Attend traduction Anglais
4,497 traduction parallèle
Elbette biliyorsunuz seremoniye bizim de katılmamız gerek olur da Larry'nin katili ortaya çıkarsa diye.
You- - of course, you know, we will have to attend the ceremony, just in case Uncle Larry's killer reveals himself.
Buraya katıldığım ilk partide, birinin paraşütle inmesinin ardından yaşadığım şoku tahmin edebilirsiniz.
So you can imagine my shock when a man parachutes into the first party I attend here.
"Kanguru Saldırıya Geçerse" bölümünde esir olarak kalsamda ilgilenmem gereken daha önemli şeyler var.
And while I'm deeply enthralled in this episode of "when kangaRoos attack," I've got more important things to attend to.
Ama Hamptons'da herhangi bir etkinliğe katılmak için davet almam gerekmiyor.
But I've never needed an invite to attend any function in the Hamptons.
Benim yapmam gereken polis işlerim var.
I have police business to attend to.
Ayrıca, sanıyorum ilgilenmeniz gereken daha acil konular var.
Besides, I expect you'll have more pressing matters to attend.
Yapması gereken başka işleri vardı.
Oh, he had some business to attend to.
- Avrupa Birliği zirvesine gidecek misiniz?
Are you going to attend the EU summit? Yes.
Cenazesine bile gitmeyi düşünmüyorum.
I won't even attend his funeral.
Bu derse seve seve katılacağız gibi duruyor.
I can see this is gonna be an easy class to attend.
Bu akşamki basın toplantısına katılmanızı istiyoruz.
We'd like you to attend a press conference tonight.
Endişeliyim, yakında okula başlaması gerek.
I'm worried, she'll have to attend school soon.
Ben derslere giriyorum, yanında oturuyorum.
I also attend the classes, and sit next to her.
Andrew ile ilgilenmemiz gereken önemli meseleler var.
Andrew and I have some important matters to attend to.
Yarınki etkinlik için davetli listesindeki kişilerin fotoğraflarına ulaştık ve... Lütfen şunu anla...
We're compiling photos of the people who are scheduled to attend the event tomorrow, and... please understand
Başlamamız gereken işler var.
We got some business to attend to.
Kulübüne girip zorunlu gezmelerine eşlik ediyorlar.
They join his club, attend his mandatory outings.
Bana mukayyet ol, dualarıma cevap ver.
Attend to me, and answer me.
Bir paten kaymalı doğumgünü partisine katıImak üzereydim. Eşimin doğumgünü partisine, ama konumuz o değil.
I was about to attend a roller skating birthday party for my husband, but this is more important.
Karşı-karşı teklif- - ya benimle gel, ya da seni dört saatlik faks kapak kağıdı protokol toplantısına katılmaya zorlarım.
Counter-counteroffer- - you come with me, or I make you attend a four-hour fax cover-sheet protocol meeting.
Eğer bir fikir ayrılığınız varsa, katılmak isterseniz kendi planınızı tekrardan düzenlemek zorunda kalacaksınız.
If you have a conflict and would like to attend, you'll have to rearrange your schedule.
Muhtemelen toplantıya katılmadığım içindir.
Probably because I didn't attend last night's board meeting.
Bay Purnsley ilgilense daha iyi olmaz mı?
Perhaps Mr. Purnsley can attend to it?
Siz dinlenirken yapmamı istediğiniz başka bir şey var mı?
Anything else I can attend to while you relax?
İlgilenmem gereken acil bir mesele var.
There is an urgent matter I must attend to.
Sen de mi bizzat katılacaksın?
Are you going to attend the meeting in person?
Filmlerde gördüğümüz türden bir okula mı gidiyorsun?
Do you attend the type of schools that appear in movies?
Uluslararası öğrenciler nasıl bir okula gidiyor, merak etmiyor muydun?
After all, you're curious aren't you? About what kind of schools international students attend.
Ayine katılmak istediğini söyledi. Çünkü Aziz Nicholas denizcilerin koruyucu aziziydi ve onun hayatındaki bütün erkekler de denizciydi.
She asked to attend the service because Saint Nicholas is the patron saint of seamen and all the men in her life were seamen.
Kont, bizim davetine gelmemizi bekliyor.
The count expects us to attend his feast.
Leydilerim bana yardım etsin.
My ladies will attend me.
Vakıfta yapmam gereken bir iş vardı.
I had business to attend to.
Kocam iş için şehir dışında. Bu yüzden elbette yemeğine katılacağım.
my husband's out of town for work, so of course i will attend your dinner.
Ona elbise dolabı ayarlamalıyız.
We must attend to her wardrobe.
- Bay Weston da katılacak mı?
And Mr Weston is to attend.
Susy, lütfen küçük hanımefendiyle ilgilen.
Susy? Please attend to the young lady.
Önceki okulumu ben söylemesem de zaten biliyorsunuz.
The school I used to attend... even if i tell you, you guys won't know.
Saçma sapan konuşmayı bırak da okuluna devam et.
Go where? Don't say such nonsense and just attend school.
Okulu sorunsuz bir şekilde bitirmek istiyorsan, otur ve yemeğini ye.
If you want to attend school quietly, then just eat.
- Aynı okulda olamayız.
We can't attend the same school.
- İmparatorluk lisesine gidersem nasıl olur sence?
What do you think it'll be like if I were to attend Empire High School?
Sen gelmek istiyor musun?
Do you want to attend?
Baban yarından itibaren okula başlamanı söyledi.
Your father said you should attend school beginning tomorrow.
Düğüne gelmeyi bile kabul etti.
She even agreed to attend the wedding.
Kendi işimize bakalım.
Let's just attend to our businesses.
Dikkat!
Attend-hut!
Çocukların birçoğu farklı okullara gidiyormuş.
Most of the kids attend different schools.
Hayır, haklısın, Yani onlara bakmak zorunda.
No, you're right, I mean... He has to attend to them ;
Tapınağın içinde halledilmesi gereken iş var
There's business to attend to inside the temple.
Şu an yapmam gereken mühim bir iş var. Peki.
I have an important business to attend to.
Düğünle alakalı tüm etkinliklere katılacağına dair bir anlaşma yaptığımızı varsayarak bir smokin göndertirim.
I'll have a tuxedo sent... Assuming we have a deal that you will attend all wedding-related festivities.