English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ B ] / Buying

Buying traduction Anglais

9,696 traduction parallèle
Parasını verdikleri sürece dükkan açık olur.
Migrants all come back from Leith loaded with Joy, and if they're buying, you know I'm pouring.
Bluebell'den tatlı alıyor.
Yeah, buying sweets in Bluebell.
Evet, düşündüm de kasap dükkânını alacaksak şu an onu karşılayamayız.
Yeah, I thought about it, and, uh... we just can't afford it right now, not with the... buying the butcher shop. It's $ 500.
Ama dükkânı satın alacağım ve bir aile kuracağız.
But I'm buying the shop, and we're starting a-a family.
Dükkânı satın alıyor da.
Buying the place.
Gidip çay takımı almak pek de delikanlı işi sayılmaz tabii.
Oh, nothing says manly like buying a matching tea set.
Yeşil çay ve borak da almıyor.
See, he's not buying the green tea or borax either.
Reaktörde Henry'e ulaşırken bana zaman kazandırmışsın.
Buying me time in the reactor to get to Henry.
Çünkü bunu Tom ve Wanda'nın yeni bebeklerine alıyorum.
No, it's not. Because I'm buying it for Tom and Wanda's new baby.
Aslında bunu Tom ve Wanda'nın yeni bebeklerine ben alıyorum.
Actually, I am buying it for Tom and Wanda's new baby.
Bunu yemem.
I'm not buying it.
Yıllar boyu, okul malzemelerini kendi cebinden aldıktan sonra okulu bırakacaklar için yani, sonunda umursamayı bıraktı.
After years of buying school supplies out her own pocket for future dropouts, she stopped caring.
Fahişeleri kullanarak baş savcıyı satın alıyor.
Buying the attorney general with his hookers.
Sen sattıysan ben almadım.
If you were selling, it wasn't me buying.
Çinli bir bebek satın almanın safkan bir yanı yok.
No pedigree in buying a Chinese baby.
Union Allied ya da kendilerine şimdi her ne diyorlarsa, geri alıyorlar eşyalarını.
Union Allied or whatever it is that they're calling themselves now, they're buying it back.
Umarım o silahı kendini öldürmek için alıyorsundur.
Hope you're buying that gun to kill yourself.
En azından şu an yaptıklarımızın hepsi zaman kazandırıyor mu öğrenmiş oluruz.
So we're fuckin'dead, guys. - At least this way, we find out if all we're doing now is buying time.
Bu onun dün bu şehirde olduğu anlamına gelir. Ben yemem bunu.
That would mean she was still in town yesterday and I ain't buying that.
Ben bunu yemem.
And I'm not buying it.
Amacı ne anlamasam da yemiyorum.
I don't know his angle, but I'm not buying it.
Gazeten varken sehpa almak garip asıl.
Buying end tables is weird when you got newspapers.
Fransız arabası almak gibi!
Buying French cars?
Güzel bir gömlek satın almak, ilk günü işe gitmek senin için bir kural.
Regular for you would be buying a decent shirt and going to work on the first day.
Darknet'te Nasıl Plütonyum Satın Alınır?
Buying polonium on the darknet
- Vakit kazanıyordu.
He was buying time.
Uzun boylu arkadaşın bana içki alıp durmuştu ama benim gözüm senden başkasını görmüyordu.
Your tall friend kept buying me drinks, but all I could look at was you.
Ben ısmarlıyorum.
I'm buying.
- Buna inanmış olamazsın.
- You can't possibly be buying this.
Neden sana bir içki ısmarlayarak başlamıyorum?
Why not start with buying you a drink?
Ve o benim amcamı satın almadı babanın Kamal amcayı satın aldığı gibi...
And she didn't buy my uncle, like your dad is buying Kamal Uncle for you.
Ben domuz eti almam.
I'm not buying pork.
Bendensin.
I'm buying.
Yani bana hediye almanın, mesajlar yollamanın veya benimle takılmaya çalışmanın yararı yok.
So it's no use buying me presents or sending me messages or trying to hang out.
Londra dediyse Milan, Belgrad, Kahire veya kim bilir nerede buluşacaktır.
If he said London, he was meeting in Milan or Belgrade, Cairo, buying God knows what.
Şarap almak yerine, Allan'ın bize verdiğini ona hediye etsek? Ne?
How about instead of buying a bottle of wine, maybe we just regift that bottle Allan gave us.
- Yani diğerleri ucuzdu?
So all the other times you were buying cheap?
İnsanlar birinden alelade bir şeyi almaya pek düşkün değiller.
People aren't interested in buying things from someone who's ordinary.
Bir Lamborghini alacağım.
I'm buying a Lamborghini.
La Perla'dan alışveriş yapan bir silah tüccarı neden oraya taşınır?
Now, why would a La Perla-buying arms dealer move right next door?
Gerçek görevlerini bilmediler. Bana kaçacak zamanı kazandıracaklardı.
Never knew their real mission was buying me enough time to get out.
Facebook'un yeni çift ayakkabıyı ve spor yapmayı ne zaman istediğini bilmesi seni de korkutmuyor mu?
Peyton : Doesn't it freak you out that facebook Somehow knows that you were thinking of buying boots and reducing belly fat?
Eğer istersek, bunların hepsini Kendimiz satın alırız, bunu neden yapmayım?
So what's to stop me from just buying this all up myself if we wanted to?
Neden bu eve eşya alıyorsun ki?
Why are you buying stuff for the house?
Eski karısı gibi davrandım, herif de yuttu.
I'm pretending to be his ex-wife, and he's buying it.
Bir grup adam adına mülkler alıyordu. Önceleri masumane görünüyordu ta ki kötü adamlar olduklarını anlayana kadar.
He has been buying property for a group of guys, which seemed innocent enough until he realized they're bad guys.
-... planladığı için mi defterde var?
- has designs on buying?
Hey, belki de mülkleri satın almamıza müdahale eden barmendir.
Hey, maybe the, uh, bartender is the one interfering with us buying those properties.
Neden şu iğrenç şeyi almakta bu kadar ısrar ettin anlamıyorum.
I don't know why you insisted on buying that hideous thing.
- Kendimizi güvenceye alıyorum.
Buying us insurance.
Bak, bir süredir bu işi yapıyorum.
See, I'm not buying it.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]