Cases traduction Anglais
9,643 traduction parallèle
Ben yokken de vakaların geldiğini bilmek iyi olmuyor.
Look, it's hard knowing that cases are still coming in and I'm not there.
Her türlü ölçüde o davalar başarısızlıktı.
By any metric, those cases have been failures.
Biliyorsunuz, beni almadan önce mahkemede davalarınızın canına okumaktan zevk alıyordum.
You know, before you recruited me, I took pleasure in destroying your cases in court.
Sadece seri cinayet vakalarındaki Büro'nun en iyi danışmalarından biri değil, aynı zamanda kendisini en çok satan yazar ve televizyonda uzman olarak tanırsınız.
Not only is she one of the Bureau's top consultants on serial-murder cases, but some of you may know her as a best-selling author and television pundit.
Bunlar, ünlenmeyen seri katil vakalarından kurbanların olay yeri dosyaları.
These are the victim's crime-scene files from infamous serial-killer cases.
İçinde dosyalarla dolu bir ofis beni bekliyor.
There's an office with a stack of cases in it waiting for me.
Ajanlar, aile üyelerinin dahil olduğu vakalarda çalışamıyor.
Agents can't work cases involving family members.
Kurbanlar size dadanacak, kanıtlar yakanıza yapışacak vakalar sizinle duracak...
Victims will haunt you, evidence will elude you, cases will stay with you...
Yerel hukuk uygulamasında, bunlara soğuk vakalar denir...
In local law enforcement, they're called cold cases...
Ama Büro'da bizler soğuk vakalar gibi bir şeye inanmayız.
But in the Bureau, we don't believe in cold cases.
Tüm vakalarımız açık kalır.
All our cases remain open.
Bu vakalar "pasif bekleyenler" olarak tanımlanır.
These cases are referred to as "pending inactive."
FBI'ın elindeki en zor vakaları çözeceğiz.
We get to solve the hardest cases the FBI's ever had.
Her kimse, elinde dava vekili olarak birkaç büyük davada kanıtları yanılttığımın kanıtı vardı.
Whoever it was had proof that I'd falsified evidence as a trial attorney in a few capital cases.
Bize neden o davaları verdiniz?
Why do you give us those cases?
Dışarı çıktığınızda üslerinize ulaşmadan kendi davalarınızı kuruyor olacaksınız.
Once you're out, you're gonna be building cases on your own before you reach out to your superiors.
- Bekleyin davalar ilişkili mi?
Wait, are these cases connected?
- Yalnız çalışamıyor musunuz?
You can't work your cases alone?
- Davalar bağlantılıysa çalışamayız.
Not if the cases are connected.
Tüm davalarımız bağlantılıydı.
All our cases were connected.
Sanırım böyle çocukların birçokları gizli homoseksüel.
I think these guys, a lot of them are closet cases.
Elimizde olan tüm davalar devredilmiş. Ekibimiz de dağıtılmış diye duydum.
I heard that all our cases are being transferred and we're being disbanded.
Neredeyse bütün başvuru dosyaları Yargıç Tom Read tarafından onaylanmış. Ve sonra bu şirketlerden birinin ileride açılacak pozisyonlarına baktım.
Nearly all had their cases approved by one judge, Tom Read, and then went on to future employment in one of those companies.
Belirli göçmenlik dosyaları önce benim önüme gelecekti.
There were certain immigration cases that would come before me.
Ben çabucak bu dosyaları iade ettim.
I was to quickly waive these cases through.
Bir neden yoksa, polisler diğer davalara yönlenir ve sen de şimdiye kadar başka vücuda yönelirsin.
Without a lead, and the cops move on to other cases, and you move on to yet another body.
Evet ama sadece senin davalarında.
Yes, but only on your cases.
- Çok fazla sayıda ölüm cezası davanız var.
Lots and lots of death-penalty cases.
Açtığı davaların çoğunu inceledim.
I went through dozens of her cases.
Çok ses yaptılar diye üst komşularını öldürenler vardı.
Oh yeah. There were cases of killing noisy upstairs neighbors.
Bekleyen davalar var ama doğrusunu bulmak istiyorum.
I mean, there are cases out there, but... I want to find the right one, you know.
Bazense kadınlarımız.
Or in some cases, a woman.
45 den fazla suç davasına baktım Sayın Yargıç.
I fought over 45 criminal cases, Your Honor.
Davaları kazanma konusunda mı?
Of winning cases.
Bir günde yürütmem gereken 350 dava var.
I have 350 cases a day to process.
Sizi seviyorum ama davalarınızı sevmiyorum.
I do like you, but I don't like your cases.
- Altı dava.
- Six cases.
Dava başına 135 dolar.
I had six cases. $ 135 a case.
Sana dava göndermeyi bırakmamı isteyene kadar.
Unless you want me to stop sending you cases.
Kapanmamış dosyaları tarıyoruz ve eskilerine göz atıyoruz.
Combing undead files, revisiting old cases.
Mesleki şikayetler, bazı durumlardaki ulusal çıkarlar bu saldırıyı durdurmak için birlikte çalışmak adına bir kenara bırakıldı.
Professional grievances and, in some cases, national interests have been put aside in a unified effort to stop this attack.
Bana anlattıklarını ona da anlatıp davalar arasında bir bağlantı var mı bakabilir misin?
Can you run through what you told me to her and see if you can get anything else, and if the cases are linked?
Ölü bilim adamları davalarımız bağlantılıymış.
Turns out our dead scientist cases are linked.
Hepinizin biyometrisine uygun dört polikarbonat kıyafet. Tanrım!
Four polycarbonate cases, each keyed to your individual biometrics.
İpler bu adamın elinde iken, kanıt yaratmak, dava oluşturmak, insanları öldürmek.
These people have the power to pull strings, to make evidence, cases, people disappear.
Bundan daha az hassas davalar gördüm Başkent tarafından elimden alındı.
I've seen cases less sensitive than this get whisked out of my hands by DC.
Bizim işimiz bu. Biz stajyeriz. Göğüs açma ameliyati sadece nadir vakalarda ve başka bir seçeneğimiz kalmadığında uygulanır.
A thoracotomy is reserved for the rarest of cases when there is absolutely no other option.
Açıklayayım, buraya başladığından beri çalıştığı bütün dosyaların dökümünü istiyorum.
It means that I need a detailed account of all the cases he's worked on since he started here.
Bayan Keating, Bay Lahey ile ilk kez, bir dava sırasında tanıştığınız doğru mu?
Ms. Keating, is it true you first met Mr. Lahey on one of your cases?
Şimdiye kadarki desteklerin için teşekkür etmek istiyorum.
I want to thank you for your assistance with these cases so far.
Size demedim mi siradan cinayet davalari Ashwin'in standartlarinin altinda kalir diye.
Didn't I tell you ordinary murder cases are way below Ashwin's standards.