Brança traduction Anglais
89 traduction parallèle
Umarım pazar günü brança gelmeyi plânlıyorsunuzdur.
Outstanding. I hope you're still planning on Sunday brunch.
Brança geç kalacağız.
We're gonna be late for brunch.
Michael, Sally Sitwell'le brança çıkmıştı.
[Man Narrating] Michael was having brunch with Sally Sitwell.
Ben de tam brança gidiyordum ve bu kağıt işlerini sana bırakırım diye düşündüm.
I was just on my way to brunch and I thought I'd drop off this paperwork.
Hayır, brança hazırlanmamız gerek.
No, we gotta get brunch going.
En yakın arkadaşların ve sınıf arkadaşlarından 20 tanesi Evine brança gelecek.
About 20 of your closest friends and classmates are about to descend on your place.
Brança gitmek için 10 dakika içinde çıkmalıyız.
We have to leave for brunch in ten minutes.
Brança gelmiyor.
She's skipping brunch.
Ben, seni brança götürmeye zorlamak için gelmiştim.
I just came to coerce you into family brunch.
Brança bayılırız.
We like a good brunch.
- Bayılırım brança.
- I love the warehouse.
Onu bizimle brança çağırarak cesur bir adım attım.
So I took the bold step of inviting her over for brunch.
Julie de o brança gitmeli!
Julie has to go to that brunch!
Beni brança çağırdığınız için gerçekten teşekkür etmek istiyorum.
I really want to thank you for taking me to brunch.
Normal insanlar gibi normal şeyler yapamaz mıyız? Mesela brança gitsek?
Can't we do normal stuff that normal people do, like... go for brunch?
Brança geç kaldım ve bu ulusal bir trajedi.
I'm late for brunch and it's a national tragedy.
Branca Adası'yla ana kara arasındaki kanala doğru yol alıyoruz.
We're heading straight for the channel between Branca Island and the mainland.
Branca Adası size bir şey ifade etmiyor mu?
Doesn't Branca Island mean anything to you?
Karşınızda Zaroff, piyano kralı Branca adasından sesleniyor.
Here you see Zaroff, the keyboard king... in his Branca Island hour.
Bay Branca geldi mi?
Is Mr. Branca here yet?
Bay Branca, yıllardır görüşmedik.
Mr. Branca, I haven't seen you for ages.
Branca, Bill Fallon'u tutmuş.
Branca got him Bill Fallon.
Bir kahve bir de Fernet Branca.
A coffee and a Fernet Branca.
Buzlu bir Fernet Branca alacağım.
I'll have Fernet Branca on ice.
Lavabonun yanındaki mutfak dolabında bir şişe Fernet-Branca ( bir italyan içkisi ) olacaktı. Bir yudum alsam.
In the kitchen cupboard next to the sink is a bottle of Fernet-Branca.
Ralf Brenka'yı hatırlıyor musun?
Hey, you remember... you remember Ralph Branca?
Eve gidip Branca Amcayı aramanı istiyorum.
I need you to go to the house, call Uncle Branca.
Sara, Branca bizi koruyacak.
Sara, Branca will take care of us.
Ona ne olduğunu bilmiyoruz Branca.
We don't know what happened to him, Branca.
Branca tepede.
Branca on the mound.
Bu üzücü törende, Roy Capenella'nın etrafında eski Dodger oyuncuları Tommy Holmes, Ralph Branka ve Carl Erksen var.
At the sad ceremony, Roy Campanella is surrounded by old Dodger players... Tommy Holmes, Ralph Branca and Carl Erskine.
Bir Fernet-Branca iç.
Have a Fernet-Branca.
Ben çocuğa baktığımda neden bayan Branca öfkelendi?
Why lady Branca got upset when I looked at the child?
- Branca.
- Hey, Branca.
Bronco nerede?
Where's Branca?
Branca. Federal sigorta katkı yasası ve yasal kesintiyle ilgili tartıştık.
We had bad argument over FICA and federal withholding.
- Bu Branca.
This is Branca.
Fernet Branca.
Fernet Branca.
Fernet Branca'n var mı?
Have you got any Fernet Branca?
- Fernet Branca.
- Fernet Branca.
- Bu yaşlı kız bir Fernet Branca.
- The old girl's Fernet Branca.
Kahretsin, Fernet Branca!
Shit, the Fernet Branca!
Fernet Branca'nızla beraber yarın yine geleceğim.
I'll see you again tomorrow with your bottle of Fernet Branca.
Fernet Branca benim sana ikramım olsun.
Have the Fernet Branca on the house.
Brança bayılırım.
I love brunch. you had waffles and eggs
Branca atış yapıyor.
Branca throws.
Branca eğiliyor.
Branca pitches.
Her güzel akşamda orada oturdum ve bir "Fernet Branca" ısmarladım.
Every fine evening I'd sit there and order a Fernet Branca.
Ve Tony Branca.
And there's Tony Branca.
Branca, seni de aradım ama cevap vermedin.
Branca, I called you up and you didn't answer the phone.
Branca, özür dilerim.
Branca, I'm sorry.