Athletic traduction Anglais
1,027 traduction parallèle
Fransa'nın en iyi erkek atleti yarışmasında, üç kez Apollon seçildim.
Three-time Apollo, France's most athletic physique.
Ve de olgun, günümüzün delikanlıları gibi aklı beş karış hava değil.
He's very athletic, most mature, in contrast to the flighty boys one meets these days.
Saat 1'de, Polis Atletizm Derneğinden Bayan Harriet Dorrn'la öğle yemeği yiyeceksiniz.
One o'clock, luncheon with Mrs Harriet Dorrn of the Police Athletic League.
Kendim ve Polis Atletizm Derneği adına ben sizlere teşekkür ederim Bayan Dorrn.
I should be thanking you, Mrs Dorrn, for myself and the Police Athletic League.
Bize bir amaç sunan tek şey olarak atletik müsabakaları bulduk.
We have found athletic competitions our only challenge, the only thing which furnishes us with purpose.
Zeki, atletik.
Brilliant, athletic.
Sayın yetkili, bu programın atletizme dönmesine şiddetle itiraz ediyorum.
" Dear sir, I object strongly - to the obvious athletic turn this show has now taken.
Çok atletik olmadığımı itiraf etmeliyim ama aylar öncesinden idman yaparak kendimi hazırlamıştım.
I must admit I'm not very athletic, but I prepared myself by working out for several months beforehand.
O biraz iri, geniş atletik tipleri sever, ben ise tam tersiyim.
She goes for big, well-built, athletic guys, and I'm kind of the opposite.
Lucinde örneğin vücudu harikadır. ... ve onun en sevdiğin yeri neresi dersen, sıkı vücudu derim.
Lucinde, for example, is quite athletic, though in a way I rather like her sporty side.
Sana bir mayo vermekten ziyadesiyle memnun olurdum, fakat, uh, bana atletik bir tip gibi görünmüyorsun.
Say, I'd be more than glad to let you have a bathing suit, but, uh, you don't look like the athletic type to me.
Aşkın sportif bir yarışmadan başka bir şey değil.
Your love is nothing but an athletic contest.
Kaliforniya Eyalet Spor Komitesine uygun olarak her karşılaşma iki dakikalık üç raunttan oluşacak.
Each bout will consist of three two-minute rounds... in accordance with the California State Athletic Commission.
Atletik yarışma düzenleyicisi.
Manager of athletic entertainment.
Spor Bursu sayılmaz mı?
Athletic Scholarship. Doesn't that count?
Sosyal bir spor kulübü gibi bir şey.
It's what you might call a social athletic club.
Sosyal bir spor kulübü diyebilirsiniz.
It's what you might call a social athletic club.
İşte aslında atletik olan fakat kendini salıver...
Behold, someone actually athletic but who has let himself go...
Gerçi bu akşamki şov bir spor organizasyonu tarafından organize edilmedi ama sizi temin ederim sizin için bu akşam harika bir spor olacak. Evet bu akşam hiç bir sınır yok...
Even though tonight's show was not organised by an athletic organisation I can assure you there is great sport in store for you tonight.
Bugünden başlayarak her gün 50 dakika atletizm pistinde olacaksınız.
That's 50 minutes every day starting today on the athletic field.
Andrés Galan, müsabaka için en değerli oyuncularınızı getirdiğiniz icin.
Andrés Galan, for bringing his most talented players to participate in this athletic exhibition.
Sporcu olamıyorsanız, sporcularımızı destekleyin.
If you can't be an athlete, be an athletic supporter.
Duyduğuma göre Joe Pendleton'un atletik aletlerini almışsın.
I hear you got all Joe Pendleton1 athletic equipment. Yeah.
Görevlileri atlatmak için bir sportif etkinlikten faydalanmışlar.
There was a local athletic event they used to slip past the authorities.
Atletiktir.
He's athletic.
Kimse onlar için beden eğitimi programı hazırlamamıştı ve spor teçhizatları yoktu.
No one had outlined a physical fitness program for them, and they had no athletic equipment.
Cambridge'de atletik başarı ile hep gurur duymuşuzdur.
Here in Cambridge, we've always been proud of our athletic prowess.
Şüphesiz, bu kıyıları aşan en güçlü atletizm ekibisiniz.
You constitute what is without doubt the most powerful athletic force ever to leave these shores.
Kulenin o tarafı atletizm pistine bakıyordu, Cumartesi sabahları da burası tamamen boş oluyordu.
That side of the tower faced the athletic field, which on a Saturday morning was completely deserted.
Çok atletik olması gerekmez, sakar olabilir ki bu onu daha da çekici kılar.
Not particularly athletic, perhaps even clumsy, but charmingly so.
Amerikalı pop yıldızı Tina Turner'in mevcut politik özgürlük şartlarına rağmen yalnız bırakılmadığı tespit edildi böylece Polonyalılar onun atletik güzelliğine ve altın kaplama eteğine yoğunlaştılar.
American pop star Tina Turner was determined that politics be left alone despite the current climate of freedom so that Poles could concentrate on her athletic charms and gold lamay nickel skirt.
Yani, kızlar atletik tipleri sevmezler mi?
I mean, girls go for the athletic type, don't they?
Şeyy... yanlızca, şey... atletik ol!
Well... just be, ummm... Be athletic!
Atletik!
Athletic!
- Bir soprano için çok atletiksin.
- You're very athletic for a soprano.
Yakın! Yakın! Yakın!
Wonderful chap... strong, athletic...
Edinburgh'da, mezarlar kendiliğinden açılarak atalarımızın ruhları kalkmış ve atletizm müsabakaları yapmışlar.
In Edinburgh, the graves did open and the ghosts of our ancestors rose up and competed in athletic sports.
Oralarda atletizm klübü var mı?
Are there any athletic clubs around there?
- Broad Street'te Riverside Athletic var.
- Riverside Athletic on Broad Street.
Bu kitap okuldaki dolaplardan birinde bulunmuş.
This was found in one of the athletic lockers at the school.
Pasifik Spor Kulübü'ne gelsin.
Fetch me at Pacific Athletic Club
" atletik yapılı, ve arkadaşlarım tarafından yakışıklı bulunan biriyim.
" athletic build from football, and I'm considered good-looking by my friends.
Sör George bedence çok güçlü biri.
Sir George is very athletic.
"Son meydana gelen gelişmelerde başarılı bir antrenör olması nedeniyle New York Liseler arası Atletik Birliği bunun yerine getirilemine çalışacak."
"This was the latest in a series of incidents involving the successful though highly volatile coach." "The New York High School Athletic Association will honour the suspension."
Spor bölümündeki herkesi istiyorum.
I want every assistant from the athletic department.
Bir spor stadına en yaklaştığın an bir müzik bandosunda klarnet çalmaktı.
The closest you ever came to an athletic field was playing clarinet in the marching band.
Buraya spor bursuyla girmiş olman beni oldukça şaşırttı.
I was surprised that you're here on an athletic scholarship.
Bir zamanlar senin gibi spor bursuna sahip bir çocuk ile birlikte çalışmıştım.
I had a kid once who had an athletic scholarship just like you.
Evet, biliyorum atletik bir geçmişim olmadı...
I mean, I didn't have that much of an athletic past- -
Bir de ıstakozun, süspansuarın içindekini asla çimdikleyemeyeceğini söyledi.
He also said that a lobster couldn't pinch through an athletic supporter.
Uzun kahverengi saçlı ve mavi gözlü, oldukça atletik.
HE'S GOT LIGHT BROWN HAIR AND HAZEL EYES. HE'S KIND OF ATHLETIC LOOKING.