English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ A ] / Ayakkabı

Ayakkabı traduction Anglais

26,176 traduction parallèle
Ayakkabılarım.
My shoes.
Afrika'ya ayakkabı yollamak mı?
Donating shoes to Africa?
Yaptığım tek şey ayakkabılarımı çıkarmaktı.
All I did was take my shoes off.
Ayakkabılarını çıkar, Fiona'ya selam ver.
How was your flight? You got your shoes off?
Hadi ama, ayakkabısız mont mu alınırmış?
Oh, come on, baby, you know I can't have a coat without shoes.
Bu eski ayakkabılardan sıkıldım zaten.
You know, I'm tired of these old kicks anyway.
Bana o ayakkabıları sipariş ettiniz mi?
Did you order me those shoes?
Elbise, ayakkabı, bir yavru köpek.
A dress, some shoes a puppy.
Tanrıları öldürdüler ve şimdi ki amaçları da her birimizi en kaliteli ayakkabılara, çizmelere ve cüzdanlara dönüştürmek.
They killed the lords, and now, it is their aim to turn each and every one of us into top-quality shoes, boots, and purses.
Kocam için ayakkabı cilasına ihtiyacım var.
I need a shoeshine for my husband.
Yani dediğine göre, yanlışlıkla Vikram Makhija'nın ayakkabısına meyve suyu döktün diye, sana silah mı çekti?
So according to your statement.. ... you dropped juice on Vikram Makhija's shoes by mistake.. ... and he drew out his gun and pointed at you.
- Spor ayakkabısı işte?
- Bloody trainers?
- Spor ayakkabısı.
- Trainers.
Bu spor ayakkabılarını görüyor musun, Dan, bunlar gelecek.
See these trainers, Dan, these are the future.
Tamam, iyi fiyat yoksa, ayakkabı da yok.
Okay, no best price, no more trainer.
Ayakkabılarım yırtıldı.
My shoes fell apart.
Pekala, sana yeni bir çift ayakkabı alabiliriz.
All right, we can get you a new pair of shoes.
Sakın endişelenme, sana yeni ayakkabılar alabiliriz.
Don't you worry about that, we can get you a new pair of shoes.
Ayakkabılar.
Shoes.
Janice'in ayakkabı numarasını, talk şovlarda odasında neler istediğini biliyordu.
She had Janice's shoe size, appearance fees, talk show green room requirements.
Hepsinin tadı ayakkabı dili gibi.
It all tastes like a delicious shoe tongue.
Çok harika ayakkabıları olan bir çiftlik kızını alt edemezsin.
You just can't beat a farm girl in great shoes.
Açıkçası kadın pek sağlam ayakkabı değildi. Adam da bence o kadının hâlâ orada yaşadığını düşünerek geldi.
Tell you the truth, she was kind of messed up... and I think, the guy came here on account of her still being there.
Bir zahmet ayakkabılarını çıkarmanı istiyorum.
If it's okay, I want you to take off your shoes.
Ben senin baban yaşındayım. Ayakkabılarımı çıkarmamı mı söylüyorsun?
Mister, I'm as old as your father, you telling me to take off my shoes?
Şu ayakkabılarını bir çıkar.
Just take off your shoes for a sec.
Niye çıkarayım ayakkabılarımı?
Why should I take off my shoes?
Az otur şu merdivenlere. Ayakkabılarını çıkar.
Sit on the stair, for a sec, take off your shoes.
- Ayakkabılarını çıkar lütfen.
Take off your shoes, please.
Ayakkabı yok, tişört yok
♪ No shoes, no shirt ♪
Tenin beyaz spor ayakkabıdan daha koyuysa iş etiği falan hak getire.
If your skin is any darker than a pair of white sneakers, there ain't no work ethic.
Ayakkabına bile saldıramazdı.
She couldn't attack your shoe.
Ne, suit ayakkabı ve Lumberjack gömlek giyen adam mı?
What, the guy in the suede shoes and the fucking lumberjack shirt?
Dans ayakkabılarını giy.
Put your dancing shoes on.
Ayakkabıların neden çamurluydu?
Why were your shoes muddy?
Eve geldiğinde ayakkabılarını yıkadığını gördüm.
I saw you hosing off your shoes when you got home.
- Çamurlu ayakkabılarla.
With muddy shoes. Yes.
Tayt ve topuklu ayakkabı.
Tights and heels.
Şu ayakkabılara baksana.
Look at these shoes.
O zaman o aptal kapüşonlusunu ve dandik ayakkabılarını alıp oraya git ve salak yüzüne çarp gitsin.
So... You take his stupid hoodie and his clunky shoes and you go over there and throw them in his dumb face.
Onlar benim ayakkabım.
Those are my shoes.
Ayakkabılarını da tezgahın üstüne görebileceğim bir yere koy.
Boots on the counter side by side where I can see them.
Futbol ayakkabılarından istiyorum.
I want a soccer boot.
Futbol ayakkabılarından istiyorsan, üst kata çıkıp arkadaşların için bir tabak hazırlayıp vermen gerekiyor.
You want soccer boots, you go upstairs and you make a plate for your friends and you give them out.
Şimdi de ayakkabılarımı mı isteyeceksin?
What next? You want my shoes?
Kendine bir çift ayakkabı alıp, sonra da iş bul.
Buy yourself a good pair of shoes, and get to work.
Ayakkabılarıma?
My shoes?
Ayakkabılarını değil.
Not your shoes.
Brick bunu bana yıllar önce yazmıştı ama ben eski bir ayakkabı kutusuna atmıştım.
Brick left this for me years ago, and I threw it in a box of old shoes.
- Onlar benim ayakkabılarım.
Those are my boots. Hey!
Jimmy benim ayakkabılarımla etrafta koşturtma onu.
Jimmy, don't make her run in my shoes.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]