Asansör traduction Anglais
2,383 traduction parallèle
Asansör boşluğunu kapatmamızı söyledi. Çöplük gibi duruyormuş.
He says to close the elevator shaft because it looks like a dump.
Kapattırdığın asansör boşluğunda.
In the lift well you had me close off.
Asansör boşluğunda bulmuşlar.
They found him in the elevator shaft.
İkinci katta oturuyorum ama asansör var.
I live at the 2nd floor but there's an elevator.
Biri asansör boşluğundan yukarı çıktı.
One made it up the lift.
Bu asansör yakın zamanda açılmış.
This dumbwaiter has been opened recently.
Kadın biz şu anda konuşurken kocasıyla tatilde, muhtemelen sahilde seks yapıyor ve o da asansör ve Beyaz Saraydan sonra en iyi üçüncü sekstir.
The woman is on vacation with her husband as we speak. Probably having beach sex. Which is the third best sex after elevator and White House.
Evet, Nick, kâğıt kesiği ve asansör müziğiyle sıkışmış bir telefon görüşmesi gibi.
Yeah, it's a close call between Nick, paper cuts, and elevator music.
Koridorda kamera yokmuş bu yüzden de asansör kayıtlarını bekliyorum.
There's no cameras in the hallway, And I'm waiting On the elevator surveillance.
Asansör diye birşey var unuttun mu?
There is an elevator, do you remember?
Bu odayı terk edersen kapı kollarına asansör düğmelerine dokunacaksın ve salgını başlatacaksın.
You leave this room, and you're gonna touch doorknobs and elevator buttons, and then you'll be the outbreak monkey.
Sana da biraz tuhaf gelmiyor mu? Jeffrey Lipton, Renee Dorsett'i öldürüyor sonra da kız asansör boşluğuna düşüyor. Ve tüm sabah boyunca adam adım atıncaya dek asansör gayet güzel işliyor.
Don't you think it's strange that Jeffrey Lipton kills Renee Dorsett and throws her down an elevator shaft, and the elevator was working fine all morning till the moment he steps in?
Renee'nin asansör şaftına atılmadan önce öldürülmüş olmasına açıklık getiriyor.
Which would make sense, because Renee was killed before she fell through the elevator shaft.
Affedersiniz efendim. Bir adamımız asansör boşluğundan garip sesler duymuş.
One of our guys heard something strange in the elevator shaft.
June ile asansör konusunu konuşmamız lazım.
We should talk to June about getting an elevator.
Asansör sırasındayken de birbirimizin üzerinden ellerimizi ayıramıyorduk.
But we're in the line for the lift and we just can't keep our hands off each other.
Asansör duruverdi.
The elevator just stopped.
Asansör düşerse ne yaparım?
What do I do? What do I do if the elevator falls?
Asansör düşecek sandım.
I thought--I thought the elevator was gonna fall.
Eski bir asansör bu.
It's an old elevator.
Man Yee Binasında asansör gezisine ne dersin?
How about an escalator ride in Man Yee Building?
Asansör mü bozuldu?
I... is the elevator broken?
Ne tesadüf değil mi, ikimiz de asansör bekliyoruz.
Addison. Coincidence, us both here, waiting for the elevator, right?
Asansör sahane ama buraya çati katina bakmaya gelmemis miydik?
The lift is impressive but I thought we were here to see the loft.
Asansör geldi, acele et.
Lift is here, quick.
Asansör çalışmıyor mu?
Elevator out?
Kahrolası asansör roket gibi.
Damn elevator's like a rocket.
Betonla desteklenmiş çelik iskelet, dişlisiz çekiş gücü elektrikli asansör, tam 11 katlı bir bina, Toronto'da bu denli büyük bir yapı olabileceği aklına gelir miydi Julia?
Solid steel, reinforced concrete skeleton. Gearless traction electric elevators and a full 11 storeys. Julia, could you imagine anything so grand in Toronto?
Katil ya da katiller asansör kabininin üzerinde bekleyip kapaktan içeri girip çıkmışlar.
The killer, or killers most likely, could have been on top of the car, and entered and exited through the hatch.
Asansör değil ama güvenlik görevlisi düşmüş.
The elevator didn't fall. But the guard did.
- İki tane asansör kabini vardı.
There were two elevator cars.
Asansör aşağı inerken alt kabinde olan hırsızlar kapağı açtılar.
As the elevator makes it way down, the thieves, stationed in the car below, open the hatch.
Memur Higgins'le birlikte onu gerçek asansör kabininde bulduk. Herkes de cinayetin orada işlendiğini sandı.
So Constable Higgins and I discover him in the real elevator car, everyone assumes the crime occurred there.
Hırsızlar sahte asansör kabininden inip malzemeleri bir yere sakladılar. Üçüncü kata çıktılar ve iple aşağı indiler.
They then dismantle the false elevator car, stash the materials somewhere nearby, then go up to the third floor where they escape down the rope.
Sahte asansör kabininden geri kalanlar buradaymış.
The remains of the false elevator.
Ben bay Marku'nun kolunun asansör kapısında sıkışmasını önledim.
I prevented Mr. Marku from injuring his arm in the elevator door.
Burayla asansör arasında bir çok insan var.
Too many eyes between here and the elevator.
Ne yapıyorsun peki, asansör mü kuruyorsun?
Doing what, installing elevators?
Muhteşem asansör.
Awesome elevator.
Bak, aynı asansör yavaşladığında yukarı zıplamak gibi.
Look, it's like when you're in an elevator, And when it comes to a stop, You jump.
En son ne zaman asansör yerine basamakları kullanmayı tercih etmiştiniz?
When is the last time you took a flight of stairs
Bu asansör 1906'da ilk kurulduğu günden beri aynı mekanizmayı kullanıyor.
You know, this elevator still uses the same mechanism from when it was first installed in 1906.
Evet asansör çalışmıyor.
Yes, the elevator's out of order ;
Pizzanın keşfi 16. yüzyıla dayanır. İlk asansör de 1982 yılında kurulmuştur.
Pizza dates back to the 16th century, while the first elevator was not installed until 1852.
Bence bir sorunun olunca bunu rahibinle ya da terzinle, ya da baylar kulübündeki sağır asansör görevlisiyle konuşursun.
I believe that when you have a problem, you talk it over with your priest, or your tailor, or the mute elevator porter at your men's club.
"Asansör"
"Lift."
Dün asansör olduğunu sanarak 15 dakika tuvalet kabinine baktı.
Yesterday, he spent 15 minutes in front Of a utility closet thinking it was the elevator.
Asansör bozuldu
The elevator are broken,
Maalsef polis onu tutuklayamıyor çünkü senyor Buz aleyhine tanıklık eden herkes boğulma, parçalanma asansör boşluğuna düşme gibi olaylardan muzdarip. Bana mı öyle geliyor yoksa bunları fazla neşeli mi anlatıyor?
Am I the only one who thinks he delivers that information a little too cheerfully?
Asansör!
The lift!
Yemin ederim ki asansör durmadı.
The elevator did not stop, I swear.