Avon traduction Anglais
318 traduction parallèle
Bana hakaret ediyorsun, bayım ama seni bağışlıyorum. Çünkü Tanrı bizden en acımasız olanları dahi bağışlamamızı ister.
An insulting remark, but I'll forgive you for it, remembering, as the Bard of Avon said, that the quality of mercy is not strained.
Avon Caddesi'nde.
Avon... Avon Street!
Scarsdale'deki Avon Caddesi'nde oturuyorum.
- I live on Avon Street in Scarsdale.
Stlatford-on-Avon'daki Shakespeare stili tiyatroyu nasıl özlüyorum bir bilseniz.
How I long to see again Walls of famous shakespeare-style theater In stlatford-on-avon.
- Kim bu, kozmetik satıcısı mı?
- Who's this, the Avon lady?
Stratford-on-Avon'da Betty Boop gibiydim.
I was the Betty Boop of Stratford-on-Avon.
Kızımız çok nazlı.
The Avon lady.
Avon satıcısı.
Avon lady.
Avon arıyor.
Avon calling!
- Merhaba Avon.
- Howdy, Avon.
- Buster, Avon'a koca bir merhaba de.
You give Avon a big old howdy.
Buster, neden oraya gidip Gulfstream'e bir bakmıyorsun? Biz de Avon ve Jo Bob anlaşabilecekler mi bir bakalım.
Buster, why don't you mosey on over there and take a real good look at that Gulfstream... and we're gonna see if Avon and Jo Bob gonna be able to cut us a calf here.
Avon geldi.
Avon calling.
Tanrı aşkına, o Bayan Avon sattığını söyledi.
She said she was an Avon lady, for Christ's sakes.
Jazmín, Avon.
Jasmin.
Eskiden "Avon" u yönetiyordu.
He used to be the CEO of Avon.
Avon arıyor!
Avon calling!
Avon bayanı!
The Avon lady!
Yerel Avon temsilcinizim.
I'm your local Avon representative.
Yerel Avon temsilcinizim ve kirazlı turta kadar zararsızım...
I'm your local Avon representative and I'm as harmless as cherry pie...
Ama bir şey yapmadan önce büyük Avon el kitabına bakmak istiyorum.
But I just wanna consult the big Avon handbook before doing anything.
Bayan Avon'u çağırsalar bile umurumda değil.
I don't care if they called the Avon lady.
Avon arıyor.
Avon calling.
Parkta bir uçtan bir uca,... ağaçlarla sınırlanmış, yeşillere boyanmış,... küçük ve durgun akıntıIı Avon Nehri akar.
Through the park, tree-bordered, green-banked, the Avon flows, a small and placid stream.
Avoncu kadın, nerede benim ruj siparişim?
Avon lady, where's my lipstick?
Aklını kaçırmadan önce mankenmiş.
She was an Avon lady before she lost her mind.
Avon Leydi'nin değildi herhalde.
Sure wasn't the Avon Lady's.
Eğer bu metodla bulmak istiyorsan, kapı kapı ürün pazarlayan kadınlardan daha fazla kapı çalman gerekiyor.
Mon, you got to ring more doorbells than the Avon lady... you want to find something by this method.
Avon marka olmadığı belli.
Not exactly Avon calling.
Eğer atlılarını Gal tepelerinden aşağıya indirebilirsen Gotlar Avon'a gelmeden tuzak kurabiliriz.
If you can bring your horsemen down from the Welsh hills, we can trap the Jutes before they breach the line of the Avon.
Bu AVON.
It's AVON.
Bütün kadınlar AVON'dan alışveriş yapar.
All the women buy them.
- Avon satıcısı gibi.
Ding-dong, Avon lady.
Adam Avon'ı görmek istediğini söylüyor.
Man say he want to see Avon.
- Avon nerede?
- Where Avon at?
- Avon'la birlikte uğraşıyoruz.
- I'm looking to get up with Avon.
Avon Barksdale herkese ne kadar zeki olduğumu göstermenin bir yoluydu ve bu departmanın ne kadar salak olduğunu.
Avon Barksdale was a way to show everyone how smart I was... and how fucked up the department is, that's all.
Bu Avon Barksdale ile ilgili değildi teğmen.
It was never about Avon Barksdale, Lieutenant.
Avon herkesi temizliyor.
Avon's cleaning house all the way.
Yalnız, şu an da Avon'un odası neresi bilmiyoruz.
Only we don't know where Avon's office is yet.
Taktığı cihazı çıkarıp Avon'un eline mi verecek?
Take out a tape and ask Avon to hold the other end?
Bu Avon'un parası mı?
Is that Avon's money?
Avon'u davanın yarısında içeri mi tıkacaksın?
You wanna pull Avon in on half a case?
Avon Barksdale, bir ton boş emlak la ne yapmak istiyor?
The fuck does Avon Barksdale want with a string of empty storefronts?
- Avon Barksdale'i suçlayacak bir şey bulursak, direk olarak burası kapanır. Bizde eve gideriz.
- We put a charge to Avon Barksdale... the Deputy shuts us down, tells us to go home.
Avon'a bak.
Check out Avon.
Sanırım Avon burada.
I think Avon's here.
Avon'u gördük sanırım.
We might have a visual on Avon.
Sokakta Avon Barksdale'e rastlasaydım, inan tanımazdım.
I wouldn't know Avon Barksdale if I fell over him in the street.
Haydi ama, Martin!
Avon Street!
- Avon çağırıyor.
- It's Avon calling.