Boring traduction Anglais
9,366 traduction parallèle
"Çok uzun ve sıkıcı bir deney olabilir." dedim.
"This could be a very long, very boring experiment."
Buralar baya sıkıcıydı.
It was pretty boring around here.
Mirketlerin çiftleşme ayinleriyle ilgili çok sıkıcı bir belgesel izliyormuş gibi yapınca orada olduklarını bile hissetmiyorum.
I just pretend like I'm watching a super boring documentary about, like, the mating rituals of meerkats. And then it's like they're not even here.
Babamla ikimizin yemek yemesi asıl sıkıcı.
Having dinner with just me and my dad? That's boring.
Sıkıcı mı?
Is it boring?
- Amma sıkıcıydı.
So boring.
Leeds nasıldı?
~ Boring!
- Sebastian, yaptığın sıkıcı bir şey söyle.
Sebastian, what's something boring you do?
Denizci şarkısıyla herkesi sıkıntıdan patlattı.
Boring the hell out of everybody with his sea shanties.
- Sıkıcıyım, değil mi?
- I'm boring, aren't I?
Size gelmiş geçmiş en sıkıcı bilgiyi buldum.
Uh, yeah, I have the most boring fact of all time for you.
Burası sıkmaya başladı.
Ah, this is getting boring.
Çabucak sıktı burası.
Well, this got boring fast.
Erkek arkadaşlar erken gelip kimsenin yapmak istemediği bütün o sıkıcı işleri yapar mesela buz almak ya da bu konuşmayı yapmak gibi.
Boyfriends arrive early and do all the boring stuff that no one else wants to do, like getting ice or this conversation.
Aşırı sıkıcı!
- It's so boring.
Bu kaçaklardan ve keşlerden aldığın beyinler bunaltıcıdan da öte.
These visions from runaways and junkies are worse than depressing. They're boring.
İçkiyi bırakınca hayat sıkıcı oluyor.
Life gets pretty boring when you stop drinking.
Çok sıkıcı.
It's so boring.
Daha sıkıcı birine mi?
- Become boring.
Evet, daha sıkıcı birine, çizgileri belli olmayan birine yani...
Yeah, I become boring or I lose my edge or whatever it is, you know.
Roanoke'deki her olay için alarm kurdum, sıkıcı olanlar da dahil.
I set an alert for all things Roanoke, including the boring stuff.
Ve bu sıkıcı değil kötü.
This is not boring, this is bad.
Sıkıcı bir hikaye cidden.
It's a boring story, really.
Kendi fuarı olamayacak kadar sıkıcı konular için bir fuar gibi.
They're like conventions for every subject too boring to have their own convention.
Sadece ben değil, siz de sıkıcıydınız.
It's not just me, you guys have been boring too.
Çok sıkıcı.
This is mind-blowingly boring.
Sende tüm gün konuşsaydın konuştuklarında sıkılacak bir şeyler bulurduk.
Hey, if you were talking for the whole day, we might find what you have to say boring, too.
Evet, ve sıkıldın mı?
Oh, yeah, and you're not boring?
En sıkıcı kişi babam.
Dad is the most boring.
Sen ne kadar sıkıcısın Sue?
You know how boring you are, Sue?
En sıkıcı ödülünü bile alamıyorsun.
You can't even get voted "most boring."
Çoğu insan sevmez, sıkıcı olduğunu düşünür.
Most people don't. They think it's boring.
Evet, ama işemek çok sıkıcı, hiçbir şeyi kaçırmak istemiyorum.
Yes, but peeing is so boring, and I don't want to miss anything.
Sıkıcı bir işemeye gittim ve her şeyi kaçırdım.
I take a boring pee-pee and I miss everything!
Soğuk, işkolik, sıkıcı.
Cold, businesslike, boring.
Daha çok tatlı sıkıcı gibi.
More like pretty boring.
Of, çok sıkıcı.
Ugh, boring.
Seni kaçıracak kadar sıktık demek.
Well, I'm sorry you find us so boring.
Çok sıkıcı.
So boring.
Çok uzun yıllardır bu işi yapıyorum ve hiçbir zaman daha az sıkıcı geçmiyor.
I've been doing this for, like, a gazillion years, and it never gets any less boring.
Onlarla kıyaslandığında bu adamlar son derece sıkıcı.
By comparison, these fellows are immensely boring.
O sikici olan.
He's the boring one.
Sıkıcı şeyleri bertaraf edersem dövüşebiliriz diye düşündüm.
I thought I'd get the boring stuff out of the way so we could get to fighting.
Çok sıkıcıydı.
It was pretty boring.
Dünyanın en sıkıcı bakıcısısın.
You're the world's most boring babysitter.
Alınmayın ama çocuk çok sıkıcıydı.
Well, no offense, but dude's super boring.
Sıkıcı Holt partisi salonda olacak.
The boring Holt party will be in the living room.
Sıkıcı, önemsiz, fena değil.
Uh... boring, uneventful- - fine.
Bu daha da sıkıcı.
That's even more boring.
Size bazı sıkıcı konuşmalarla acı çektireceğim bunun için özür diliyorum, o yüzden bana fazla yüklenmeyin, olur mu?
And, uh, I'm gonna make you guys suffer through some more boring speeches, and I apologize for that, so bear with me, okay?
Bu sıkıcı kasaba sensiz berbat.
This boring town is awful without you.