English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ A ] / Adéle

Adéle traduction Anglais

1,190 traduction parallèle
Tabii ki Adele fakat şuan Bayan Fairfax yanımızda. Onun yanında İngilizce konuşursak çok daha iyi olur.
Yes, Adele, but we're with Mrs. Fairfax now, and in her presence it is more polite, if we try to speak in English.
Sabahleyin, Adele.
In the morning, Adele.
Seni buraya o getirdi Adele, değil mi?
He brought you here, didn't he?
- İyi geceler, Adele. Duanı yap.
- Goodnight, Adele.
İyi geceler, Adele.
Goodnight, Adele.
Odan, Adele'in kaldığı odaya yakın.
And your room is just along here near to Adele.
Adele ile ilgilendiğine göre barbar biri değildir.
He's clearly not barbarous if he s taking care of Adele.
Matematiğin çok iyi değil, Adele.
Your arithmetic is not very good, Adele.
Adele.
Adele.
Adele'i sınavdan geçirdim.
I have examined Adele.
Adele bana birkaç çizim gösterdi.
Adele showed me some sketches.
- Adele yattı mı?
- Is Adele in bed?
Adele sen işine devam et.
Adele, continue with your work.
Aferin, Adele.
Well done, Adele.
Gel, Adele.
Come, Adele.
Ben Adele'e baktığımda
When I look at Adele,
Onu seven ilk kişi ben değildim. Ama bana Adele'in babası olduğumu söyledi.
I was not the first to love her, but she told me that I... was Adele's father.
Adele annesinin hatalarından sorumlu tutulamaz.
Adele is not responsible for her mother's faults.
Adele'in sevilmeyen ve istenmeyen bir kişi olmasını hissettirdiniz.
You've made Adele feel unwanted and unloved.
Etrafıma baktığımda annesinin bıraktığı tek şey Adele'di.
When I looked around I was all she had left.
- Adele, kes şu konuşmayı.
Adele, stop this conversation.
Adele!
- from Jamaica. - Adele!
Bay Rochester, Adele'i partiye getirmenizi Adele'in yatma zamanı gelinceye kadar sizin de yanında bulunmanızı istiyor. - Tabii ki.
Mr. Rochester wants you to bring Adele to the party, and he wants you to stay until it is her bedtime.
- Adele, madam. Ne şirin şey.
- Adele, madame.
Affet beni, Adele.
It's almost a month. Forgive me, Adele.
Adele bana onu uzak bir okula göndereceğinizi söyledi.
Adele tells me you are sending her away to school.
Bu da Adele'in bir okula gideceği anlamına geliyor.
Which means Adele will go to a school.
Sadece Adele'in okula gitmesine üzülüyorum.
Only that Adele is away at school.
Adele'i yanımıza aldık ve bizimle yaşıyor. Sanki bizim kendi kızımız kadar sevimli.
We sent for Adele, she now lives with us, as beloved as if she was our own dear daughter.
Adele bunu daha iyi bilir.
Adele would know more about that.
Adele ve Dr. Middleton sana yardım edebilir.
Adele and Dr. Middleton can help you. Screw Adele and Dr. Middleton!
Adele için bu çok zor.
It's so hard on Adele.
Adele, seni buraya getirmesi için Tom'un yakasına yapışmış olmalı.
I know Adele must have twisted Tom's arm to get you here.
- Ben Adele Delisi.
- Adele Delisi speaking.
- Merhaba Adele, nasılsın?
- Hey, Adele, how you doin'?
Gelecek Pazar olacak şampiyonluk maçı partisini biliyorsun, değil mi?
Adele, you know that Super Bowl party that was for next Sunday?
Adele, seni günün değiştiğini bildirmek için aramıştım
Adele, the reason I'm calling... they changed the date.
- Adele...
- Adele? - Yeah?
Belki de Adele'ye uğrar.
He's gonna wanna find me. Maybe see Adele, see what she knows.
Galiba ona Adele'den bahsetmiştim.
We were talking once, drinking rum, and I may have mentioned Adele.
Ben Adele Delisi.
Adele Delisi speaking.
- Adele mi? - Evet, benim.
- Uh, uh, this is Adele?
Adele, dinle...
Adele, listen...
Adele, Buddy'yi nerede bulabileceğimi biliyor musun?
Adele, do you have any idea where I could find Buddy?
Mira, Adele, içeride misin? - Evet.
Mira, Adele, you in there?
Öbür elini de ver.
- Adele! Adele! - Give me your hand.
- Sen Adele değilsin!
- You not Adele!
Çantamı verir misin Adele?
- Get my bag, Adele.
Adele, bir soru sorabilir miyim?
Mira, Adele, Adele. Can I ask you a question, please?
- Ben Adele Delisi'nin evindeyim.
- I'm at Adele Delisi's.
- Teşekkürler, Adele.
- Thanks, Adele.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]