Açım traduction Anglais
86,073 traduction parallèle
Belki bu konuya bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyordur.
Maybe we need to change our perspective on this.
Tanrım, çok açım.
God, I'm so hungry.
Acısını azaltıyorum.
I'm easing her pain.
Çok acı çekiyorum.
I'm in so much pain.
Konuşmayı reddedersen acıyı kabul etmiş olursun.
I'm told you refuse to talk and that you welcome pain.
Sana yardım etmek isterdim ama açıkçası, biraz güven sorunum var.
I'd like to help you, but honestly, I have some trust issues.
Evrenin ortasına bir delik açıp, şeytanı dünyaya salmayı planlamıyorum.
I'm not planning on punching a hole in the universe and releasing a demon into the world.
Simülasyonu elimden geldiği kadar gerçek yapmaya çalıştım. Üsteki klimaları sürekli açık bıraktığınız için biraz abartayım dedim.
Well, I tried to make the simulation as real as possible, and since you always leave the air-con on in the base,
- Acı verirdi. Anladım.
- Painful.
Konu açılmışken söyleyeyim. Çıktığımız zaman zifiri karanlıktı.
Now you mention it it was pitch-dark when we left.
Sırasıyla herbirinin acısını azaltmak ve pişmanlıklarını düzeltmek için simülasyonu o anlardan başlatmak zorunda kaldım.
In order to reduce their pain, to fix a regret for each of them, I had to restart the Framework simulation - from those moments in time.
Arkadaşlarımı kaçırıp yerlerine katil androidler yerleştiren yalancılara karşı acıma duygum kalmadı.
I am fresh out of sympathy for liars who kidnap my friends and replace them with killer androids.
Gerçek dünyaya açılan bir kapı yapmış mıydın?
Did you build an exit back to the real world?
- Panik yapma aşkım, açıklayabilirim.
Don't panic, love. I can explain all of this.
Açıklayacağım ama zamanlama...
I-I-I-I've meaning to, really, but the timing just...
Aç mısın?
Hey, you hungry?
Artık hiçbir şey canımı acıtmıyor.
Nothing hurts me anymore.
Ama tam olarak açıklayamadığım nedenlerden dolayı bu kadına güveniyorum.
But for reasons i can't fully explain, I trust this woman.
Sevdiğim adamın kalbini kazanmak için acımasızdım. Büyüyüp olduğun adamın.
I was ruthless to win the heart of the man I love, the man you grew to be.
Sebep olduğum acıyı şimdi anlıyorum ve başkasını incitmek istemiyorum.
I'm now realizing the pain that I've caused, and I don't want to hurt anyone else.
Ve benim intikamım çektiğim acının aynısını sana çektirmek olacak.
And my vengeance is going to make you suffer the way that I have suffered.
Ve Talbot'u vuran SYM'yi benim yaptığımı açıklayabilirim.
And, uh, I can explain that I built the LMD that shot Talbot.
Karnı acıkan var mı?
Anybody else hungry?
Bay. Philpott, açıkçası biraz şaşkınım.
Mr. Philpott, I'm a little confused here.
ve umarım iştahınız... açıktır, çünkü kimse cevizli pastayı kaçırmak istemez.
And I hope you brought your appetite, because you are not gonna wanna miss that pecan pie.
Acıktın mı?
Are you hungry?
Acıkmadım.
I'm okay.
Aç değilim.
I'm not hungry.
Merdivenleri çıkışını, koıidordan yürüyüp usulm kapımı açışını dinlerim.
I listen to him walk up the stairs, along the corridor and open my door.
Yani çok özür dilerim, bunu burada söylemek bile çok acı.
I'm so sorry. Even saying that here is very painful.
[Kapı açılır] Bırakmanız lazım tabi.
But you must leave it here.
Acıtacak mı?
Will it... hurt?
Eve gelince açıklarım.
I'll explain when I get home.
- Aç mısın?
You hungry?
Canım acıyor.
It hurts.
Canım acıyor.
It hurts!
Aç mısın?
Are you hungry?
Hadi bu tarafa gel. Kusura bakmayın. Acıktığınızı biliyorum.
I'm sorry, I'm sure you're all starving.
Şunu açıklığa kavuşturalım.
So let me get this straight :
Aşk acımı yeni avukatların eğitimine kanalize edeceğim.
I'm gonna be pouring my heartbreak into those new associates.
Louis demek istediğim, bu durumu çözmeyip acısını onlardan çıkarmaya devam edersen...
- Louis, all I'm saying is if you don't deal with it, you're gonna keep abusing the associates, and then we're gonna have- - - hey, Donna, you know what,
Louis acı içinde olduğunu bildiğimden bu söylediklerini duymazdan geleceğim. Ama işte bu yaptığın bile benim haklı olduğumu gösteriyor. Çünkü bana bu şekilde konuşabiliyorsan Tanrı o avukatların yardımcısı olsun.
- Louis, I'm gonna let that go, because I know you're hurting, but that right there is exactly why I'm right, because if you're willing to talk to me like that, god help those associates.
Affedersiniz ama tekrar açıklar mısınız?
Reporter : I'm sorry, but would you mind explaining it again?
Kapımın kilidi açık.
My door is unlocked.
Dış kapı açıktı. Ayrıca sağ ol, almayayım.
Your front door was unlocked, and no, thank you.
Araştırmanız Sırbistan'daki bir olayla ilgili bir kitabı açığa çıkarmadı mı?
Didn't your research also uncover a book about an event in Serbia or not?
Izgarayı açık tut, biber gazını delikten içeri atacağım.
- Okay. You hold open the grate, I'll drop the tear gas into the vent.
Bayatlasın diye o çok sevdiğin krakerlerin kutusunu açık bıraktım.
I left open that box of crackers you love so much just so they'd get stale.
- Açıkçası o kadına yatırım yapmam.
And the truth is, I'm not funding that woman.
Mike kusura bakma ama değişmiş olduğundan emin değilim açıkçası.
No offense, Mike... but the truth is, I'm not sure you are.
- Sana açık açık bir şey var mı diye sordum ve bana yalan mı söyledin?
I asked you point blank if something was going on, and you lied to my face?