Aıle traduction Anglais
7,986 traduction parallèle
Larry Wright, kitabı üzerine araştırma yaparken Hubbard'a, Thetan'ı kovmasında yardımcı olması istenen bir Scientologist'le röportajını videoya çekti.
When Larry Wright was researching his book, he videotaped an interview with a scientologist who was asked to help Hubbard expel the thetan.
İsa Mesih'le yeni bir hayata başlangıç bu.
It's the beginning of a new life in Christ.
Gabriel'le görüşmemiz zor geçti.
- I had a hard meeting with Gabriel.
Hala Jane'le Lisbon'a söylemeyelim mi diyorsun?
Still think we shouldn't tell Jane and Lisbon?
Hokey maçına Frankie'le de gidebilir.
She can go to a hockey game with Frankie.
Milyonlarca dolarlık eserin yerine, kadife Elvis'le eş değerde bir resminiz var.
And now you have a painting that's worth about as much as a velvet Elvis, as opposed to millions of dollars.
Jane'le gidip Elliot'a bu konu hakkında ne bildiğini soralım.
Well, let's get Jane to ask Elliot what he knows about it.
O ve Mona hararetli bir şekilde tartışmışlar, çünkü Mona Duke'le ilgili anlaşmadan vazgeçmiş.
She and Mona had a heated debate because Mona backed out of an agreement to breed Duke.
Henry, saçaktaki DNA'yı taradı, Lucas Reem'le eşleşme yakaladı.
Henry ran DNA on the strand, found a contribution from Lucas Reem himself.
Çocukken babamın bana Lucas Reem'le ilgili olarak söylediği şeyin aynısı. Kabustan uyanıp gecenin bir yarısı ağlarken derdi ki : " Endişelenme...
That's the same thing my dad used to tell me when I was a kid, about Lucas Reem, when I would cry out in the middle of the night from a nightmare- - " Don't worry.
Pamuk Prenses'le tanıştığın gün atın üstünde ölmek üzereydi.
The day you met Snow White, she nearly died on a horse.
Eskiden Woo Jin'le size çaktırmadan içelim derken tüm şişeyi götürürdük. Bu yüzden tüm sojular biterdi.
Bibi many choose the types of drinks, a lot of but they drink only a glass of soju ha ha ha
- Hiç, Woo Jin'le bugün biraz daha yakınlaşmak istedim.
No, just wanted a closer look as to what the real face jin kim wo
Kevin'le seviyeli bir ilişki kurabilmek için çok uğraştım.
Nuh-uh, I spent a lot of time cultivating a good relationship with Kevin.
Nişanlın Herschel'le evlendikten sonra balayına gitmeyi düşünüyor musunuz?
So, are you and your fiancé, Herschel, planning a honeymoon?
Bill'le kitapla ilgili bağlantılar için birçok seyahat planladık, o yüzden bize bundan sonra kalacak yerler ayarlasınlar diye seyahat acentasıyla görüşmeye gidiyorum.
Bill and I have a lot of trips planned in connection with the book, and so I'm- - I'm interviewing a travel agent who will make those accommodations for us - from now on.
İşin aslı, ağzı gevşekleri susturamazsın bu yüzden Bill'le ilgi odağı olacağımız bir zamanda ben saklanmaya gidiyorum.
The truth of the matter will not prevent tongues from wagging, but at a time where Bill and I are poised to be the center of attention, I'm going into hiding.
Ayrıca, Bill'le güzel bir mola verirsiniz.
Plus, it's a nice break for you and Bill.
Mevcut koşullar bir yana Bill'le evli olmayan evli bir kadına bunu söylemen tuhaf.
Well, present circumstances aside, that's an odd thing to say to a married woman, a woman not married to Bill.
"Al the Ape"'le olan evliliğini sorduklarında anlatmış.
It's a profile piece where they asked her about her marriage to "Al the Ape."
Şaka? Gil'le aranızda?
A joke, uh, between you and Gil?
Dişiyle tanışmalarından sonra Gil'le oturur, ne kadar büyük, ne kadar güçlü olduğunu bilmesini sağlardım işi nasıl bitirdiğinden bahseder, onu biraz neşelendirirdim.
Well, after he and a female would get acquainted, I'd sit with Gil and let him know how big and strong he was, what a catch he was, you know, just cheer him on a bit.
Gil'le ayrıldıktan sonra altüst oldum ben.
After Gil and I split, I mean, I was just a mess.
İki hafta içerisinde Bill'le ikinci kitabımızın ön araştırmasını sunmak için Little Brown'a gideceğiz.
In two weeks, Bill and I are going into Little Brown to present the initial research for our second book.
