Buydu traduction Anglais
16,096 traduction parallèle
Adam buydu!
That's the guy!
SENATÖR MORRA TUTUKLANDI Uşağı NZT Krizinden Öldü Adam buydu!
That's the guy!
Kendini beğenmiş tiplerle olan ilk yatırım fonu partim değildi ama partideki aşağı yukarı her adamın, kadınlarla zaman geçirmek için para verdiği ilk sefer buydu.
It wasn't my first douchey hedge fund party, but it was the first where just about every guy there was there specifically to buy time with women.
Endişelendiği kadarıyla tetikçimiz buydu veterinerimizin yasadığı uygulama ilaçlarına... istekliliğinin yanında,... daha derin bir araştırma izni almamız için yeterliydi.
As far as he was concerned, this was our hit man, which along with the vet's willingness to illegally practice medicine, was enough for us to get a warrant for a deeper search.
Benim yapmam gerken buydu çünkü her tuş darbem kaydediliyordu.
That's what I had to do, since my every keystroke was being logged.
Buraya ilk gelen olmayı istememin nedeni buydu.
That's why I wanted to be here first.
Seni onlardan kurtarabilmemin tek yolu buydu.
It was the only way I could save you from the two of them.
Apselerin ve tıkanıklığın sebebi buydu.
That's what caused the abscess and the blockage.
Shady Glen'de yaptığı buydu.
Well, that's what she was doing in Shady Glen.
Plan buydu.
That was the plan!
İşte görmek istediğim bakış buydu.
That is the look I wanted to see.
Şey, yardım parası alabilmemin tek yolu buydu, biliyor musun?
Well it's the only way I can get me benefits, you know?
İşaret buydu.
That's the cue.
İstediğin buydu.
Well, that's what you wanted.
Fortsman'ın geri adım atması için tek yol buydu.
Because it's the only way to get Forstman to back off.
Lanet olsun, korktuğum şey buydu işte.
Goddamn it, this is what I was afraid of.
Beklenen buydu.
I call it inevitable.
Hayır, mümkünatı yok dedin ki makalede yazan şey de tam buydu.
No, you said, "on God's green Earth," which is exactly what that editorial said.
O zaman adaylar listesi için ne tür bir bahanen var? Beklenen buydu.
Then what do you call this pathetic excuse of a candidates list?
Hayır, sadece sınavlara girdim. Çünkü tek yapmam gereken buydu.
No, I only went up for tests because that's all I had to do.
- Tek yolu buydu...
It was the only way that I could...
Geçtiğimiz bir kaç ay içerisinde kaçak durumundayken eğer bir şey öğrendiysem o da buydu. Sana söyleyemedim. 10 yıl geçirmek istemiyorum.
If I've learned one thing from being on the run these past few months, it's that I can't tell you what I'm gonna want 10 years from now.
Sana söylemememin sebebi buydu.
Ours. This is why I didn't want to tell you.
Seni temin ederim tek söylediği buydu.
I assume you're the one she spoke of.
Sanırım Liz ile benim aramızdaki ilişkiyi yürüten şey buydu.
I think that's what made Liz and I work.
Yapmanı gereken buydu!
That is what you are supposed to do!
Silahla geri gelmesinin nedeni buydu.
That's why he came back with the gun.
Annesiyle birlikte verdiğimiz ad buydu.
Uh, that's the name her mother and I gave her.
Onu öldürme sebebiniz buydu, değil mi?
That's the reason you killed her, right?
Şu ana kadarki en net olanı buydu.
It was my most vivid one yet.
İşte bahsettiğim müzik türü buydu.
You know, like, that genre.
Bana verdikleri tek şey buydu.
That's all they gave me.
Sizin için hissettiği sevgi ve gurur. Görünen tamamen buydu.
The love and the pride that he feels for you... that's what it's all about.
Babamı tamamen değiştiren olay buydu ve bu konuyu kafamda bitirmeme yardımı olur belki.
I mean, it's a case that changed my father forever, and it could help with the closure.
En ucuz randevum buydu.
You're the cheapest date ever.
Bu tatile çıkmamızın nedeni buydu. Böylece değer mi görecektik.
That's why we have this trip so we can figure out if it's worth it or not.
Buraya gelmemin tek sebebi buydu.
That's the whole reason that I came here in the first place.
Bana söylediği buydu.
Well, yeah, that's what she said.
- Evet, bizim düşündüğümüz de buydu.
Yes. That's what we thought.
Duymak istediğin de buydu zaten, öyle değil mi?
That's what you wanted to hear, isn't it?
Anlatmak istediğim buydu.
This is what I tried to tell you.
Planım buydu ve bunu da yapacağız.
This is what I planned, so this is what we're doing.
Anavatan için söylediğim buydu.
For the fatherland, that is what I said.
Sanırım mesajları buydu.
I think that was the message.
Evet, argümanımın bir parçası buydu.
Yeah, well, that was part of the premise.
Planım buydu fakat artık bunun akıllıca bir iş olduğunu düşünmüyorum.
That was my plan, but now I think it's not the smartest thing to do.
Dediğine göre defterden haberi yok. Teresa'nın dediği buydu.
_
Kocanı bundan uzak tutmak istediğini söylediğinde sebep buydu.
Ah, when you said you wanted to keep this from your husband it was because of this fact.
İşte istediğim cevap buydu.
Now, that's the kind of answer I like.
Planım buydu.
That was the plan.
Özeti buydu.
That was most of it.