Bozulmuş traduction Anglais
2,516 traduction parallèle
Sürüşün cidden bozulmuş.
Your driving really has deteriorated.
Rutini bozulmuş.
His routine was disrupted.
- Bozulmuş bira ve zehirli şeylerden çok hoşlandığımı söyleyemem.
I never developed a taste For stale beer and ptomaine poisoning.
"BKS.BQKZNDRSNDBLŞ. SKNGÇKLM" Dedim sana, bozulmuş işte.
See I told you it was broken.
Görünen o ki, bu da bozulmuş. Bu göstergelerden DNA'ların kesin olarak bir olduğu sonucunu çıkarabilirsin. Hayır.
So, obviously, it's been contaminated.
Kaburgalarından biri kırıldığı için göğüs kafesinin bütünlüğü bozulmuş.
The integrity of his chest wall has been breached by a broken rib.
Ve bozulmuş deniz tarağı çorbası ile gargara yapılmış gibi kokuyor.
And it smells like old clam chowder... being gargled by a seal.
- Bozulmuş hukuk sisteminin, - elimizden aldığı haklarımızın... - düzeltilebileceğini düşünmüştüm.
A fundamental right abridged by a broken system that I was determined to fix.
Dengesi bozulmuş, bu yüzden düşmüş.
Her balance was gone. That's why she fell.
Şimdi bir sürü bozulmuş dosya var, ama güvenlik protokollerine ulaşabiliyorum ve işte planlar.
Now, there's a lot of corrupted files, but I can access the security protocols, oh, and, uh, blueprints.
Ve şimdi de bozulmuş bir sözü ciddiye alıyorum.
I'm--I take a broken promise very seriously.
Üçüncü ve daha eski bir kısmi parmak izi daha buldum ama onlar yüzünden izler bozulmuş.
I did manage to find partials from a third, older print, but they were destroyed by the parents.
- Bozulmuş. - Efendim. Ben...
Sir, I... hey, partner...
Arabası bozulmuş ve otobüse binmek zorunda kalmış.
His car broke down, and he had to take the bus.
Bu sizin kararınızın bozulmuş olabileceğini hakkında kırmızı bir bayrak değil mi?
That's not a red flag that your judgment might be impaired?
- Kız kardeşimin arabası bozulmuş.
What? My sister's car's broken down.
"Taxi Driver" daki Travis, her gece taksisini New York'un bozulmuş caddelerine doğru sürer.
Travis from "Taxi Driver", drives his taxi every night through the decadent streets of New York.
Sinirleri bozulmuş olmalı.
He must be a nervous wreck
Hubble Teleskobu evrenin derinliklerine bakarken bazı galaksiler bozulmuş ve sanki esnemiş gibi görünmektedirler.
When the Hubble telescope looks deep into the universe, some galaxies do seem distorted and stretched.
Motosikletin bozulmuş gibi davranalım
Try to look like your motorbike is breaking down
Lanet araba bozulmuş işte.
The car's just damn broke
Bozulmuş mu?
ruined?
Bu izlediğin ise sinyallerin bozulmuş hali.
What you're watching is a signal jammer.
Ama sen yanımdayken, Oğulları ne kadar bozulmuş olursa olsun böyle bir yerde yaşamasına izin vermeleri biraz fazla değil mi? Göz yaşlarım açığa çıkıyor.
They're exposed when I stand before you
Makine bozulmuş da.
The machine is out.
Bozulmuş.Al senin olsun
- It's broken. - It's a piece of shit. - Here, Mery Christmas.
Arjantin askerlerinin morali bozulmuş ve mühimmatsız kalmış durumdalar.
The Argentinian troops are demoralized and ill equipped...
- Telefonum bozulmuş.
My phone is dead.
Kovulmuş, fena halde bozulmuş bir elemanınkine mi?
A fired, disgruntled employee.
Saçın bozulmuş.
Your hair is broken. That's great.
- Onunkisi bozulmuş.
- Her switch is just broken.
Rsikiyatr değilim ama buraya gelen çoğu adam zaten bozulmuş durumdadır.
Now I'm no psychiatrist, but most of the men who come in here are already broken.
Her şey bozulmuş durumda ama her şeyin yıkık dökük ve bozulmuş duruma getirildiğini söyleyebilirim.
Everything's been degraded, but I could say that they've ruined and degraded everything.
Sanırım bu bozulmuş.
Yeah, I think he might be broken.
Ve bazen bu bozulmuş el yazmaları...
He refused to cancel his annual course. - And sometime it's those degenerated manuscripts
Kızma ama fotokopi makinesi bozulmuş
Ah... ah... don't get upset, the copy machine is busted.
Biraz akordu bozulmuş.
Just a little out of tune.
Böylesine bozulmuş ve hiçbir şeyi hak etmeyen insanlara ancak bir kuzu gibi katledilmek yakışır.
Worthy is the lamb that was slain for such a degenerate and undeserving people.
Gündüz görüşü de bozulmuş olacak.
His day vision will be compromised.
Sinirlerin bozulmuş.
You're just upset.
Muhtemelen Kerttu ile araları bozulmuş.
That's probably why she spoiled Kerttu.
- Hâlâ o dediğim şeyi mi yapıyorsun... -... anlayamadım. - Sıcak su pompası bozulmuş.
The hot water pump is broken.
En büyük adamlar bile bozulabiliyorsa, onlar da bozulmuş olamaz mı?
Even great men can be corrupted, can't they?
Radikaller ve bozulmuş insanlar uluslar arası alanda yine göklere çıkarılıyor.
The degenerates and radicals are being lifted up internationally.
Bakma oraya, saat bozulmuş.
No, no. That clock is broken.
Hayır çünkü okul sistemi bozulmuş Mike.
No, because the school system is broken, mike!
Bozulmuş.
It's broken.
Bence, o süreçte bozulmuş birilerini arıyoruz.
I believe that you're looking for a person whose process was destroyed.
Klima bozulmuş.
The air's broken.
Yaban hayvanı kaçakçılığı, mahvolmuş tesisat, bozulmuş buzdolabı ve tek gözlü pizzacı... Ciddi misin?
Are you serious?
Kahrolası çağrı cihazı bozulmuş olmalı.
The goddamned pager must be broken.