Boats traduction Anglais
3,056 traduction parallèle
Önce müzik kutuları şimdi de denizaltılar.
First music boxes, now U-boats.
Bilmiyoruz. Almanya bir çok denizaltısını savaşın sonlarına doğru bir yerlere gönderdi.
Germany sent out a number of U-boats towards the end of the war.
Eğer bu şeyi New York kıyılarında arıyorsa teknelerle arama yapıyordur.
If he's looking for this off the New York coast... then he's using boats.
- Hayır, yatım yok. - Çocuklar.
- I don't have any boats, no.
Tüm o lokantalar, tekneler ve onca şey.
All the restaurants and boats and stuff. This is...
Onlarla olduğunu sanıyordum. Sence arkadaşlarına hedef olmak için kayıklarımızla okyanusa çıkar mıyız?
Did you really think that we'd get in our boats and go out into the ocean so you and your friends could have a little target practice?
Kayıkların nesi güzeldir, biliyor musun?
You know what's good about boats?
- Hatta birkaçı limandan botlarla da gelebilir. - Evet.
Maybe a couple coming in on boats across the harbor.
Hope Noktasından Rotterdam'a gitmek için kalkacak gemiler var.
There are boats leaving for Rotterdam from Hope's Point.
Ve bahsettiğimiz botlar yarın kalkıyor hepsi bu.
And once those boats leave tomorrow that's it.
Botları alabiliriz.
We can get to the boats.
Botları kontrol edeceğiz,
We'll check on the boats,
Lanet olası botlar nerede?
Where the fuck are the boats?
Kurtarılmayı bekliyorlardı, ama botların gelmesi uzun sürmüş olmalı.
They were waiting to be rescued, but the boats must have taken too long.
O botlar geliyor, inan bana.
These boats are coming, believe me.
Tüm balıkçıların acilen kıyıya dönüp teknelerini güvene almaları istendi.
All fishermen are urged to return to shore and to secure their boats.
İllaki bir balığı olurdu. Hani şu, güneş balıklarından. Tekneler vardır ya, tek...
- He used to have one of those, uh, those Sunfishes, you know, the boats that have the one...
Arkadaşlarıyla gitmek istedi
That's my daughter. She wanted me to go with her friends. I thought they were little boats....
Ve onlar çocuk sanıyordum Tekneleri var sanmıyordum
I thought they were childrens boats. I didn't know they were speedboats.
Burnunu da her boka sokmasın.
And loose lips sink boats.
Ve bu.. .. şeytanda da öteydi
These boats were full of these creatures
Tekne kiralama, bir bar.
Charter boats down by the water, some bar.
2 tane daha ufak teknemiz var ama 15 km. uzaklıkta demir attılar.
Got two smaller boats but they're docked.
Tekneler annemindi ve üvey babam satardı.
Boats were my mother and step father's deal.
- Tekne almaya geldik değil mi?
Yeah, we're here to buy some boats.
Connor'un sahip olduğu her şey bu teknenin içerisinde.
Everything Connor had was wrapped up in these boats.
Teknelerimizden biri, Stingray.
One of our boats, the Stingray.
Tanrı aşkına, Kaptan, o botlardan nefret ediyor!
For God's sake, Captain, she hates boats!
Neden botları hiç sevemedi ki?
Why couldn't she just like boats?
Diğer kızlar botları sever, değil mi?
Other girls like boats, don't they?
Teknelerinizden birine onun adını vereceğinizi söylediğinizde anlamıştır.
She already knows that from when you had me tell her you wanted to name one of your boats after her.
Ne yapmam lazım bütün bir filoya mı onun adını vermeliyim?
What am I supposed to name all my boats after her? The whole fleet?
Sizin tekneniz yok.
You have no boats.
Böyle paralarını alıp, teknelerini batırıyorlar.
They take their money, then sink the boats.
Batık gemileri bulan bir aygıt yaptı. Suyun altında.
He built a contraption that can find sunken boats underwater.
Yanılmıyorsam burada bir zamanlar yolcu gemisi iskeleleri vardı.
If I'm not mistaken, there were once docks here for passenger boats.
O sığlıkta, ağ atan balıkçı tekneleri konvoyu er ya da geç rastlayacaktır.
Well, sir, at that shallow depth, a convoy of fishing boats dragging their nets would eventually snag on it.
Bölgelerine bir gemi kafilesi göndermemiz imkânsız.
Sir, surely we can't send a convoy of our boats into their waters.
Millet teknelerde, meknelerde biz de burada işte kanepe üstünde grekoromen.
Everyone's out on their boats and we're here wrestling on the sofa.
Tekneleri seviyorum.
I like boats.
Tekne sahibi olan bir sürü tatlı su denizcisi var, ama bakıma zaman ayırmıyorlar.
Too many sand crabs have boats, but aren't willing to put in the time.
Güçlü olmalılar botu hareket ettirmek için.
They gotta be strong, right, to move boats.
Tabak çanak hediyeniz yok mu?
No gravy boats?
Son zamanlarda kıyı boyunca kiralık teknelere saldırmaktan sürekli bültenlerdeler.
They're all over the crime bulletins lately for attacking charter boats up and down the coast.
Basit ahşap kayıklar ve el yapımı silahlarla avcılar pek de hazırlıklı görünmüyorlar. Ama 600 yıldır bu böyle yapılıyor.
With simple wooden boats and handmade weapons, the whalers seem ill-prepared for battle, but this is how it's been for 600 years.
Birkaç botun yardımıyla, balina yavaş yavaş sürükleniyor.
Now dragging several boats, the whale slowly tires.
Botlar 1000 metrelik halatı, ağın çevresinde bir çember oluşturmak için salıyorlar. Dalgıçlar da çember boyunca sıralanıyorlar.
The boats drag the 1,000-metre line to form a huge circle around the net, and the divers position themselves along it.
Nohara ve ailesi genellikle sadece alışveriş, yakıt veya tekne tamiri için karaya çıkıyorlar.
Nohara and her family usually only visit land to trade for rice and fuel, or to mend their boats.
İki balıkçı teknesi, iki hafta boyunca kalacakları denize açılmadan önce 80 balıkçı ve onların erzaklarıyla tıka basa doluydu.
Two fishing boats are crammed with 80 divers, their food and provisions, before heading out for two weeks at sea.
Ben kesinlikle Alcatraz'a gitmeyeceğim, çünkü ben teknelerde hasta oluyorum, ki bunu senin bildiğin, herkesin bildiği bir şey olduğunu biliyorum
I actually can't go to Alcatraz, because I get sick on boats, which, you know, is something that everybody that knows me knows.
Tam bir tekne gibiyiz, değil mi?
We're just like boats, aren't we?