Dan, sana milyon kere Bill'le benim... Kes şunu.
Dan, I have told you a million times that Bill and I - -
Onu Stef'le Lena'ya verdiğimde abi ve ablasıyla harika bir evde büyüyecek.
Once I give her to Stef and Lena, she's gonna grow up in a wonderful home with her brother and sister.
Sen dedikten sonra, Eric'le konuştum.
After what you said, I had a talk with Eric.
Juliette'le biraz sorun yaşıyoruz da.
Juliette and I are having a little problem.
Shelby'le sadece birkaç kez buluştum.
Only met Shelby a few times.
Nehrin karşısındaki bir otoparkta Rockwell'le birlikteymiş.
He's with Rockwell at a parking lot across the river. I told him we'd text him when we were in position.
Bunu yaparsak Dekker'le Roman'ın buluştuğu evin tam adresini buluruz.
Once we do that, we can get a fix on the house where Dekker met Roman.
Daha ziyade, sonrasında Cam'le oynayacağımız duvar tenisinde ona güzel bir şaplak atmayı düşünüyordum.
Mostly, I was thinking about racquetball later and hopefully giving Cam a nice spanking.
Bir süre önce Frank'le telefonda konuştum.
I talked to Frank on the phone a little while ago.
Justine'le birlikte çalışıyordunuz. Bir yıl önce ayrıldı ve size karşı uzaklaştırma emri çıkarttı.
Uh, you and Justine used to work together, then a year ago, she quits and files a restraining order against you.
Hem Justine'le görüşmeyi uzun zaman önce kestik.
God, no. Besides, Justine and I stopped seeing each other a while ago.
Muhteşem Caleb Fitz'le aynı odada olabilmek.
This is, like, a dream. Just being in the room with the great Caleb Fitz.
Jenny'le çok iyi anlaşamıyoruz, o yüzden Alexis bunun bir sır olarak kalmasını istedi.
Jenny and I don'texactly get along, so Alexis wanted to keep it a secret.
Sevgilin Robert Dudley'le neredeyse bir gün geçirmişsin.
Nearly a thousand days with your lover, Robert Dudley.
Louis'le geçirdiğimiz anların videosunu montajlıyordum.
Oh, I-I was, uh, making a video montage Of the time we spent with louis.
Ben olsam Prens Kenneth'le bornozumun içinde tanışmak istemem.
Well, I wouldn't want to meet Prince Kenneth in a robe.
Lieutenant Waters yaklaşık bir ay önce onu Albany'le Saratoga arasında ulak yapmış.
Lieutenant Waters made him a courier between Albany - and Saratoga about a month ago.
Bay Kelly Bay Reyes'le ilgili tutarsız pek çok kanıt var.
Mr. Kelly... there's a lot of conflicting evidence regarding Mr. Reyes.
Sonra Oz Büyücüsü'nü yöneten Victor Fleming'in çekimler sırasında "Ray'le konuşmam gerek" diye düşünüp düşünmediğini merak ettim.
And I started to wonder if Victor Fleming, the guy who directed "The Wizard of Oz," if he had a moment during the filming of the movie where he was, like, I think I gotta have a word with Ray,'cause that's getting to be a lot.
Bak, Wes'le çıkmaya başladıktan birkaç ay sonra,
Look, a few months after I took up with Wes,
Bir yıl içinde Jim'le tekrar beraber olacağız.
Within a year, Jim and I will be back together.
Amy'le mi çıkıyorsun yoksa?
Are you going on a date with Amy?
Jake'le Amy bir araya gelmişler ve birini öldürmüşler.
Jake and Amy are dating, and they've killed a person.
Boyle, bir gecelik Terry'le kaşık için ömür boyu arkadaşlığı çöpe atamazsın.
Boyle, don't throw away a lifelong friendship for a one-night spoon with Terry.
Kevin'le ilişkimizin başındayken kendisi şehir dışındaki ufak bir üniversitede öğretmenlik yapıyordu.
When Kevin and I first started dating, he taught at a small college upstate.
Interpol'le mücevher hırsızlığı davasında çalışmak mı?
Working a jewel heist with Interpol?
Diaz'le birlikte Douglass Sokak katilleri hakkında bilgisi olduğunu düşündüğümüz biriyle görüşmeye gideceğiz.
Diaz and I are going to Rikers to interview a guy we think has info on the Douglass Street murders.
aile 151
ailem 154
ailesi 63
ailen 55
aileme 19
ailen nasıl 44
ailen nerede 33
ailem yok 31
ailemi 22
aileler 22
ailem 154
ailesi 63
ailen 55
aileme 19
ailen nasıl 44
ailen nerede 33
ailem yok 31
ailemi 22
aileler 22