Bearing traduction Anglais
2,376 traduction parallèle
Yön 2-5-0 pozisyonu.
Course bearing 2-5-0.
Şimdi 3000 metrede ve şaşırtma pozisyonumuz 2-5-0'da.
It's now 3,000 yards... and our baffle's bearing 2-5-0.
Şuan solumuza 1-9-0 pozisyonunda 2500 metre mesafede.
It's now about 2,500 yards off our port side bearing 1-9-0.
Pozisyon 2-0-5, şuan 3500 metrede.
Bearing 2-0-5, now at 3,500 yards.
Pozisyon 1-9-0 3500 metreden ve hızla yaklaşıyor.
Bearing 1-9-0... at 3,500 yards and closing fast.
Çevresel tahribata yıllarca tanık olduktan sonra Salgadolar sadece tanık olarak kalamayacaklarını anladılar.
After years of bearing witness to environmental degradation, the Salgados knew they could no longer simply remain observers.
Papatya çayı getirdim.
I come bearing chamomile.
Düzgün oyna.
I come bearing gifts.
Bunun bir önemi olduğunu düşünmeleri benim suçum değil.
It's not my fault if they think it has some bearing.
Trent Kort hediyeler dağıtıyor.
Trent Kort shows up bearing gifts.
Sana hediye getirdim.
I come bearing gifts.
Şimdi benimle konuşmak istemezsen anlarım ama gerçek şu ki abur cubur getirdim ve kanepeye kıvrılıp ESPN seyredelim diyecektim.
And I get it if you don't want to talk to me right now, but the fact is, I come bearing snacks, Hoping that we can cuddle on the couch and watch espn.
Ve C. de elinde hediyelerle kuzu kuzu B.'ye gidiyor.
And C is coming to B, sheepishly bearing gifts.
Hastalık taşıyıcı kum sinekleri tamamen farklıdır.
The disease bearing sand flies are completely different.
Dayanabildiğiniz için mutluyum.
I'm glad you're bearing up.
Genç adam, senin barbar lider Vercingetorix gibi soylu bir duruşun var.
Young man, you have the noble bearing of the barbarian leader Vercingetorix.
Benim dönüşümü beklerken üzerlerine yığılacak lanetle karşılaşacaklardı.
Awaiting my return, only to be met by damnation bearing down upon them.
Bizim için yeni bir rota saptamam lazım ve bunun için de şu an hangi zamanda olduğumuzu belirlemeliyim.
For us to leave, I need to calculate a new bearing. And to do that I need to determine where we are now in time.
Göster, Doktor. Yani yıkabilirsiniz.
Show them, it's not bearing, so you can take it down.
Kocanızın ölümüyle önemli bir bağlantısı olabileceğine rağmen mi?
Despite the fact that it could have had significant bearing on your husband's murder?
Bazı kartlar biçimseldir bazıları da duvarları taşır.
You know, some of the cards are... cosmetic. While others are load bearing walls.
Ve bunu desteklemek için hepinizden bir şeyler çaldım.
Why are you bearing down on me menacingly?
Senin bana çocuk verememen hakkında konuşmamız lazım.
You and I need to have a conversation about you not bearing me a son.
Hızımızı eşitle ve kaçtıktan sonra dönmeye hazır ol.
Match our speed and bearing after breakaway.
Dört saattir durumumuz, rotanın 30 derece dışında.
We've been bearing 30 degrees off course for four hours.
Sana ve babana hediyeler getirdim.
I come bearing gifts for you and your father.
Bu sayede senin ne kadar çatlak bir dava olduğuna çok iyi karar verebilirim.
That way, I can get a real good bearing on how much of a nutcase you are.
Yönetim ve teknoloji danışmanı Bearing Point Irak'ta pazar odaklı bir sistem oluşturmak için 240 milyon dolar karşılığında sözleşmeleri aldı.
Management and technology consultant "Bearing Point" was awarded contracts worth 240 million dollars to build a market-driven system in Iraq
- Yani ona karşı eski bir kin duymuyordunuz?
- so you weren't bearing any old grudges?
Hamileliği hiç yaşamıyorsunuz.
You don't have to do any of the bearing.
Kurbağaların, geçirgen deriye sahip olup tuzlu deniz suyunda hayatta kalamayacaklarını unutmayalım.
Bearing in mind that frogs have permeable skins and can't survive in sea water.
Davayla bir ilgisi olmadığını garanti ederim.
It has no bearing on the case. I assure you.
- Isaac'i ziyaret etmemin davayla ilgisi olduğunu sanmam.
Well, I don't believe that my visit to Isaac should have any bearing on this case.
Bir numaralı şüphelimiz üzerinde kurbanın adının yazılı olduğu bir notun yanında asılı bulundu.
Our prime suspect was found hanging by a suicide note bearing our victim's name.
Bana bir kadeh şarap ver Katie, kalbim ve ruhum senin olsun.
Pour me a glass of wine, Katie, and I'll bearing my heart and soul to you.
Namlarından kötülük akan, utanç nişanları bezenmiş asiler hiç sıkılmadan Majesteleri Kral'a karşı çıkıyorlar.
Arrant rebels against the King's Majesty brazenly bearing their badges of shame!
Kalkış rotası sabitlendi ve adadan ayrılmaya hazırız.
We're locked on departure bearing and ready to leave the island.
Hanımefendiye, beyefendinin onu görmeye geldiğini yeni yıl hediyesini getirdiğini söyle. Git!
Tell the lady a gentleman has come to see her, bearing a New Year's gift.
- Bilyeli rulman.
Ball bearing.
Bir çubuğu yumurtanın tepesine yerleştirdim. Levye kullanır gibi.
I put one chopstick on top of the egg, in a crow bearing fashion.
Bunu oyun esnasında, 10 tane goril, tatlı, bakir kanını tatmak için üzerine gelirken de yapabilir misin?
Can you do that with the game on the line... and 10 gorillas bearing down on you... - who want nothing more than to taste your sweet virgin blood?
Sadece aspirin getirmek için gelmemiştim.
So, I didn't just come bearing aspirin. I could use your help. Name it.
Kagit havlu tasimaya geliyorum.
I come bearing paper towels.
Herkesin Sabit Seyirci taşıyor olmasına bakarak birisinin güdümünde oldukları sonucuna varıyorum.
From the Eternal-poses they are bearing, it looks like they were summoned here by someone.
Her şey Ambrosia'ya ait o mühürü bulmamla başladı.
It all began when I came upon a stele bearing the seal of Ambrosia.
Ariadne Theseus'un duruşunu, cesaretini, sürekli kendisine baktığını fark eder ve anında ona tutulur.
Ariadne notices Theseus'bearing, his courage, his unblinking gaze and is immediately smitten with him.
Size hediye getirdim.
I come bearing gifts, huh?
Uzaylılarla ilgili hediyeler konusunda kötü tecrübelerim oldu.
Well, I've had bad experiences, with aliens bearing gifts.
O zaman Gouda peyniri kapıdan kendi kendine girdi. Kendisini dilimledi ve kendisini kusursuz bir yarım daire şeklinde dizdi. Üç değil, dört değil tam beş çeşit aslanlar gibi peynir yanına iyi giden kraker.
So, I guess that gouda just walked itself right through the door, sliced itself up, and arranged itself in a perfect semi-circle around not three, not four, but five different kinds of sturdy, cheese-bearing crackers?
Sensin o aslanlar gibi peynir yanına iyi giden kraker!
You're a sturdy, cheese-bearing cracker!
Sen ne istiyorsun, Axe?
I come bearing gifts.