliyorum... kırılıp duruyor... gazeteleri attım... tabakları yıkadım...
Tuesday, 3 a.m., once again I'm wide awake, waiting for time to mend this part of me that keeps on breaking. Newspapers I threw away, washed the dishes in the sink.
Ve bu gömleği yapan kadına 0.03 dolar ödendi.
And the women who made this shirt got paid $ 0.03.
Aynı zamanda Los Angeles liman bölgesinin güneyindeki, Long Beach'ten El Segundo'ya kadar... uzanan alelade sahil şeridi... Güney Koyu'nda çekilen Kaliforniya filmlerinin de ilkiydi,
00, 00 : 41 : 03 : 00, centered in the South Bay, 00, 00 : 41 : 07 : 00, the unglamorous southern coastal region of the Los Angeles basin
fakat suç, Güney Kaliforniya orta sınıfının ahlaki yozlaşmasına ve köksüzlüğüne uygun görünüyordu. Çifte Tazminat ve onu izleyen Cain uyarlamaları, Los Angeles'ın, dünyanın cinayet ve zina başkenti olduğuna herkesi ikna etti.
00, 01 : 03 : 20 : 00, Double Indemnity and the Cain adaptations that followed it 00, 01 : 03 : 25 : 00, convinced everyone that Los Angeles is the world capital of adultery and murder.
"Arama talebi Crestview'dan beş-dört-bir-iki-dört... Aradığınız kişi Bay Hammer'a şu an ulaşılamıyor. Lütfen sinyal sesinden sonra... mesajınızı bırakınız."
00, 01 : 14 : 03 : 00, " This is Crestview five-four-one-two-four... 00, 01 : 14 : 07 : 00, Mr. Hammer, whom you are calling, is not available at present.... 00, 01 : 14 : 09 : 00, If you wish to leave a record of your call,
Fakat Los Angeles'i filmlerde bir karaktere ve sonra da bir özneye... en çok dönüştüren yönetmenler... Wilder gibi yabancılar veya turistlerdi. Onlar, Los Angels'i bir şehre benzeten şeyin ne olduğuyla ilgilenmediler,
13, 01 : 30 : 03 : 00, But the directors who did the most to make Los Angeles a character in movies 00, 01 : 30 : 04 : 00, and then a subject
10 : 03 Pazartesi-New Heaven, Connecticut
10 : 03 AM Monday
03.11.1955 tarihinden beri çalışmakta olduğum kuryelik görevimden istifa ediyorum.
I think especially first impressions were bad with him.
Önemli olan ne göründüğüdür.
00, 00 : 03 : 03 : 00, It's what's up front that counts.
Filmler izlerini yok ederler, böylece bizim ne izleyeceğimize dair bir seçim yaparlar.
09, 00 : 03 : 07 : 09, Movies bury their traces, 00, 00 : 03 : 09 : 00, choosing for us what to watch,
Sonra da başka bir şeye geçiş yaparlar.
00, 00 : 03 : 11 : 00, then moving on to something else.
Bizim yerimize seçim yaparlar, bu yüzden biz de izlerken gücümüzü bastırırız.
00, 00 : 03 : 17 : 00, They do the work of our voluntary attention, 00, 00 : 03 : 20 : 13, and so we must suppress that faculty as we watch.
Filmlerin seçimi önce gelmelidir.
13, 00 : 03 : 25 : 00, Our involuntary attention must come to the fore.
Ama eğer filmlerin iradesi yerine, kendi irademizle izleseydik ne olurdu?
00, 00 : 03 : 30 : 00, But what if we watch with our voluntary attention, 00, 00 : 03 : 32 : 00, instead of letting the movies direct us?
Eğer belgeselleri dramatik özellikleri yönüyle beğenebiliyorsak, belki kurmaca filmleri de belgesel özellikleri yönüyle beğenebiliriz.
00, 00 : 03 : 38 : 00, If we can appreciate documentaries for their dramatic qualities, 00, 00 : 03 : 41 : 00, perhaps we can appreciate fiction films 00, 00 : 03 : 43 : 13, for their documentary revelations.
Peki ya belirsizlik bir başka yabancılaştırma etkisiyse!
00, 00 : 03 : 52 : 00, And what if suspense is just another alienation effect.
Hitchcock'un düşündüğü de bu değil miydi?
00, 00 : 03 : 55 : 00, Isn't that what Hitchcock taught?
Eğer içerilere doğru yürürseniz, çekim bölgesini çevirmiş, uzun beyaz kamyonları görebilirsiniz.
