Bakarım traduction Anglais
14,899 traduction parallèle
Neyse, İnternet'ten bakarım.
I'll... I can look that up online.
Ben bakarım.
Oh! I'll get it.
Saçlarım mükemmel olur fakat hep şaşkın bakarım asla aklımdan geçeni söylemem delicesine Pilates yaparım bir köpek ya da at satın alırım ve ardından binicilik hocasına vurulurum ve kocamın 40 yaşına geldiğinde koşuya başladığını
And have perfect hair, but get this kind of pinched face through never saying what you actually mean. And develop an insane Pilates habit, and buy a dog, or a horse, and develop a crush on your riding instructor. And watch your husband take up jogging when he hits 40 and buy a Harley.
Gerek yok, ben ona bakarım.
It's okay, I got her.
- Ben duvar tarafına bakarım.
- I'll take the wall line. - The corners.
Siz pompaları kapatın, ben tırın icabına bakarım.
You guys take out the pumps, I'll handle the tanker.
Ben ona iyi bakarım.
I'll take good care of him.
İçini rahatlatacaksa FBI'ın icabına ben bakarım.
If it makes you feel better, I'll take care of the FBI.
İcabına bakarım.
I'll take care of it.
Belki onlarla tanışsam veya biraz vakit geçersem daha farklı bakarım onlara karşı.
Maybe if I met them or I spent some time with them, maybe I'd feel differently. But,
- Ben bakarım.
- I'll get it.
Bunun icabına ben bakarım.
I can handle this one myself.
CD'ni gönder bana mutlaka bakarım.
Mail me a CD, I will definitely check it out.
Ben kendi başımın çaresine bakarım.
I can take care of myself.
# Bakarım yakından #
♪ And as I look a little closer ♪
Bakarım.
I will.
İcabına bakarım.
I'm on to it.
Bir şey kaybettiysen söyle, ben bakarım.
If you've lost something, say so, I'll help you look.
Ben bakarım.
Oh, I'll get it.
Gözüm gibi bakarım.
I'll be real nice to her, I promise.
Ben saygınlığımın icabına bakarım.
I'll take care of my reputation.
Ben bakarım.
I got him.
Hayır ben bakarım.
No, I'll go check on her.
- Merhaba. Biraz Tanner'a bakar mısın?
Seriously, you ask me that?
- Ve sanırım hiç yok. - Öyleyse başka yere bakarız.
And... suppose there is none?
- Buna bakar mısın?
... Would you look at that?
Şuna bakar mısın
Would you look at that.
Şuna bakar mısınız?
Ooh. Look at this!
Şu sandviçe bakar mısın?
Would you look at that sandwich!
Bakar mısınız?
Excuse me.
- Buna bir bakar mısın?
- Would you look at that?
Bakar mısınız?
Excuse me, sir.
Şu öğretmene bakar mısın, her gün bir elma yiyecek ya.
Look at that teacher, grabbing her apple a day.
Bakar mısınız?
Hello? Hello?
Anne, telefonum çalıyor bakar mısın?
Mama, that's my phone.
Vay canına be, saate bakar mısın?
Mother of God, would you look at the time.
- Bakar mısınız?
- Excuse me.
Şuna bakar mısınız?
Look at him there.
Bakar mısınız?
Excuse me?
Bakar mısın?
Excuse me.
Aklın arkada kalmasın, biz başımızın çaresine bakarız.
Don't worry about a thing. We'll be fine.
Kral olmasaydın, sana bakar mıydı?
were you not a king, would she ever even looked at you?
Stern, lütfen telefona bakar mısın?
Stern, please answer the phone.
- Ben gelene kadar bakar mısın?
- Can you manage?
Uzun Osuruk İki Osuruk Birden Bakar mısınız kızlar?
Excuse me, ladies?
Şehirdeki mekanlara benim adamlarım bakar.
I've got various doormen in the city.
- Jo, sana bir sorunun çaresine bakarım diyorsam bakarım. - Sonra?
- And then?
General bakar mısınız?
- Jesus, Stern! General, excuse me.
Bakarım.
I'll find something else.
Şimdi, bu şehre bakar mısın, kardeşim?
Now, would you look at this city, brother?
Bakar mısın!
Excuse me!