English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ B ] / Blackmail

Blackmail traduction Anglais

2,470 traduction parallèle
Altı yaşındaki çocuğun şantajına boyun eğdiğime inanamıyorum.
I can't believe I let a six-year-old blackmail me.
Açık konuşmak gerekirse onları şantaj ihtimaline maruz bırakamam.
How can I expose them, to be frank, blackmail?
Onunla gidemeyeceğimi söylediğimde de bana şantaj yapmaya çalıştı.
I was told that I could not, so he tried to blackmail me.
Maybe Lahtipoika açgözlülük yaptı - ve şantaj kurbanı birini kiraladı.
Maybe Lahtipoika got greedy and - the blackmail victim hired a hitman.
Lahti kendisini kiralayan kişiye şantaj yapmaya kalktı ve kısa süre sonra öldü.
Lahti tried to blackmail his client and died shortly thereafter.
Sonra kadının kocasına şantaj yapıp bankayı soydurturuz.
And then we use the tape to blackmail her husband into robbing the bank.
Şantaj.
It was blackmail.
Şantaj mesajı öğlen 3 : 02'de yollanmış.
The blackmail message was sent at 3 : 02 P.M.
Bana şantaj mı yapıyorsun?
Are you trying to blackmail me?
- Şantaj ama bu!
It's blackmail!
- Başardın mı?
Blackmail is a serious accusation.
Sen ise diğer tarafta ona beraber gitmeyi önerirdin. - Teşekkür ederim, Harvey.
Well, what she should have told you, Jacob, is when you threaten someone with blackmail, you better goddamn be ready to defend yourself.
Sana şantaj yapmaya çalışmamalıydım.
I never should have tried to blackmail you.
Şantaj yapmak.
- Blackmail.
Beni tehdit ettiğini duyduğu anda da .. çıkıp hesap soracak.
As soon as she hears him blackmail me, she'll confront him.
Onu Russell Thorpe'a vermiş olabileceğini düşünüyoruz. Ve o da annemle Chuck'ı tehdit etmek için kullanacak.
We think that he gave it to Russell Thorpe, who's gonna try to blackmail her and Chuck with it.
Partinin taşınmasını herkesten çok istiyorum, ama bunun için şantaja başvurmaya değmez.
I want the party moved more than anyone, but it's not worth resorting to blackmail.
Kimseye şantaj yapıp, evime gelmeye zorlamadım.
I didn't blackmail people and force them to come to my home.
Öğretmenlere şantaj yapmışsın küçük sınıflara zorbalık yapmışsın.. ... bir de hamilelik şüphesi?
You blackmail teachers, bully underclassmen, a pregnancy scare?
Anson, şantaj malzemelerini yastığının altında saklayacak bir tip değil.
Anson's not gonna hide blackmail material under his pillow.
Senin için beni vurmaya hazır iseler Karayipler'e kadar gidip bankacının tekine şantaj yapmakta zorlanmasalar gerek.
If they're willing to shoot me for you, I imagine they'll fly to the Caribbean and blackmail a banker. The job shouldn't be too hard.
FBI'a başvurmaktan söz ediyorum. Şantaj meselemizi açıklığa kavuşturabileceğimiz kadar yüksek mevkilere hem de.
I'm talking about going to the FBI, high enough so we can sort out your blackmail problem.
Yolun ortasında şantaj yapmak sence doğru bir hareket mi?
You think the move is to just blackmail him in the street?
Bana şantaj yapmanıza göz yumacağımı mı sanıyorsunuz?
Let you blackmail me?
- Bunun adı şantaj.
This is all about blackmail.
Şantaj mı?
Blackmail?
Bana şantaj mı yapacaksın?
Want to blackmail me?
Çünkü... Şantaj hiçbir zaman işe yaramaz.
Because blackmail never works.
Ona, öylece şantaj yapamazsın! Şantaj mı?
- And you can't just blackmail him.
Öyle mi dedi?
- Blackmail? ! Is that what he said?
Çünkü ondan hoşlanmıyorum. Yani, o, Şükran Gününde onu öpmem için bana şantaj yaptı.
I mean, he tried to blackmail me into kissing him on Thanksgiving.
Şantaj mı yaptı?
Blackmail?
Uyuşturucu, kızlar, şantaj, çeşitli dolandırıcılıklar... 14 yıl demir parmaklıklar ardındaki birine hepsi uyar.
Drugs, girls, blackmail, various rackets... 14 years behind bars, it all fits.
Eğer siz, kızınız ya da herhangi biri böyle numaralara ya da oğluma şantaj yapmaya çalışırsa...
If you, or that girl, or anybody, employ any more tricks, - trying to blackmail my boy... - Blackmail?
Onu tutuklatmakla kalmam, şantaj yapmaktan dava bile açabilirim.
I shall not only have her arrested, I shall have her prosecuted for blackmail.
Veda'nın oğluyla evlenmek için şantaj yaptığını eğer buna devam ederse onu suçlayacağını söyledi.
She said Veda was trying to blackmail her boy into marrying her and if she kept it up she'd have the law on her.
Şantaj olayına?
To blackmail?
Buna şantaj denir!
That's blackmail.
Şantajdan çok daha kibar bir ifade.
It's much nicer than blackmail.
Angela nın ona şantaj yapması için bir neden yok.
Angela didn't need to blackmail him.
Konuşurum. Ama bu dinî şantaj oldu!
I'll talk to her, but this is spiritual blackmail.
O masum, sen ise Başkan'a şantaj yapan yuva yıkan kadın olursun.
We'll make him innocent, and you'll be the home wrecker who's trying to blackmail the President.
Sana şantaj yapmaya mı çalışıyor?
Is he trying to blackmail you?
Spastik ağlama geçiriyor. Bir tür duygusal şantaj. Çocuğa istediği şeyi vermezseniz nefes alması durabilir.
Spastic crying - a form of blackmail do not give the child what he wants and he stops breathing.
Kahretsin, şantaj yapmada üstüne yok.
Damn, you're good with this blackmail thing.
- Buna şantaj denir.
- This is blackmail.
Barney, Nora'ya yalan söylüyorsun diye bize şantaj yapamazsın.
Barney, you can't blackmail us into lying to Nora.
- Biliyorum.
That's a baldfaced lie, and now you're twisting facts in order to blackmail my client.
Bana şantaj yap.
Blackmail me.
Ona şantaj yaparız
and then take pictures of him to blackmail him with.
Bana şantaj yapmak için mi geldiniz?
You come here to blackmail me?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]