Condition traduction Anglais
11,838 traduction parallèle
Şartın bu olduğunu söyle.
Tell him that's the condition.
Neden bu parayı şartsız olarak veriyoruz? Bu tasarı neden böyle şeylere izin veriyor?
Why don't we condition that money on doing the things in this bill?
Buraya tekrar geldiğimde onu bıraktığım gibi istiyorum.
When I get back here, I want him in the same condition as when I left.
Ama tek bir şartla Victoria Grayson'ı asla ekrana çıkarmayacaksınız.
On one condition... You don't put Victoria Grayson on, ever.
- Karınızın durumu nedir?
What is your wife's condition?
Durumunu yıllardır takip ediyormuş.
Been tracking her condition for years.
Diğerleri gibi onda da ön lob hasarı var.
The same frontal-lobe condition as the others.
Bir buzdağına çarparsak gemiyi Zuhal durumuna alırız.
If we strike an iceberg, we set Condition Zebra.
Patrick'in durumunu gizli tutmamın tek sebebi Lily'nin iyiliği içindi.
The only reason I kept Patrick's condition a secret was for Lily's sake.
Durumu derken?
Condition?
Belki uyuşturucu sadece son noktadır ve bu üçünde önceden var olan bir akıl hastalığı vardır.
Maybe the drugs are just the tipping point And these 3 share some sort of pre-existing mental condition
Kurbanların eski bir hastalıkları olacağını söylemiştik. - Sanırım bu.
We profiled these victims had a pre-existing condition.
Kız konuşacak durumda mı?
Is she in any condition to talk?
Bakalım durumu ya da yeri hakkında bilgileri var mı?
See if they can shine any light on his condition, uh, or whereabouts.
Bir hastanın durumu kötüye giderse en zoru onları konuşturmaktır.
When a patient's condition starts to worsen, the hardest thing is to get them to talk about it.
Bu hâlde mi yapayım onu?
In my condition?
Tamam, denetimli serbestliğin devam ediyor ve terapiye de devam ediyorsun.Umarım yeni bir grup bulmayı denersin.
All right, a condition of your probation is that you continue therapy, and I hope that you will try finding a new group.
Yüzün Jackie Shroff'a benziyor ama bir şartım var.
... Your face look like Jackie Shroff.. But.. I have one condition
Luciano'nun savaş sırasında devlete verdiği yardımlar sebebiyle dedem ve ekibi şartlı tahliyeye Amerika'dan uzaklaştırılacağı ve bir daha geri dönmeyeceği şartıyla izin verdi.
Based on the help that Luciano had given to the government during the war, with the additional condition that he'd be deported and not returning to the United States.
I bir şartım var.
On one condition.
İzin vereceğim ama bir şartla.
I will allow it... Under one condition.
Hastalığınızla nasıl başa çıktığınızı söyler misiniz?
Well, can you tell me how you've coped with your condition?
Karınızın durumunu açıklamadınız.
You failed to disclose your wife's condition.
Onun durumunu size söyledim.
I told you about her condition.
Her altı ayda bir yaptırtırız, durumunda bir değişiklik var mı diye.
We do it every six months or so to see if there's been any change in her condition.
Durumunda değişiklik var mı?
Any change in her condition.
Rahatsızlığım var.
It's a condition.
Aslını bilmesem, ciddi bir tıbbi durumdan dolayı acı çekiyorsun sanırdım.
If I didn't know better, I'd say you were suffering from a serious medical condition.
Aslını bilmesem, ciddi bir tıbbi durumdan acı çektiğini söylerdim.
If I didn't know better, I'd say you were suffering from a serious medical condition.
Hareket ettirilecek halde değil.
Oh, she's in no condition to be moved.
Kâlbinin durumu hakkında bilmiş olsaydık, onu...
If we had known about her heart condition, her, uh...
Karar vermeden Jane'in beyninin ameliyattan önceki ve sonraki durumuna bakalım.
We need to get a clear picture of Jane's neurological condition pre - and post-operation before we come to any conclusions.
Kendi hayatlarını tehlikeye atan bir hastalığın tedavi araştırması için bağışta bulunuyorlar.
They fund research in hopes of curing some condition which impacts their own lives.
Babanın durumu nasıl?
How is your father's condition?
Ebstein hastalığı oldukça nadir görülen bir hastalık hanımefendi.
Ebstein's is an extremely rare congenital condition.
Her ikisi de çok ender rastlanan kalp rahatsızlığıyla doğmuşlar.
They're both born with an extremely rare heart condition.
Durumun böle bir şeye uygun değil.
You are in no condition for something like this.
Durumun uygun değil.
You're in no condition.
Size bir şartla yardım ederim.
I will help you with this on one condition.
Ama, senin durumunda herhangi bir ilerleme yok, öyle değil mi?
But your condition has improved, has it not?
Kadının durumunu ve koşullarını kontrol etmemi.
To check on the woman's condition and the atmosphere.
Nöroloğun, durumun hakkında dediklerini unuttun mu?
Remember what the neurologist said about your condition?
Senatör Hawkins'in durumu hala kritik...
- Senator Hawkins is in critical condition...
- Reddington'ın durumu ne?
- Reddington, what's his condition?
Şu anki durumu ve karaciğer ısısına dayanarak 20 ila 24 saat önce öldüğünü söyleyebilirim.
Taking into account his current condition and liver temp, I'd estimate between 20 to 24 hours ago.
- Çizik bile yok.
Thing's in perfect working condition.
Belirlenmemiş kâlp rahatsızlığı.
Undetected heart condition.
İyi mi o? - Sayende durumu kritik.
He is in critical condition, thanks to you.
Pekâlâ, Bay Griffin. Bu haplar Brian'ın sağlığına kavuşmasını sağlayacak.
All right, Mr. Griffin, these pills will clear up Brian's condition.
Öyle olsun.
On one condition.
Bu durumdayken olmaz.
- Not in your condition.