Açılmıyor traduction Anglais
740 traduction parallèle
Gemi yarından önce denize açılmıyor.
She's not sailing till tomorrow.
Perdelerim hep açılmıyor mu?
Don't my curtains always go up?
- Pat, pencereler açılmıyor.
- Hey, Pat, these windows don't open.
Açılmıyor!
- Wheel's busted. It won't open.
Açılmıyor!
It won't open!
Açılmıyor.
I can't get it open.
Barlar sabah 8'den önce açılmıyor.
The bars don't open until 8 : 00.
Burası 11'e kadar açılmıyor bile. Bunu biliyorum Nick.
Oh, if we just close up shop at 11 : 00 at night we won't have any trouble at all, huh?
Trenin pencereleri açılmıyor ki.
These windows don't open.
Açılmıyor.
It won't open.
Oh, Janet, açılmıyor
Oh, Janet, it won't open.
Açılmıyor.
We can't open it up.
Bu kapı neden açılmıyor?
Can't seem to get this open.
- Ne oldu? Açılmıyor mu?
What's up?
Ayaklarının dibinde bir uçurum açılmıyor mu?
is not an abyss opening at his feet?
Kapı açılmıyor.
Why is the door stuck?
Kapı neden açılmıyor?
You're going to tell me why.
- Açılmıyor bu.
- It won't open.
Neden açılmıyor?
Why won't it open?
- Açılmıyor.
Not open!
- Lanet şey açılmıyor.
- Damn thing won't open.
Kapı açılmıyor!
The door wouldn't open!
Açılmıyor!
Hi! It won't open.
Paraşütü açılmıyor dostum.
His chute ain't popping, man.
Kancası açılmıyor.
Can't get his hook down.
Frank buraya gel, açılmıyor bu...
Frank, come here. It won't open.
Ne açılmıyor, ağzın mı?
What won't, your mouth?
Otobüs kalabalık ve pencereler açılmıyor.
The bus is crowded, and the windows won't open.
Kapım açılmıyor.
My door doesn't work.
Kapı açılmıyor.
There's no answer.
Bu kapı neden açılmıyor?
Why won't this door open?
Yeni arabalarda ön cam açılmıyor.
The windshields don't open on the new cars.
Kusura bakma, açılmıyor.
SORRY. IT WON'T OPEN.
Asansörler durdu, kapıları açılmıyor.
The lifts and doors are stuck. Everything works on power here.
Açılmıyor. Bir Decepticon onu açamaz.
Not by a Decepticon.
"Kapı açılmıyor."
[raquel] this door is stuck.
Babanın paraşütü açılmıyor galiba.
Santa's chute doesn't seem to be opening.
Bastırılmış öfke ve kederim açığa çıkmaya başlıyor.
Built up anger and grief.
Neden açılmıyor bu?
Can't get the damn thing open.
Şimdiye kadar yapılmış en büyük gemiye binmek için 1.000 dolar ödüyorum ve sonra birileri gemide bir delik açıyor.
I pay $ 1,000 to ride in the greatest ship ever built, and then somebody pokes a hole in it.
Neden açıklama yapılmıyor?
Why can't we have a statement?
- Açılmıyor!
Jesus Christ.
Kabaca anlatılmış, ama nedenini açıklıyor.
A bit rough of course, but it tells us the story.
Maçı sarışın, hafif tepesi açılmış Charlton başlatıyor.
And it's the fair-haired, slightly balding Charlton to kick off.
Lanet olası kapı açılmıyor!
Damn door won't open!
Açılmıyor.
It's not opening.
Açılmıyor.
- It won't open.
Birkaç gündür orada öylece yatıyor olmalı, diğer kızlar gıbı yaralanmış, boynunda açılmış yarıklar.
She must be lying there a few days, mutilated like the others, with gaping wounds in her neck.
Açıklaması zor. Dikkatim dağılmışken, Fransa'ya kim göz kulak olup yorulmadan çalışıyor...
I am hard put to explain it to him, who guards France while I sleep, and works tirelessly while I amused myself.
Yeni buluşlar onlara açıklanmıyor ve yayılmıyordu
The new findings were not explained or popularized.
Bence Sam, kalpsiz, düşüncesiz, ağzı açık aptalın biri ve o buna katılmıyor.
I think Sam is a heartless, mindless, slack-jawed cretin and he disagrees.