English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ B ] / Bayrak

Bayrak traduction Anglais

2,099 traduction parallèle
- Bayrak için para ödüyorlar.
- They pay for the flags.
Parkın önünde bulunan caddedeki bayrak süzüldü.
Flag down the street in front of the park.
Natey "bayrak yakalama" oynayan birkaç çılgın yaşlı adam gibi olan bu askerlerle takılıyor.
Natey just hangs out with these survivalist cats, bunch of crazy old guys playing... I don't know, capture the flag or something.
Keşfedilmemiş bir ülkeye kahramanca dalar, bir bayrak diker ve insanlara emir vermeye başlarız.
We walk boldly into undiscovered country, plant a flag, start ordering people around.
Aslında buraya beyaz bayrak göstermeye geldim.
Actually, I came here to raise the white flag.
Bu senin dünyaya beyaz bayrak sallaman.
This is you waving a white flag at the world.
Beyaz bayrak sallıyor.
VINCE : No, look, he's waving a white flag.
# Diren mağrur bir bayrak gibi
Stand your ground, like a proud flag...
Partiye katılmayı cidden çok düşündüm. Ama kendimi çevrede yürüyüp bayrak sallarken hayal edemedim.
I did give serious thought to joining the Party, but somehow I just couldn't quite see myself marching around and waving banners.
- Kırmızı bayrak.
- That's a red flag.
Bayrak sahada bir ceza olmalı.
The handkerchief on the field.
İç çamaşırımdan bayrak direğine asabilirsin.
Hanging me from the flag pole by my underwear.
Bu bayrak... şerefli Amerikan ordusunun hediyesidir... Ve Amerikan ulusu, kocanızın yaptığı şeyleri, hiçbir zaman unutmayacaktır.
This flag... is presented on behalf of a grateful nation... and the United States Army... as a token of appreciation for your loved one's... honorable and faithful service.
Bayrak olmadan.
No flags.
Ve ekoseli bayrak kime gidiyor...
And the chequered flag goes to...
Elinize birer bayrak ya da mızrak almak veya bir takım marşlar söylemekten başka ne yapıyorsunuz?
All you or anybody ever do is just carry a flag, or a spear, or sing some marching songs, huh?
Sallanan bayrak indiğinde birbirimize baktık ve o an anladık ki yarış bizim kanımızda var.
And the second the black-and-white came down... ... we looked at each other and we realized... ... racing's in oυr blood.
Okulun ilk günü ben yapmıştım Bayrak direğine birini çivilemiştim ve herkes çok gülmüştü.
I remember my first few days. Got tied to the flagpole, egged a few times. At the end of it, it's all laughs.
İnsanlar Takhisis'i yok etmek için tek bayrak altında toplanacak!
The people will unite under their banner to destroy Takhisis!
Benim Bayrak gemimin kumandanı olacağınızı umuyorum.
I'm hoping you'll take command of my flagship.
Bu kişi her kimse RIPLEY zaten 5 bayrak işaretlemiş ona.
Whoever this person of interest is, RIPLEY's already got five flags on him.
Bayrak zaferimizi simgeliyor.
The flag will call victory.
Bir bayrak gördüğünüzde veya itin teki parkın ortasında milli marşı söylüyor diye, şapkanızı çıkarmak.
Taking off your hat when a flag passes by or when some jack-off at the ballpark starts singing the National Anthem.
Diyelim ki şapkanın üzerinde bayrak deseni var.
Suppose you have a hat made out of a flag.
Kızın ölüm şekli, bilemiyorum başka bir kasabada olsak kırmızı bayrak kalkardı herhalde ancak buradaki herkes sanki bu günlük bir şeymiş gibi davranıyor.
The way that girl died is just--I don't know, in any other town, it would- - it would raise a red flag. And everybody here is just kind of going about their day-to-day business.
Beni bu tekneye soktun havaya uçurmam için ikna ettin ama o koduğumun düğmesine basınca kutudan bir bayrak çıktı.
You put me on this boat, talked me into blowing it up, and when I push the damn button, a flag pops up.
- Bir bayrak.
- That's a flag.
Bir elinde bayrak parmağını yukarı kaldır.
The flag in one hand... Point your finger.
Bayrak direği yerinden çıkacak!
That fucking flag's gonna rip right off the flagpole!
Efendim, Phelps'in anne babası boşanmış yani fazladan bir bayrak götüreceksiniz.
Sir, Phelps's parents are divorced, so you'll have an extra flag to present to them.
Göndere bayrak açılması.
Boots on the ground. A folded flag in her arms.
Bayrak dili mi yoksa Mors Alfabesi mi?
You talked flags or Morse code?
Bayrak direği hazır.
Boundaries. - Flag on the play.
Hayat, sonsuz bir bayrak yarışı gibi geçip gidiyor ve kimse anlamını bilmiyor. Ama herkes bir şekilde kötü talihine sıkı sıkıya bağlanıyor.
Life had been passed on, like a baton in an eternal relay race, the reason for which no one knows but in which everyone clings to their misfortunes.
Ve kırmızı bayrak, o...
And the red flag, that was...
ÖIüm belgesi kırmızı bir bayrak gibi görünüyordur.
Death certificate appears as a red flag u.
Bayrak.
The flag.
Uçurumumdaki bayrak deliği.
Your flagpole on my cliff.
Bayrak dikmeye ve benim adamı sizinmiş gibi göstermeye niyetlendin.
You intended to raise a flag and claim my island for yourself.
Bayrak kurtarılmamıza yardımcı olsun diyeydi.
The flag was to guide a rescue.
O da, Parti'nin kuruluş yıldönümü için size gönderdiğimiz bayrak değil mi?
And that is the flag we sent you for the Party's anniversary?
Yüksek bir kuleye ihtiyacımız var. Bayrak çok büyük.
We'd need to build a tower, it's so big.
Bayrak nerede?
Where's the flag?
- Bayrak, lanet olası!
- The flag, damn you!
Okçuluk, sutopu, bayrak yarışı.
Archery, water polo, capture the flag.
Otoparkta bayrak sallayıp sosis kızartmıyorduk ya.
Not like we were waving flags and roasting weenies in the parking lot.
Ve sonra üzerine bayrak serilir ve gitmeye hazırdır.
And then, you... drape a flag over it, and you're good to go.
Bu "Bayrağa Hakim Ol" daki bayrak halka kuyruk.
It's a flag, ringtail, as in "Capture The Flag".
Bayrak bile dayanmıyor değil mi rüzgarımıza?
Even the flag cannot endure our wind, right?
Bayrak yakmalar, protesto gösterileri.
Flag burning, protesting.
- Bayrak.
- A pepper.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]