Cheesecake traduction Anglais
553 traduction parallèle
Fakat Ben'in gece kulüplerinde ve barlarda hizmet vermesiyle beraber hayatında kötü bir taraf da vardı.
How about coming up on deck and giving me out a little cheesecake? - Cheesecake? - Art, pictures, you know, sitting on the rail and stuff.
Wilshire Boulevard'te bol güneşli bir günde Bobby Dorfman, dayısı Phil Stern'ün ofisine gelmişti.
Mr. O'Bannon, if I whipped you up a nice fresh batch of cheesecake, would you forget to mention about Señor de Monterico? Well, it's blackmail, lady, but it's worth it. All right, then.
Sen ne düşünüyorsun? - Şey...
Would it make any difference in our long, if not beautiful, friendship, Mr. Cheesecake?
Neden? Nerede yaşayacağına bu şekilde mi karar vereceksin?
It's been so agonizing having you with us, Mr. Cheesecake.
Son mektubunda, sevgilisi var diye yazmışsın ; bir gazeteci.
- Well, look um... - I think we can make a go of it, cheesecake.
Hollywood heyecan dolu bir yer ama hiçbir şey Broadway ya da Lindy'de yediğin Cheesecake'e benzemez.
- I don't like her. - You don't? - I don't.
Hayatım, sen paha biçilmezsin.
Thank you. How about some cheesecake?
Bugün peynirli kek getirdim.
I'm bringing you cheesecake.
- O zaman peynirli kek ye.
- So eat the cheesecake.
Herkes Mindy'nin peynirli kekine ve elmalı payına bayılır.
Everyone's crazy about Mindy's cheesecake and strudel.
Herkes peynirli kek ve elmalı pay yiyor.
Everybody's on cheesecake and strudel.
Güzel-Güzel, Benny, lütfen mutfağa gidip dün kaç parça peynirli kek ve elmalı pay sattıklarını öğrenin.
Nicely, Benny, go into the kitchen and find out exactly how many pieces of cheesecake they sold yesterday - also how many pieces of strudel.
Kaç peynirli kek mi?
How much cheesecake?
- 1200 peynirli kek ve 1500 elmalı pay.
- 1200 cheesecake and 1500 strudel. - What?
- Ne? Mindy's'de dün 1200 peynirli kek ve 1500 elmalı pay satılmış.
Yesterday Mindy sold 1200 cheesecake and 1500 strudel.
Elmalı pay, peynirli kekten fazla.
More strudel than cheesecake.
Veya bir dilim peynirli kek?
Maybe a piece of cheesecake?
Peynirli kek veya elmalı pay istemediğinden emin misin?
You are sure I cannot offer you cheesecake or strudel?
Sky, fazla ısrarcı olmak istemem, ama kendine bir iyilik yap. Şu peynirli keki bitir. Bana müteşekkir olacaksın.
Sky, don't think I am a pest, but do yourself a favour - eat this last little bite of cheesecake.
Yine de Mindy'nin peynirli kekinin harika olduğunu kabul edeceksin.
Still, you will admit that Mindy's cheesecake is the greatest alive.
Hatta Mindy'nin peynirli kekini severim bile.
Furthermore, I am quite partial to Mindy's cheesecake.
Bildiğim kadarıyla Birleşik Devletler anayasası herkese peynirli kek ile elmalı pay arasında özgürce seçim yapma hakkı tanır.
It is my understanding that the Constitution allows everybody the free choice between cheesecake and strudel.
Hiç düşünmeden söyle sence Mindy daha çok peynirli kek mi satıyordur, yoksa elmalı pay mı?
I would be interested to hear. Offhand, would you say that Mindy sells more cheesecake or more strudel?
Kendi tercihime dayanarak peynirli kek, elmalı paydan daha çok satılıyordur derim.
Going strictly by my personal preference, I'd say more cheesecake than strudel.
1000 papele bahse girerim, dün Mindy's'de elmalı pay daha çok satıldı.
1,000 bucks says that yesterday Mindy sold more strudel than cheesecake.
Herhalde Mindy'nin sattığı peynirli kekleri saymamışsındır, değil mi Nathan?
Now, Nathan, I do not suggest that you have been clocking Mindy's cheesecake.
Geçici bir rahatsızlık. Peynirli kek midesine oturdu.
The cheesecake backed up on him.
Kanada'ya sıcak peynirli kek kaçırıyoruz.
We're smuggling hot cheesecake into Canada.
Yumurtalı İngiliz yemeği, tereyağlı patates ve peynirli kek getir ona.
Give her eggs Benedict, hash browns and cheesecake.
Cheesecake mi?
Cheesecake?
Sana, şu an ihtiyacım var. Güzelim, bütün çocukları topla ve Türk Hamamına götür.
Cheesecake, roust out the boys and take'em to a Turkish bath, will you?
Çalışın.
Cheesecake!
Şarap ve pastırmalı sandviçten kaçınıyorum etli ve tereyağlı fırında pişirilmiş patatesten ve çilekli pasta ve peynirli kekten.
So I avoid wine and pastrami sandwiches and baked potatoes with butter and bacon and strawberry shortcake and cheesecake.
Peynirli pasta?
Cheesecake?
Peynirli pastayı kim istemişti?
Who ordered the cheesecake?
Peynirli pastayı siz istemediniz mi?
Did you order cheesecake?
Biraz başım dönüyor. Açım.
GO GET SOME CHEESECAKE OR SOMETHING.
Git de biraz cheesecake ya da başka bir şey ye.
IT'S OK. [sighing]
- Güzel cheesecakeler.
- Some good cheesecake.
Ve o bana güzel spagettiler, köfteler cheesecakeler, elmalı strudeller yapacak, artık neyi varsa.
And she's gonna fix her nice spaghettis, meatballs... cheesecake, apple strudel, the whole business.
Ben bir dilim daha alabilirim ama...
I'd love another piece of cheesecake, but...
Tabii bu peynirli kekin cazibesine kapılıp tıkınmazsak.
Only if we can't resist the temptation to pig out on cheesecake.
- Sonuçta seksi poz vermedim ki.
- It wasn't like it was cheesecake.
Eğer ben poz verseydim, seksi poz olurdu.
If I posed, it would be cheesecake.
Bu peynirli kekler benden olsun tamam mı?
Please have some cheesecake on me.
Canım çok sıkkın. Bu peynirli keki bile istemiyorum.
I don't even want this cheesecake.
Peynirli kek tutkum geri döndü.
My craving for cheesecake has returned.
Kızlar, bu peynirli kekin nesi eksik biliyor musunuz?
Girls, you know what this cheesecake is missing?
Sâkin olun.
Cherry cheesecake.
- Bovling maçları.
Bowl games, salami, cheesecake
- Salam, cheesecake.
- Yeah!