Boşluk traduction Anglais
3,186 traduction parallèle
Hava bile girmeyecek şekilde iğne deliği kadar bile boşluk bırakmadım. Ama bu lanet sinek bir yolunu bulup girdi yine...
I didn't let even a pinhole open for air also to enter, but that fly comes in from somewhere...
Artı, 15 yıllık bir boşluk var.
Plus, there's a 15-year gap here.
Antrenör pozisyonunda bir boşluk varmış.
There's a coaching position available.
Ama büyük bir boşluk, kazanılacak bir para var.
But there a big hole out there, money to be made.
Söylüyorum işte, hepsi büyük bir boşluk.
I'm telling you, it was all a big blank.
Ürün yelpazemizin vitrinini süslemek için harika bir boşluk yarattın.
You created a wonderful space to showcase our product line.
İşe yaramamasının sebebi çünkü... kalbinizdeki o doldurmaya çalıştığınız boşluk... zaten doludur.
And the reason that nothing works is because... That hole in your heart that you're trying to fill... is already filled.
Biz her zaman uzayı bir boşluk olarak düşündük.
We've always thought of space as being empty.
Bu yüzden ona boşluk diyoruz. ( space = boşluk = uzay )
That's why we call it "space."
Millet, burada bir boşluk var.
Folks, It's a bit of gap here.
Boşluk mu?
A gap?
Boşluk olamaz.
There can't be a gap.
Neden orada bir boşluk var?
Why is there a gap?
Boşluk olmadan dokuz.
Eight without a space.
Bir dakika boşluk bulmuşken söyleyeyim, bence...
You know, while we have a minute here, I'll...
Biraz boşluk açabilir miyiz?
Hey, could we give him some space?
Boşluk çok dar!
Gap's too small!
4. kattaki odanın prizi gevşek, ve bodrum merdiveninin tırabzanında fazla boşluk var.
You got a loose electrical outlet in the fourth-floor room, and there's extra rail space on the basement steps.
Seni kaybetmek hayatımda bir boşluk yarattı.
Losing Eve left a hole in my life.
Kimdi ki bu? Neşeli bir şekilde ortama karışıp muhabbete katılsınlar diye 20'şer dolar ödedim. Profesyonel bir boşluk doldurucu.
She's a professional seat-filler.
Luke hayatında büyük bir boşluk oldu ve bunu normal, sağlıklı bir yoldan atlatamıyorsun endişeleniyorum.
Luke, you are going through something huge in your life, and I'm concerned that you're not processing it in a normal, healthy way.
Ed ve Rick arasında olduğumu sanıyorum, Çünkü orada iyi bir boşluk var.
I hope that I'm between Ed and Rick,'cause there's a good gap there.
Şablondaki boşluk.
Gap in the pattern.
Bence cinayet kurbanları listenizde bir boşluk var.
I think you have a gap in your list of murder victims.
Bu boşluk hariç.
Except... this one space.
Sanki hafızasında bir boşluk vardı.
It was like blank in his memory.
Pekala, belki yasal bir boşluk bulabilirsin.
All right, you may have found a loophole.
Medyanın hiçbir şekilde bilgilendirilmemesi geniş hayalgücüyle doldurulması beklenen bir boşluk yaratmak olur resmen.
A total media blackout is a void just asking to be filled by fertile imaginations.
Öldürülmeden önceki zaman diliminde bir boşluk buldum.
Oh, I did find a gap in our timeline before the murder.
Evin içinde boşluk bıraktım.
I left a space in the house.
Ve kalbindeki tüm boşluk yeniden açılıyor. Tıpkı bir başka "muhtemel ipucu" olduğunu duyduğun zamanki gibi!
And the hole in your heart gets ripped open all over again- - just like when you hear about another "possible lead."
Bölüm'den önceki hayatım boşluk.
My life before Division is... is a blank.
Küçük adam siyah boşluk dokuza.
Little guy to black space nine.
Şey, manevi bir boşluk içinde yetiştirildik ya, yani bunu çocuklarına nasıl geçirdin?
Well, we were raised in a spiritual vacuum, so what did you pass on to your kids?
- Bir boşluk bulmuş!
- He found a loophole!
O gün geldiğinde ve o gittiğinde bu boşluk oluştu.
Now the day's come and gone, and there is this hole.
Çok iyi elleri var. Boşluk yakalıyor. En önemlisi de farklı yerlerde oynayabilir.
He's got great hands, he finds the gaps, and, most importantly, he moves the chains.
Bir boşluk var.
There's a void.
Yani şifredeki her diğer harf boşluk, bir model.
Means every other letter in the code is blank, a-a dummy.
1476 ile 1478 yılları arasında Leonardo'nun hayatında bir boşluk var.
From the years of 1476 to 1478, there is a gap in his life.
Bu dönem tam bir boşluk. Nerede yaşadığını, kiminle çalıştığını, ne yaptığını bilmiyoruz.
There is a hiatus, and we don't know even what town he was living in, much less with whom he was working or what he was doing.
Evet, bu varillerin duvarla aralarında boşluk var.
Yeah, these barrels have space between them and the wall.
Hayır, boşluk olan Angela'nın düşünen yüzü.
No, blank is Angela's thinking face.
- Boşluk.
- Nothing.
Şanslısınız ki Bay Fowkes, programımda bir boşluk var.
Luckily for you, Mr. Fowkes, I have a hole in my schedule.
Cam, sırf hayatında boşluk hissediyormuşsun gibi geldiği için sana iş bulmaya çalıştım.
Cam, the only reason I tried to get you that job is because you've been seeming a little... unfulfilled.
Evet, hayatımda bir boşluk hissediyorum.
The truth is, is I am unfulfilled.
Bir boşluk buldun ve bitiş çizgisine doğru hızla koştun.
Handed you an inch, you sprinted to the finish line.
Yani, hafif bir boşluk var.
Well a bit peckish.
Ben de onları kuponlarla, yarraklarla ve bebeklerle doldurmaya çalıştım ama o kadar çok boşluk var ki şimdi ben büyük bir boşluğa dönüştüm.
I've tried to fill them with coupons and dick and babies. There are so many holes that now I, myself, have become a hole.
O bu davada sadece önemsiz bir nokta, bir boşluk.
But he's not your problem anymore. He's just an open case for you.