Bump traduction Anglais
3,244 traduction parallèle
İnan bana, saçımın diğer tarafında asla bir darbe göremezsin.
Believe me, part my hair on the other side, you won't even see the bump.
Hayret, nasıl rastlaşmadık.
I'm surprised I didn't bump into them.
Memur bize engel olmaya çalışıyor. Onu temizlememe ne dersin?
Officer is not coming our way, shall I bump him off?
Sadece düştüm. Şurası kaygandı.
Oh, I just fell on, like, the bump.
Beni yayın dışı etmek için davet etmişler. Kesinlikle.
It's like they brought me here to bump me, all the way...
Kafama takılan bir şey var.
There's one thing I bump on.
Birbirlerine çarparlar, Sokak davulcusunun dikkatini çekerler Şimdi kahve kamyonunun oradaki kimdi.
They bump into each other, drawing the attention of the street drummer who's now by the coffee truck.
Şimdi de beyler yumruk tokuştursun diyecektim.
I was going to say, "And now the gentlemen bump fists."
Orada asla bir yumruk tokalaşmasını yaşayamadım.
I can never get a fist bump out there.
Merkezde bulunan binlerce yaratık içinde yumruk tokalaşmasını bilen bir tek biz varız.
Thousands of species in the core and we're the only ones who fist bump.
Vanessa, Carrington'daydı. Ve yönetmenle karşılaşmış.
Vanessa was at the Carrington and happened to bump into the producer.
- Nick ile ayrıldığımız zaman, birbirimizle karşılaşmayalım diye favori mekanlarımızı bölüşmek istedi.
When I broke up with Nick, he split up our favorite places so we won't bump into each other.
Onlar da kaçtılar. Bir sürü kaburga kemiğim kırılmıştı, bir de tehlikeli çürükler oluştu.
They got away, I got a set of cracked ribs and a bump in hazard pay.
Bu gece seks yapacağım!
I'm gonna bump uglies tonight!
Dünya'dan uzağa yönelin, Ay'a çarpmamaya çalışın yoksa orada yaşayan ırklar çok kızar.
Steer away from Earth, try not to bump into the moon otherwise the races who live there will be livid.
Günde 14 kez bir şeylere çarpıyorum.
Oh, I bump into stuff about 14 times a day.
Sorun ise ne zaman karşılaşsak garipleşiyorum.
My problem is... whenever we bump into each other, I'm just... I'm so awkward.
Küçük kafandaki şiş problem listemizde bu derecede.
Your little bump on the head is about this high on our list of problems right now.
Tıpkı küçük parmağımız gibi. - Aman Tanrım.
An evolutionary speed bump.Like your pinky toe.
- Sence yumruklarımızı tokuşturmalı mıyız?
You think we should bump fists?
Baba, hız treni yumruk tokuşturması yapalım.
Hey, dad, roller coast fist bump.
Belki dışarıya doğru çıkarabiliriz, bu sayede daha az etnik görünür.
Maybe take this bump out, make it look less ethnic.
Bu biberli şişliği doğurana kadar hiçbir yere koşmuyorum.
I'm not running anywhere until I give birth to this chili bump.
Farz edelim ki, işe gelirken bir hatuna rastladım Henry.
Well, say if I was to bump into a bird, Henry, when I'm on my way to work or something.
Reytinglerimizi korumak adına bunu yapmaktan nefret diyoruz. Önemli haberleri bunlar yüzünden atlamaktan nefret ediyoruz. Ve pekte iyi insanlar olarak hatırlanmayacağız.
We hate that we have to do it to save the ratings, we hate that we have to bump important stories, and we're starting to be not very pleasant people to be around.
Bu kamyonun beni ezip haberi bile olmadan bu Smart Car'ın üzerine... bindirebileceğini biliyorum. Ama içinde bulunmak çok kötü görünmüyor.
I know that this truck could squish me and bump right over this little Smart car without even knowing it, but it doesn't feel so bad inside here.
Orada bir tümsek var.
There's a bump right here.
Biliyorum bu, senin için zor bir karardı ve Roma'ya gitmemiz tuhaf ötesi olur.
I know this was a really hard choice for you to make and it could be super-awkward to bump into the Pope.
Küçücük minicik bir uf olmuş sadece.
It's just an itty-bitty, itty-bitty, little bump.
Hadi be, çene çizgisine çarpmama sebep oldunuz.
Crap, you made me bump the chin strap.
Kafasının üzerinde küçük bir şişlik var okadar.
A bump on the head is all she's got.
yapmak isterdim.
and not bump into things.
Yada Bump.
Or Bump.
Bump ile ne yapmıştı?
What's it got to do with Bump?
Mr Bump ile devam edelim.
We'll go with Mr Bump.
Bump olur.
Bump's safe.
Bump ile devam edelim.
We're keeping Bump.
Bu senenin ilk çeyreğinde satışlarda % 12'lik bir patlama yaşanmış.
There's a 12 percent bump in sales in the first quarter of this year.
Sadece caddede bir çarpışma bu.
It's just a bump in the road.
Şöyle diyelim mi? Küt, set ve...
Can you say, bump, set and...
"Kalp atışı Cumasında" görüşürüz.
See you on "heartbeat Friday." Bump!
Eğer arkanda biri olduğunu duyamazdan, elinde varil taşıyan bir çocuğa çarparsın.
If you can't hear someone behind you, and you bump into a guy holding a vat...
Ve, tabii ki, emeğinin karşılığında, biraz maaş artışı da olacak
And, of course, there'd be a little pay bump that would make it worth your while.
Shirley Bennett'ın Denzel'le mercimeği fırına vermek karşılığında Ben'i Sahibinden'de satışa çıkardığını öğrenseniz gözünüzde değeri 3 paralık olur muydu?
Would you think less of Shirley Bennett if she offered to sell Ben on craigslist for a chance to bump it with Denzel?
Birbirimize rastlayabileceğimiz yerler dışında farklı bir yer.
Different anything where you and I might bump into each other.
Bu arada 8. bölümdeki kesintiyi % 25'e çıkarın. Bakalım getirisi ne olacak.
In the meantime, bump up Section Eight to 25 %, see what that gets us.
Bütün o çektiklerime değerdi ufaklık. Ne denir bilirsin.
Worth every bump and bruise, kiddo.
Bu sadece ufacik bir kaza
This is just a little speed bump.
Hafif şişkinliği?
That little bump?
Azıcık uf olmuş.
Oh, it's just a bump.
Bryan!
Bump!