Bridges traduction Anglais
1,262 traduction parallèle
Bu yüzden köprü yapıyor, dağlara tırmanıyor, keşfedilmemiş yerlere gidiyoruz.
That's why we're building bridges, climbing mountains exploring uncharted territories.
Hiçbir aktarma köprüsünde yada yaşam çemberinde değil.
It's not in any of the crossover bridges or in the habitat ring.
Bu kadar köprü varken, birini yakmaktan çekinmemelisin.
With all those bridges, you shouldn't be afraid to burn one.
Benim kitaplarım iyi satmaya başlayınca, ona yardım teklif ettim. Fakat o köprü altlarındaki sığınaklarını terketmek istemedi.
When my books began to sell, I offered to help him, but he wouldn't give up his hideaways under the bridges.
Okuma-yazma programları, kapalı köprülerimizi koruma... -... dünya hakimiyeti...
Literacy programs, preserving our beloved covered bridges... world domination.
Viski ve puslu şafakta köprüde gezinen kadınlar.
Whiskey... and women on bridges in the early-morning fog.
Bütün dünyayı, köprüler, kuleler.. .. filan yaptığı yerleri gezmeye başladılar.
We traveled around the world while he built bridges... and, you know, towers and stuff.
Fotoğrafçıydı ve 1965'te buradaydı National Geographic için köprüler üstüne makale hazırlıyordu.
He was a photographer and he was here in 1965 shooting a National Geographic article on the covered bridges of Madison County.
Üstü kapalı köprülerden biri.
One of those covered bridges in this neighborhood.
Tarlalardan, köprülerden, yılışık insanlardan, anılardan uzakta
Away from pastures and bridges and people too familiar and reminders too painful.
Triborough'dan Munsen'e ulaş. 59. caddeden itibaren bütün köprüleri kapatmasını söyle.
Tell Munson at Triborough to close all the East River bridges north of 59th Street.
Köprüler ve helikopterler için bu çok fazla.
So much for bridges and helicopters.
Ama orada bütün köprüleri yaktın.
But you burned your bridges there.
- Faytonlarla dolu sokakları, nehirlerinin üzerinde köprüleri var... ve ağaçlar kadar uzun binaları.
It's got streets filled with carriages, bridges over the rivers, and buildings as tall as trees.
Yol Paris'in tüm köprülerinin yanından geçiyor.
It takes you past all the bridges of Paris.
Jeff Bridges ve Harrison Ford.
Jeff Bridges and Harrison Ford.
Neden annemle birlikte Madison'ın Köprüleri filmine gitmiyorsunuz?
Look, why don't you take Mom to go see The Bridges Of Madison County.
Madison'ın köprüleri olsun.
Bridges of Madison County it is.
Ben Miranda Vera Cruz Delahoya Cardinal. Madıson'ın Köprüleri filminin Yönetmen Montajının Prömiyerinden sizlere sesleniyorum.
This is Miranda Veracruz de la Jolla Cardenal reporting to you live at the premiere of The Bridges of Madison County The Director's Cut.
Eskiden dediğim gibi... geçtikten sonra bütün köprüleri yak.
Like I used to say, always burn your bridges behind you.
Köprüleri yakmak için onlara asla güvenmemen gerekirdi.
You never should have relied on them to burn your bridges.
- William Bridges.
- William Bridges.
Sen köprü yapıyorsun, John.
You build bridges, John.
Arkadaşlarımla takılmayı severim. Ot içmeye bayılırım. Çavuşu tokatlarım.
I like chilling with my boys... blazing up a fat blunt... rizzeezing my mizzonkey... hitting skins with my old lady... hanging my ass over the line, tagging freeway bridges.
Kayık ve köprüler varken yüzmek niye?
There are boats and bridges. Why swim?
B.k herifler bütün köprüleri havaya uçuruyor.
Those bastards. They're blowing all the Bridges up.
Köprüaltlarında uyuyor,... burada değilim ben... çöp tenekelerinden besleniyordum.
sleeping under bridges, eating food from garbage cans.
Kendimi korkusuz hissediyorum, şu filmdeki Jeff Bridges gibi.
I feel fearless, like Jeff Bridges in that movie.
Yoga yaptığı ve Bridges of Madison County filmini seyrettiği gece... - Viski, sigaralar...
One night of her yoga and her Bridges of Madison County...
Klişe olacak ama Madison İlçesi'nin köprülerine gidebiliriz.
Well, I realize it's trite, but we could tour the bridges of Madison County.
Kapıyı kilitleyin hemen.
Bridges, lock that door, now. - Yes, sir.
Özür dilerim, köprü üstünde araba kullanmak beni ürkütür.
I " m sorry, ljust get anxious driving over bridges.
"Yasak İlişki" den nefret etmiştim.
I hated The Bridges of Madison County.
Köprüler Gökdelenler bras, hooked bras yapısal planların hepsinde aynı temel ilke kullanıIır.
Bridges skyscrapers bras, hooked bras all utilize the same fundamental principles of structural design.
Örneğin yüksekten atlayış bir köprünün üzerinden.
I dip, for example. Say, for bridges.
Tek şeritli köprülerden.?
I mean, of the bridges.
Aramızda köprüler kurulur ve Birlik'le uğraşmanın daha insancıl bir yolunu buluruz.
We're gonna build some bridges... and find a more positive way of dealing with the Corps.
Altı köprüyü ne yapayım?
What would I do with six bridges?
Hayir, korkarim, haritasi çikarilmamis bir bölgedeyiz.
Hank, do you see any bridges on that map?
Köprünün altından çok sular akmış Bay Blues.
A lot of burnt bridges, Mr. Blues.
İşçiler neden köprüler yapmayı bırakıp savaş gemileri, silahlar ve cephane... yapmaya başladıklarını bilmek istiyorlar.
The workers need to know why they should stop building bridges... and start building ships, guns and weapons.
Tüm kapıları kapatmış oldun, değil mi?
You've burned a lot of bridges in your day, haven't you?
Köprüler üstünde çalışıyorlar.
They're working on both bridges.
Umarım köprüler yeterince sağlamdır... yapan müteahhit de sahtekâr değildir.
I hope the bridges are strong enough. Not built by a dishonest contractor.
Ally, senin içini gören, "huga çaka" yapıp, sana mızrak fırlatan altı bağlı bir bebeğin var.
You got a see-through baby "ooga chucking" spears. You're doing this Lloyd Bridges thing.
Odanda şu Lloyd Bridges hareketlerini yapıyorsun. Sen bir çatlaksın.
You're a cracker.
Onunla aramdaki tüm köprüleri yıktım.
I've burned all the bridges with him and...
Belki sen köprü altlarında uyumak nasıl birşey bilmiyorsun... ve bir sonraki yemeğin nerden geleceğini bilmeden yaşamak ama ben yaşadım bunları
Maybe you don't know what it's like to sleep under bridges... and never know where your next meal is coming from, but I do.
Diddles için dışarıdaki dünya köprülerden... ve tünellerden oluşan bir labirent. Yani tam kedilere göre bir oyun alanı.
The world outside for Diddles is a labyrinth of bridges and tunnels a playground for cats.
Birkaç dubalı köprü vebiraraya getirilmiş mavna yokedildi.
Several pontoon bridges and packed barges were destroyed.
Hey, olmuyor, bütün köprüleri yaktın, adamım.
Hey, it doesn't work, you've burned your bridges, man.