Affair traduction Anglais
8,262 traduction parallèle
Birkaç yıl önce bir ilişkim oldu... Çalıştığım yerden biriyle ama ona söylemedim.
A few years ago i had an affair with a coworker from a research lab, but i-i didn't tell her.
- Evlilik bir kez olur, kardeşim.
Marriage is a one-time affair, brother.
Özellikle yeni kitabı tamamıyla bizim ilişkimizden ve bunun onun hayatını nasıl da yıktığından bahsederken.
Especially since her new book is all about our affair and how it ruined her life.
Zor bir ilişkimiz olmasına rağmen bütün kalbimle aşık olduğumu söylemekten utanmadığım kocam yaşça genç bir kadınla ilişkiye girip beni terk etti ve yeni bir aile kurdu.
My husband, whom I am not ashamed to say I loved with all my heart, though we had a difficult relationship, had an affair with a younger woman, left me and started a new family.
Demek küçük kaçamağınızdan sıkıldın.
So you are tired of your little affair? You're all done with it.
Bizimkisi yalnızca bir kaçamak olarak kalmalıydı.
We should've just been an affair.
Neyse bu bir şeref meselesi.
Anyway, this is an affair of honor.
O halde bu mesele sonuçlandırıldı.
Then this affair is concluded.
Karısıyla yasadışı durumda olduğun için Hari'yi desteklediğini biliyorlar.
And it also states that you're supporting Hari because you have an illicit affair with his wife.
Bu yüzden zamanda geri gitmeli ve okyanusu aşmalıyız çünkü bu iki kuleye olan aşkım New York'ta filizlenmedi. Anlayamadıysanız söyleyeyim ;
And so, we must go back in time and across the ocean, because my love affair with these beautiful towers did not begin in New York.
Bu evde olup bitenler alelade bir evlilik dışı ilişki değil.
What's been going on in this house isn't just some affair.
Seninle zina yaptığımı öğrenmenin sonucunda duyduğu korkunç ıstıraptan ötürü oraya yatırılmış.
He is to be committed there, owing to his uncontrollable grief over having learned of my affair with you.
- Seninle mi?
- Our affair?
Kim edepsizlik yapmış?
Who having an affair with whom?
Küçük kaçamağımızı en ince detayına kadar anlatmış.
[Describing our little affair in wonderful detail.]
Ateşli bir münasebetimiz oldu.
Well, we had a fiery affair.
Evli bir adamla bir ilişkim var.
I'm having an affair with a married man.
Herkes bir ilişkin olduğunu görebilir.
Anyone could see you were having an affair.
Jason Donnelly ile ilişkin mi var?
Hildur : Are you having an affair with Jason Donnelly?
Hildur... bir ilişki denilemez.
( laughs ) Hildur... it's not an affair.
Bu kadın eğer ilişkiyi öğrenirse, Mahvedilmiş olacak.
If this woman finds out about the affair, she's gonna be devastated.
Thad'la birlikte olacaksak Muhtemelen, ilişkim olduğu için mutlu olacağım.
If Thad and I are gonna be together, I'm probably gonna be happy I had the affair.
İlişkimizi yazıp karına gösterdiğine inanamıyorum. Üstü kapalıydı.
I can't believe you wrote about our affair and showed your wife.
Evet... Aslında kolektif çiftliğin bütün sıkıcı kısımlarını geçip doğruca Anna'nın İlişkisi'ni izlemeye giderim.
Nah, I skip all the boring parts about collective farming and go straight to the soap opera of Anna having the affair.
Ben sadece pahalı hediyelerin aldatmayı affedemeyeceğini söylüyorum.
I'm just saying expensive jewelry doesn't excuse an affair.
Oğlunun karate öğretmeniyle bir ilişki yaşıyor.
She has an affair with her son's karate teacher.
Kocamın bir ilişkisi olduğunu ve evliliğimiz boyunca kazandığımız her şeyi kumarda kaybettiğini öğrenince kendi kendime şöyle dedim " Ne kaybedebilirim ki?
Well, after I found out my husband was having an affair and gambled away everything we spent our entire marriage building together, I figured, " Hey, what do I have to lose?
Yalnız bir intihar veya sekreterle bir ilişki için güzel odaymış.
It's a nice room. For a lonely suicide or an affair with your secretary.
Singleton olayında Jack ve ben geminizdeki oyları değiştirmeye çalıştık. Flint'in devrildiğini görmek ve tayfadaki anahtar adamları ikna etmek niyetindeydim.
The Singleton affair, when Jack and I attempted to alter the vote on your ship, see Flint deposed, it was intended to induce key men on your crew to defect.
Thomas'la aranızda geçen meseleyi anlatacaksın.
You will tell them about the affair with Thomas.
Hayatın lezzetini hissediyordum ve mutluydum, yapmamaya kararlı olsam da Jill'le ilişkimiz başlamıştı, ve yaşamanın o şevkiyle, ani bir ivme kazanmıştık bile.
I was happy and enjoying a sense of well-being, and I'd begun an affair with Jill, something I'd been determined not to do, and yet was carried along on the sudden momentum of the sheerjoy of living.
Sen ortalıkta Abe Lucas'la dolanırken ben kenarda beklemeyeceğim artık.
I'm not just gonna wait around while you play out your affair with Abe Lucas.
Aa, bana onunla yattığını söyleyeceksin değil mi?
Oh, yes, are you gonna tell me that she had an affair with him?
Ya da belki ilişkileri vardır.
Or maybe they're having an affair.
Ya öyle ya da bir ilişkisi var.
Either that or he's having an affair.
Lütfen bir ilişkisi olsun.
Please let it be an affair.
Yoksa ilişkiniz onun başarısızlıklarının sonucu muydu?
Or was the affair merely a result of his failings? No.
İnsanlar gönül meselelerinde temkinlidir ama çok şiddetli bir şehvet duygusu beyne vurunca dikkatisiz oluyorlar.
People already into the affair are cautious, but they're at the stage of the infection where the lust is roving madly in their brain and they're careless.
Kuvvetle muhtemel ihtiras dolu bir ilişi yaşıyor.
With whom it is quite possible he is having a torrid affair.
- Bu, çok tuhaf bir aşk ilişkisi.
This is a very strange love affair. ( DIALING PHONE )
Ama ikinizin arasında olan da bu.
But he's still having an affair with you.
Bu özel projelerin meselesi değil.
This isn't a special projects affair.
Jason Donnelly ile ilişkin mi var?
Are you having an affair with jason donnelly?
Hildur... bir ilişki denilemez.
Hildur, it's not an affair.
- Özel bir vakaydı.
It was a private affair.
Bu, haftalardır elimde fakat bu meselesinin sonunu kendimce yazma tatminini yaşamak istedim.
I've had these for weeks but I wanted the satisfaction of writing finis to this affair in my own way as I told you I would.
Karısı en yakın arkadaşıyla boynuzluyormuş.
She had an affair with his best friend.
Biz duygusal bir ilişki yaşıyoruz.
We're having an emotional affair.
Jamie, Dougal'ın ilişkiniz ve bebekle ilgili her şeyi Colum'a anlattığını söyledi.
Jamie said that Dougal told Colum all about your affair and the baby.
Yakınlarda kocasının ilişki yaşadığı bir öğrenciyi öldürdüğünü öğrendi.
She just found out her husband killed a student who he was having an affair with.
Kocasının ilişkisi olduğunu biliyor.
- What? She knows he's having an affair.