Changing traduction Anglais
8,768 traduction parallèle
Bayan Evers çarşafları değiştirirken bir şey buldu.
Ms. Evers found something while she was changing the sheets.
Gözlerimin önünde değişiyordu ve nasıl düzeltirim bilmiyordum.
She was changing before my eyes, and I didn't know how to fix it.
- O geri dönmüyor.
- She's not changing back.
Kendimi babamın değiştiğine ikna etmeye çalışıyordum.
I convinced myself Senior was changing, you know?
Clara'yı kurtarmak için geçmişi değiştireceğim.
I'm changing history to save Clara.
Rota değiştiriyoruz.
Changing course.
Kathie, onu ilk tanıdığım halinden başka biri olmaya... ona kürtaj yaptırdığımda başladı.
Kathie first started changing from the Kathie I met when I made her get an abortion.
Daft Punk'dan "Şanslısın." Eminim sözlerini "Suçlusun." diye değiştirmişlerdir.
Daft Punk, "Get lucky." I bet they're changing the lyrics to "you're guilty."
Bence mühür seni değiştiriyor.
- I think the Mark is changing you.
Değiştiğin için kızgın değilim sana.
I'm not upset at you for changing.
Ellerimizle dünyayı değiştiriyoruz zaten.
That's changing the world with our hands.
Soyunma binasına gidip konuşmak için özel bir yer bulalım.
Just going to the changing block to find somewhere private.
Babamın değişken davranışlar konusuna ışık tutacak daha fazla araştırması olabileceğini düşündüm.
I believe that my father may have additional research that can shed some further light on the lions', um... changing behavior.
Sanırım hayvan davranışlarının neden değiştiğini.
I suspect... why the animal behavior was changing.
Radyasyondan dolayı buraya geldi çünkü hayvanlar değişmeye başlamıştı bile.
He came here because of the radiation, because the animals were already changing.
Peki ya "karşı koyan göz bebeği" hayvanların dünyanın değiştiğini gördüğünü ima ediyorsa?
What if... the "defiant pupil" is a signifier that the way the animals see the world is now changing?
Ve bu yüzden de davranışları değişiyor.
And because of this, their behavior is changing.
Uyuşmayan göz bebeği hayvanların dünyanın değiştiğini gördüğünü imâ ediyor.
The defiant pupil is a signifier that the way the animals see the world is now changing.
Hâlâ büyüyor ve değişiyoruz.
We're still growing and changing. Yeah.
Yani, yangın elbisemi seviyorum ama sanki bu aralar sadece onları giyiyormuşum gibime geliyor.
I mean, I love the turnout gear but it feels like it's all I'm ever changing into these days.
Bütün gece uyanık olup bez değiştireceğin bir mesele söz konusu değil.
It's not like you're gonna be staying up all night and changing diapers.
– Do Hyun'umu sen değiştirdin!
My Do Hyun changing is all because of you!
Fakat fikrim değişiyor.
But my thoughts are changing.
- Ödeme gücü gösterirsek, 6 hafta sonra karşıma çıkması garanti ve oyunu değiştirecek bir anlaşma gelecek.
I have a game-changing contract that's guaranteed to come my way in six weeks if we can show solvency.
Düşünceleri değişmiş gibi görünmüyor.
It still doesn't seem like we're changing any minds.
Hep ilerlemek gerekiyor. Parolanı değiştirmek gibi bir şey.
It's a little like changing your password.
Olaylar değişiyor, yakında her şeyin kontrolünü kaybedecek.
Things are changing, and soon, it's all gonna be out of her control.
Altını değiştirmen gerekiyor.
She needs changing.
Evvela ağın ardındaki kişi o çıkmıştı, şimdi de anlaşma şartlarımızı mı değiştiriyor?
First he's the man behind the network, Now he's changing our deal terms? What's next?
Benim teklifim seçilirse, bu yeni bir çığır olabilir.
If my bid is chosen, it could be life-changing.
Demek Stevie, Carl'ın da kimliğini değiştirtiyor?
So, Stevie's changing Carl's birth certificate, too?
- Ne olarak değiştirmeyi düşünüyorsun?
What were you thinking of changing it to?
Hücre hücre değişerek iyileşiyorsun. Barbie'nin çocuğunu doğuracak bir kadın.
You are changing, cell by cell, into a better version of yourself, a woman who will bear Barbie's child.
Televizyon ekranı gibi aynı, ileri ve geri kanal değiştiriyor.
It's like a TV screen, changing channels back and forth.
Aslında, gardiyan değişimini görmek için turistler burada toplanır.
Normally, tourists gather here to witness the changing of the guard.
Yakında, moda dünyası kendi değişimine şahit olacak burada, tabi ki Majesteleri Prens Liam Majesteleri Kraliçeyi yüzündeki o özel, İngiliz dizaynları üzerindeki bakışıyla sahneye davet ederken...
Soon, the fashion world may witness its own changing of the guard, as Her Royal Highness Princess Eleanor looks set to upstage Her Majesty the Queen with her own look at couture British designs, something the global...
Milyonlar kazanmak, binlerce insan öldürmek ve suçun yüzünü ilelebet değiştirmek.
Making millions, killing thousands... And changing the face of crime, forever.
Benim yüzümden rahatın bozulsun istemem.
I don't want you changing your life around.
-... emin olmak istiyorum da.
- Oh! Changing how the beltway operates will take more allies than enemies.
- Dünya değişiyor.
- Well... It's a changing world.
Toprağa.
And that's the changing ratio between sheer waves
- Hiçbir şey değiştirir nerede.
Not changing it. [Chuckles]
Hadi ama, Rache, sadece sırayı değiştiriyoruz.
But come on, Rache, we're just changing the order.
Sargıyı değiştirip durma.
Stop changing the bandages.
Şansın dönüyor işte.
I'd say your luck is changing.
Onlar değişirken ben de Bayan Cobblar'a gideyim.
I might go to Mrs Cobb's cottage when they're changing.
- Eşyalarımı çıkardım. Onlar da aşağıya gelip selam vermeden önce üzerlerini değiştirecekler.
- I've unpacked and then they're changing tonight so they can come down and say hello.
"Bana bak" eteği yeşil olan mıydı?
Is the "look at me" skirt the green one? - You are implicating yourself by changing the subject like that. - Hey.
Fakat belki de değişiyordur.
But maybe he's changing.
Böyle bir şey bir insanı değiştirebilir.
Has a way of changing a person.
Bulunduğu yer sürekli değişiyor.
Location keeps changing.