Almıyorum traduction Anglais
2,357 traduction parallèle
Evet, emirlerimi her zaman Ash'ten almıyorum.
I don't always take orders from The Ash.
Ne satarsanız satın, almıyorum.
Whatever it is you're selling, I'm not buying.
Neden ikimize de birer kahve almıyorum?
Why don't I get us both some coffee?
Üzerime almıyorum.
I'm not taking them on.
Kötü günler gelmeden,'Hayattan zevk almıyorum'diyeceğin yıllar gelip çatmadan ".
"While the evil days come not, nor the years draw nigh when thou shalt say, " I have no pleasure in them. "
Hayır Louis, ders almıyorum.
No, Louis, m not in school.
Çok basit, senden haz almıyorum. Estetik açıdan.
Quite simply, you offend me aesthetically.
Evin karşısında bir gecekondu var, almıyorum o yüzden.
'Cause if there's a shack across the road, I'm not buying it.
Atışmalarınızdan sizin kadar zevk almıyorum.
This isn't fun for me.
Seni seviyorum. Dediğimi geri almıyorum.
I love you, and I'm not taking it back.
Hayır, almıyorum.
Ah. No, I'm not.
İyi bir adamım, doğru şeyi yapmaya çalışıyorum, karşılığında hiçbir şey almıyorum.
I'm a good guy, I try to do the right thing... and I have nothing to show for it.
Kemoterapi almıyorum.
I... I'm not doing chemo.
Uyku hapı da almıyorum.
I don't even take pills anymore.
Yıllardır bir tek damla bile alkol almıyorum.
I haven't touched a drop of alcohol in years.
Elektrik almıyorum oradan sana doğru.
I'm not feeling any electric between you two.
Hayır, almıyorum. Peki sen ne yapıyorsun, Dobby?
No, I'm not.
Frank Nash ordu hizmetinizi dikkate almıyorum.
Frank Nash, I refuse to take into account your service in the Army.
Ben koku almıyorum.
I can't smell it.
Onu giymeye başladığımda Rachel gibi kokuyordu, şimdi hiçbir koku almıyorum, ki bu da muhtemelen ben gibi kokuyor demek.
When I started wearing it, it used to smell like Rachel. It don't smell like anything now, which probably means it smells like me.
Neden ona ab-shaper almıyorum ki?
Why not just get her the deluxe thighmaster?
Alkol kokusu almıyorum, nöbet geçirmiş olabilir, büyük ihtimalle uyuşturucu.
I can't smell any alcohol on her, could be a seizure, possibly drugs.
Çalışmıyorum ve sarhoşları almıyorum dostum!
I'm not on duty and I don't do drunks!
Ben bu saatte müşteri almıyorum.
I don't take customers at this hour.
- Buradan hiçbir şey almıyorum.
- I'm not buying anything here!
Paranı almıyorum.
I won't take your money!
Lucy'nin kokusunu almıyorum.
I don't smell Lucy's scent.
Bak, şu "kahraman" kelimesinden hiç haz almıyorum.
Look, I'm uncomfortable with the word, "Hero".
Almıyorum, satıyorum.
I'm not buying. I'm selling.
Cumaya kadar maaşımı almıyorum, tamam mı?
I don't get paid till Friday, all right?
Ben hiçbir şey almıyorum, ama sen öyle diyorsan.
I don't smell anything, but if you say so.
Sana hiçbir şey almıyorum.
I'm not buying you anything.
Senden emir almıyorum.
I don't take orders from you
Pek almıyorum.
I mean, I'd rather not.
Her gün bankadan telefon almıyorum.
I don't always get a phone call from the bank.
Senin arabanı da almıyorum
I ain't buying'your truck.
Arkadaşlığımızı bozacak hiç bir riski göze almıyorum, tamam?
I'm not taking any chances with our friendship, all right.
Ben fikir belirtmek için para almıyorum.
I'm not paid to give my opinion.
Kilo almıyorum pek.
I can't put on weight.
Son raporunuzu çok dikkate almıyorum.
I didn't care much for your last report.
Artık senden para almıyorum.
Not since I stopped charging you.
Nobu'dan eğitim almış bir şef tanıyorum.
I know a chef, trained under Nob...
Hey, Simon, bakıyorum da meyvelerini almışsın.
( Bailey ) Hey, Simon, we see you got your fruit delivery.
- Bakıyorum yeni bir başörtüsü almış.
The lady got a new head scarf, I see.
3 yıl birlikte görev yaptık ve hatırlamıyorum ki bir tane duş almış olayım ve..
We served three years together, and I don't think I took one shower without him
- Öyle hatırlıyorum. - Evet. Bana altın bir şey de almış ama hala postadaymış.
Oh, yeah, he bought me something else, gold, but it's in the post.
- Bakıyorum yeni bir Dunlop almışsın.
- You got those new sticky Dunlops on.
Haa? Nefes almıyorum.
This is fine.
Bense onunla aynı sınıftayım ve aynı yerde çalışıyorum. Tanrım! Nedense elinden şekerini almış gibi hissediyorum!
On the other hand, I'm in the same classes with him and work at the same place... I keep getting this feeling like taking a candy from a baby.
- Almıyorum
Take the fucking book.
Jiangi arka koltuğa almıştık zaten sonunda kaybetmekten hoşlanmıyorum.
We already had Jiang in the backseat. I don't like loose ends.