Avigdor traduction Anglais
61 traduction parallèle
- Bu, Avigdor.
- This is Avigdor.
Avigdor'un kardeşi de.
Avigdor's brother, too.
- Avigdor'un en sevdiği yemek.
- It's Avigdor's favorite.
Avigdor, bekle!
Avigdor, wait.
- Avigdor, nerdesin?
- Avigdor, where are you?
- Su nasıl? - Güzel.
- Hey, Avigdor, how's the water?
- Öğrenmeyi?
- Nothing, Avigdor.
Avigdor, lütfen.
- Avigdor, please.
Avigdor burada mı?
Is Avigdor here? - Hello.
- Avigdor nerede?
Where's Avigdor?
Avigdor.
Avigdor.
Avigdor, Ne hakkında konuşuyorsun?
Avigdor, I have no idea what you're talking about.
O seni seviyor, O hala seninle evlenmek istiyor.
She loves you, Avigdor. She'll still marry you.
Avigdor en iyisidir.
Avigdor is the best.
Avigdor, lütfen, sadece bana neler olduğunu söyle.
Avigdor, please, just tell me what's happening.
Ben...
Avigdor, just...
- Ne yazıyor, Avigdor?
- What's written, Avigdor? It's the perfect solution.
- Evet. Asla, Avigdor, yapamam bunu.
Never, Avigdor, I couldn't, never...
Çılgın biriymiş gibi konuşuyorsun.
- Avigdor, you're talking like a madman.
Avigdor, gitme!
- Avigdor, don't leave, please.
- İmkansız olduğunu söylüyordum.
- I was asking the impossible. - Don't go, Avigdor. Everything loaded.
Bekle!
Wait! Avigdor.
Avigdor! Hiçbir şey imkansız değildir!
Nothing's impossible!
- Avigdor, Ben... Ben, yapabilir miyim bilmiyorum...
- Avigdor, I don't know if I can...
Doğru Hadass, fakat sen hala Avigdor'u düşünüyorsun.
- The thing is... The thing is, Hadass, because you're still thinking of Avigdor,
sanki, "Avigdor, seni seviyorum"
- Things like, "Avigdor, I love you." - "I love you?"
"sana tapıyorum, Avigdor" dedi.
"I adore you, Avigdor," she said.
Avigdor çağırdığında, Bazen böyle döküyorum.
When Avigdor used to call, I sometimes spilled things.
Sadece söylüyorum, "Avigdor, bu akşam yemeğe geliyor"
I'll just tell them, "Avigdor's coming to dinner." That's that.
Biraz basit gibidir, fakat... hoşgeldin, Avigdor.
It's all a bit elementary, but... Welcome, Avigdor.
O, Avigdor da güldü mü?
Didn't he, Avigdor?
Avigdor, Ben, Anshel ile ilgileniyorum.
Avigdor, I'm concerned about Anshel.
Avigdor.
Avigdor. Avigdor, wait!
Avigdor artık yok. Artık başka günah da yok.
And it isn't Avigdor, so it's no longer a sin.
Sen ve Avigdor, bu kek olmadan 3 gün boyunca yapamazsınız.
You and Avigdor wouldn't last three days without my almond cakes. Thank you.
Avigdor, Ne yapardın? Yaşamında istediğin tek şey öğrenmek olsaydı ve bu da senin için yasaklansaydı?
Avigdor, what would you do if all you ever wanted in life was to study, and it was forbidden?
- Öyleyse ne? Bak birileri bir kanun yapsa, adı Avigdor olanların, yada kahverengi gözlü tüm erkeklerin dini eğitim alması yasak diye, ne yapardın?
What if there was some crazy law that said all men called Avigdor or all men with brown eyes were forbidden to study?
Avigdor... Benim adım Anshel değil.
Avigdor, my name isn't Anshel.
- Beni dinle.
- Avigdor, listen to me. - Don't come near me.
- Avigdor, Bu konuda ne düşünüyorsun?
- Avigdor, what do you think?
- Avigdor?
- Avigdor?
Yanlış.
You're wrong, Avigdor.
- Avigdor!
Avigdor!
Avigdor?
Avigdor? What's the matter?
Avigdor!
- Avigdor!
- Gitme, Avigdor!
Everyone aboard.
Neyse, şeyy...
Well, Avigdor was there, too.
Avigdor da oradaydı.
He'll tell you.
Avigdor, bekle! İyi geceler.
Good night.
Sevgili Avigdor, hepsi bu değil!
Dear Avigdor.
- Ben bir kadınım, Avigdor.
- I'm a woman, Avigdor.