Bellowing traduction Anglais
62 traduction parallèle
Bağırmayı keser misin?
Will you stop bellowing!
Tom, silahlarınızı Bay Charles'ın üzerinden indirin v e sesinizi kesin.
Tom, take that gun out of Mr. Charles'face and stop bellowing.
İnsanlar sürekli bağırıp, gürültü yapıyorlar.
People bellowing, dropping pitchers on the floor...
Bir düzine adam yemek için tepiniyor, sense odun yarıyorsun.
A dozen men bellowing for victuals, and you chopping wood.
Hayvan sesleri kuzeyden geliyor.
The bellowing come from the north.
Söylesen iyi edersin. Yoksa şu yaşlı morslar yine böğürecekler.
You'd better, else them old walruses is gonna start bellowing again.
İnekler böğürüyor.
The cows are bellowing.
O kokuyu çekmek, o tozu yutmak gece gündüz o lanet böğürtülerini dinlemek.
Smelling their stink, choking on their dust listening to their damn bellowing night and day.
Onun bu sessizliği yüzünden Avrupa çalkalanıyor!
This silence of his is bellowing up and down Europe!
Max, ineğin böğürüyor.
Max, your cow is bellowing.
- Ne çığırtıyordu?
- What was he bellowing?
Bağırıp çağırırlar.
They... everything... ( bellowing ) Hey!
Dolunca, aynı şeyleri tekrarlarlar. "Yine gitmem gerekiyor."
Now when it gets so that, you know, this leg is, "l gotta go." ( bellowing ) " Hey!
Geyikte öyle.
[BELLOWING] So is the moose.
Sesini duyuyorum hep iyi yanları olacak değil ya. Öğrencilerine bağırıyor.
I hear her voice, not to put too fine a point upon it, bellowing at her students.
Eskiden annem olan kadının deli saçmalarını yazamayacağım artık.
" I can no longer write down the insane bellowing of what used to be my mother.
Güç baltası!
( bellowing ) Power Ax!
Boğaların böğürmesini?
The bellowing of the bull?
Asla başaramayacaksın, Logan.
Suck on this! ( WOLVERINE BELLOWING )
Bu böğürüşler de nedir?
What is all this bellowing about?
Büyük kızıl geyiğin bağırdığını görürsünüz.
You ´ d see the great red deer stag, bellowing and lashing out.
Bellowing ve ıslık arasında bir şey olduğunu Ortada hapşırık bir çeşit.
is something between bellowing and whistling, with a sort of sneeze in the middle.
Yiyecek azaldıkça, memeliler daha gözü pek olmaya başlıyorlar.
( Bellowing roar ) With food becoming scarce, the mammals are getting bolder.
Fena halde tepesi atmış olanın böğürtüsü!
The bellowing of the bitterly bummed out!
- Vay be!
- [Bull Bellowing]
Bağırmanı duyduğunda aksi yöne doğru koşar.
She hears you bellowing, she'll pack it in the opposite direction.
Gemi yok, motor gürültüsü yok... birbiriyle tartışan bir tayfa yok.
No ship, no bellowing engines... no crew to bicker at each other.
Uzaktan gelen bir kükreme ormandaki en güçlü orangutanın gelişini haber veriyor.
A bellowing call announces the arrival of the most powerful orang in the whole forest.
Tommy ikişer ikişer merdivenleri çıkarken bağırıyordu, "Lanet olsun bu Güneyin sonraki büyük yerli çocuğu değil mi?"
"Tommy took the stairs, two at a time, bellowing,'Well, God damn... " if it isn't the South's next great native son.'
Benimle böğürür gibi konuşurdu.
Well, he had this way of bellowing at me.
Arkadaşınıza bağırmayı kesmesini söyleyin.
Tell your girlfriend to stop bellowing.
Allahını seversen böğürme. Zaten afyonum patlamadı.
Can you please stop bellowing in the morning. still couldn't wake up.
Kış geldüğünde manda güyer, manda böğürir.
In winter they wear water buffalos, bellowing all the while.
Senin böğürtülerini bile duyamaz canavar.
SHINING KNIGHT : He cannot hear even your bellowing, monster.
"Bağırış ve küfürler" ile uyanan bir görgü şahidinin ifadesi.
Witness statement from a neighbour woken by "bellowing and cursing".
İşte şimdi dengine çattın, seni pis kokulu canavar!
You've met your match, you foul bellowing beast!
Durmadan Smichov'da olduğunu söyleyip duruyor.
He keeps on bellowing that he's at Smichov.
Bu böğürmeler dişinin de dikkatini çekiyor.
The bellowing is her cue to investigate.
Ben feryat ederken onlar yardımıma koşmuyorlar.
They are not running when I am bellowing.
Tükürme, diş saplama ve kükreme herhangi bir uyuşmazlığı ortadan kaldırır.
Spitting, stabbing and bellowing iron out any disagreements.
Birden müthiş bir böğürme duyduk.
we heard a hollow burst of bellowing like bulls.
Sirk treninde, annesine bağıran bir fil.
Um, an elephant on a circus train bellowing for his mother.
İçinden bağırırcasına ağlamak,
The bellowing cry within
Oğlum, böğürdün be!
You were bellowing, man!
( Sinirli bir bağırış ) Geri durun, esikler!
( Bellowing ) ( Terrified yelp ) Back off, losers!
Azgın tekeler gibi niyetini belli ediyorsun.
You betray intent by bellowing like a crazed goat!
Hayalim devasa toprak taşıyıcılar buldozerler, taş kırıcılar, vinçler...... havada uçuşan kuru çimento çalışıp didinen binlerce işçi duman kusan fabrikalar uğuldayan fırınlar.
My dream of... gigantic earth movers... bulldozers, stone crushers... industrial cranes... dry cement floating in the air. Thousands of labourers toiling away. Smoke spewing factories... howIing furnaces... and bellowing chimneys.
Götü başı meydanda... "Önümde diz çökün!" diye Romalılara haykırıp ganimet topluyordu!
Strips to his fucking cock, bellowing to the Romans to kneel before him and receive golden tribute!
Kükrüyordu.
- Bellowing.
- İmdat!
- [Bellowing ] - [ Barking] - Help!
... ve hukuk bürosu.
I was at ( farts ), ( farts ), ( farts ), and ( bellowing fart ). Oh, the law firm.