English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ B ] / Began

Began traduction Anglais

9,633 traduction parallèle
Ototrofların ağzı sulandı İlk insanlar icatlara dadandı
♪ The autotrophs began to drool, Neanderthals developed tools ♪
Dünya başladı soğumaya
♪ The Earth began to cool
Dünya başladı soğumaya
♪ The Earth began to cool ♪
Ürpermeye başlamıştı.
" She began to tremble all over.
Dünya başladı soğumaya
♪ ♪ The Earth began to cool ♪
Konuşmaya başladın mı?
And you began to speak?
İşimi yaparken dışarıdaki her şeyin bilincini yitirmeye başladım.
I began to lose awareness of anything outside the job I was doing.
Her şey Serçeparmak'ın genelevinde başlamış diye duydum.
I heard this assault began in Littlefinger's brothel.
Sanırım tüm bu beyninde olan şeyler aldığı hormonlar yüzünden başladı.
I think all this business with his brain began with those hormones he started taking.
# Başladığımız yerden devam edeceğim #
♪ I'll carry where we all began ♪
Scott ve Stonebridge'i inkâr etmek için acil durum protokolünü başlattık. Resmi belgeye göre paralı asker olarak faaliyet gösteriyorlar.
We began emergency protocol to deny Scott and Stonebridge evidence they've been operating as mercenaries
Meclis'in mevcut oturumu başladığından beri Beyaz Saray Cumhuriyetçi Parti'den yoğun bir muhalefet gördü ve Başkan'ın veto yetkisini özgürce kullanmasının, meclis liderlerini bu yeni iş programına destek vermemeye iteceği gibi genel bir kanı...
The White House has faced significant opposition from the G.O.P since Congress began its current session, and many speculate that the President's liberal application of veto power may leave congressional leaders disinclined to support this new jobs program...
Son sınıftan sonra başlad.
It started just after you began senior year.
Jan Erik dünyadaki bütün mahkeme salonu sanatçılarına ilham kaynağı olmuştur. Mahkeme salonu çizimleri adına yeniden bir doğuş başlamıştır.
Jan Erik inspired courtroom artists all over the world and began a renaissance of courtroom sketching.
Ertesi gün şafak söktüğünde başlamıştı.
The following day began at the crack of dawn.
Gandi bugün paryalara olan muameleye dikkat çekmek için açlık grevine başladı.
His fast, which aims to highlight the treatment of the Untouchables, began today.
İlk verdiğimiz söz zarar vermemekti.. .. ama başından beri yaptığımız şey sözü tutmamaktı.
We swore to first do no harm and we violated that the moment we began this.
Karaciğer iki eşit parçaya ayrıldığında, her bir takım hassas dikiş işine başlıyor.
Once the liver was bisected, each team began the delicate task of suturing.
Tanrının bize en kötüyü nasip ettiğine dahi inanmıştık.
We even began to believe God had spared us the worst of it.
Bay Davis, kavga başladığında barda mıydınız?
Mr. Davis, were you in the bar when the fight began? Yeah.
- Soruşturma başladıktan hemen sonra... - Sadece ifşa kaçınılmaz olduğunda.
Only after the investigation began, Your Honor, when exposure became inevitable.
Ve kısa bir süre sonra küçük çocuklar, geceleri bir anda yataklarından yok olup köyden kaybolmaya başlamış.
And soon, young children began disappearing from the village, vanishing from their beds at night.
10 yıl önce, Dr. Masters'la keşfedilmemiş bir saha olan insan cinselliği konusunda verdiğimiz kararla bir ilke imza atarak başlayan yolculuğa.
Uh... a journey that began 10 years ago, when Dr. Masters and I decided to blaze a trail into the previously unexplored arena of human sexuality.
Atalarım vu taşıyıcı programına başladığından beridir,... bu böyle devam ediyor.
My ancestors began the Vessel program, and our line continue to be its patrons.
İnşanın başladığı yer burası mı?
Is this where construction began?
Onun yerine kendimi tek, değişmez bir görevle başladığım yerde buldum.
Instead, well, I find myself right back where I began, with a singular, unwavering mission.
Mücadelene başladığın gibi öleceksin.
Dying as you began your crusade...
Ancak on yaşından sonra tahsilini bırakmaya başlamıştır. Bitmek bilmez bir ıstırap çeker gibi davranmıştır. Her gün münasebetsizlik etmiş başkalarına huzursuzluk vermiştir.
But since the age often, he began to neglect his studies and after assuming the regency, developed a serious illness that turned him into an obscene and wicked character.
Kendini üstün görmeye başladı...
He began to believe that he was above men...
Araştırmasına kafayı takmıştı. Kontrol edemeyeceği güçlerle deneyler yapmaya başlamıştı.
He became obsessed with his research... began experimenting with forces beyond his control.
Öykümüz İran'da başladı ve Fransa'da sona erecek.
Our story began in Iran and will end in France.
Saldırılar şafakta, ağır topçu sınıfı ateşi ile başladı.
The attacks began at dawn with heavy artillery fire and continue...
Her şeyin nasıl başladığını biliyoruz.
We know how this all began.
Ve sonunda, yaptıkları şey reaktörü kritik duruma getirdi ve kontrol edilemeyen zincirleme reaksiyon başladı.
In the end, they drove the reactor into a dangerous state... And then an uncontrolled chain reaction began.
1930'lardaki soykırımı yaşayan Komünist Parti 1986'daki Çernobil soykırımının emrini verdi.
And the Communist Party, which began with the 1930s genocide... also ordered the Chernobyl genocide of 1986.
Ben tüm bunlar başladığında yorgundum.
I... I... was tired when this whole thing began.
Bizim sorunumuz kanunla başladı işlediğim bir suç yüzünden.
Our problem began with the law, which made a criminal out of me.
Kırım'daki birliklerin tahliyesininin hazırlıklarını başlatmak için emir vermeye geldim.
Preparations have began for troop evacuation from the Crimea.
Franklin ile tanıştığımda ne kadar şanslı olduğuma inanamadım.
When it all began between Franklin and I, I was so happy. Oh!
Her şey, kazara bir kaburga yarasıyla başladı.
That all began with an injury to my rib.
Hissettiklerimi ayırmaya başladım.
I began to distinguish my sensations from each other.
Ayrıca etrafımı çevreleyen şeyleri daha iyi görmeye başladım.
I began also to observe with greater accuracy the forms that surrounded me.
Söylenen çoğu kelimeyi koruyucum sayesinde kavramaya başladım.
I began to comprehend most of the words uttered by my protector.
Benim belaya olan yolculuğum hayvan tarafından yutulmamla başladı.
My journey to damnation began when I was swallowed by the beast.
Ve onu öpmeye başladım.
And I began kissing him.
Toplantının başından beri bu şekilde tartışıyorlar.
They've been arguing like this since the session began.
Sıçrayan hücumu başlamadan önce onu bir başına gezinirken buldum.
Found her roaming alone before the skitter raids began.
İnşaat 1848'de başlamış. Ancak 1854 ve 1877 arası durdurulmuş.
Construction began in 1848, but was halted between 1854 and 1877.
Bütün bunlar seni dinlememle başladı.
This is how this all began, me listening to you.
Tükenmiş bir şekilde geri döndü ve hemen sonra kasasını oluşturmaya başladı.
He returned... distressed, and soon after began construction on his vault.
Sonra da çocuklar kaybolmaya başladı.
And then the children began to disappear.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]