00, 00 : 05 : 03 : 00, If you walk through the right neighborhoods, 00, 00 : 05 : 05 : 00, you'll see the long rows of white trucks 00, 00 : 05 : 07 : 00, that mark and fence off a location shoot.
İnsanlar "L.A." dediklerinde... genellikle "eğlence dünyası" nı kastediyorlar.
00, 00 : 16 : 37 : 00, When people say "L.A." 00, 00 : 16 : 39 : 03, they often mean "show business."
Bildiğim kadarıyla binanın ilk görünüşü 1943 yılındaydı.
00, 00 : 21 : 03 : 00, The earliest appearance I know came in 1943.
"Sizin için ne yapabilirim?"
00, 00 : 23 : 29 : 03, "What can I do for you?"
Ve en iyi Los Angeles araba takip filmi... inatla ve adeta sapıkça... en ince detayına kadar açıklama yapar.
13, 00 : 40 : 03 : 00, And the best Los Angeles car chase movie 00, 00 : 40 : 04 : 13, is stubbornly,
Binlerce insanın bir araya geldiği bir yer olarak, teröristler ve uzaylı istilacılar için biçilmiş kaftandır.
00, 00 : 52 : 03 : 13, and the last of its kind to survive.
zekasını taklit etmeye çalıştığı saygın bir meslektaşına hitap etmektedir.
00, 01 : 01 : 03 : 00, who has ideas or at least opinions about the city around him, 00, 01 : 01 : 08 : 13, and his voice-over commentary is addressed to an esteemed colleague whose opinion he cares about
" Tamam.
00, 01 : 03 : 04 : 00, The murder that inspired Cain's novel had occurred fifteen years earlier 00, 01 : 03 : 06 : 00, in Queen's Village, New York, 13, 01 : 03 : 13 : 13, but the crime seemed to fit the rootlessness and moral corruption of the southern California middle class. This has got to be fast.... 00, 01 : 03 : 00 : 00,...
"Tamamdır bebeğim, bu kadar." "Sorun ne, beni öpmeyecek misin?"
10, 01 : 03 : 27 : 13, "Okay, baby, that's it."
"Sonuna kadardı değil mi?"
00, 01 : 03 : 30 : 13, "What's the matter, aren't you going to kiss me?"
"Seni seviyorum Walter." "Ben de seni bebeğim."
00, 01 : 03 : 44 : 00, "I love you, Walter."
Hiçbir yerde şeytan bu kadar bayağı değildir.
13, 01 : 03 : 53 : 00, Nowhere else is evil so banal.
Çifte Tazminat, Los Angeles'ı anımsatacak çok yer göstermiyor, fakat gösterdiği her yer akılda kalıcı : geceleyin Glendale tren garı,
00, 01 : 04 : 01 : 00, Double Indemnity evokes Los Angeles without much location shooting, 00, 01 : 04 : 03 : 00, but each location is memorable :
oysa olaydaki gerçek ev birkaç kilometre daha batıdadır,
03, 01 : 04 : 43 : 00, Neff's voice-over places this house in the hills of Los Feliz, 13, 01 : 04 : 46 : 00, and that location seems right,
Saçma bir tarzda inşa edilmişti.
00, 01 : 05 : 03 : 00, They must have searched for a house that matched this description as closely as possible :
Ray'in başarısı da tam olarak buradadır.
00, 01 : 10 : 03 : 13, Musicals establish alternate worlds, 13, 01 : 10 : 06 : 13, and that is precisely Ray's achievement.
Onlar araba sahibi ilk gençlerdir, en azından filmlerde. Bu da Asi Gençlik'in niçin böylesine kahince göründüğünü... ve böylesine Los Angeles koktuğunu açıklayabilir belki.
13, 01 : 11 : 01 : 00, They were the first teenagers with cars, 00, 01 : 11 : 03 : 00, at least in the movies,
Eski filmler, bu ikonları yeniden keşfetmemize imkan tanır, hatta onların gelişim tarihi hakkında bir belgesel hazırlamamıza bile.
13, 01 : 16 : 03 : 13, can evoke the same kind of nostalgia we feel for any commodity whose day has passed. 00, 01 : 16 : 08 : 00, Old movies allow us to rediscover these icons, 00, 01 : 16 : 11 : 13, even to construct a documenary history of their evolution.
Ve ettiler de, her ne kadar bu on yıldan daha uzun sürse de.
00, 01 : 25 : 03 : 13, They had to destroy it in order to save it.