Côme traduction Anglais
818,740 traduction parallèle
Hadi.
Ah, come on.
Çok yol gelmiş olmalısın.
It's awfully far to come.
Bunları gelip almalısın.
You should probably come and get it.
Hadi.
Come on.
Sonra da onun evine gelmemi istedi, ailesi düğün için Pittsburgh'a gidiyormuş.
And after, she wants me to come over to her house because her parents are at a wedding in Pittsburgh.
Paige'in ailesi evde olmayacak ve sana "Bize gel" mi dedi?
Paige's parents are gonna be gone, and she wants you to "come over"?
Dinle, "bize gel" kızların dilinde "yatalım" demektir.
I'm telling you, "come over" is lady talk for "have sex."
Danstan sonra size gelebileceğimi söylediğinde seks yapalım mı demek istedin?
Mmhmm? When you said that I should come over after the dance, did you really mean have sex?
Sam buraya gel.
Sam, come here.
Girin.
Come in.
Pekâlâ, hadi gidiyoruz.
All right, come on. Let's go.
Sessiz dans geliyor.
Silent dance, here we come.
Aslında ben de babam gibi görünen bir salın beni yemesiyle ilgili kâbus görüyorum.
Come to think of it, I still have a recurring nightmare where I'm being eaten by a pool raft shaped like my dad.
Gelmemi sağladığın için sağ ol.
Yeah, well, thanks for making me come.
Gel buraya.
Come here.
Hadi gel.
Come on.
- Daha fazla yaklaşma!
- Don't come any closer!
Benden uzak dur.
Just don't come any closer.
- Buraya geleceksin ve konuşacaksın.
- You will come here... and talk to me.
Bizimle gelmeye karar verdiğin için sevindim, tatlım.
I'm glad you decided to come with us, sweetie.
- Emiliano! Geri gel!
- [Dolores] Come back!
- Hadi Raj
Come on, Raj!
Hadi Raj!
Come on, Raj!
Biz size gelebilirdik çocuklar.
You know, we could've come to you guys.
Benimle konuşmadığın için cevap veremiyorsan belki bir sinyal bulabiliriz!
If you're not answering because you're not speaking to me, perhaps we could come up with a signal!
Önemli bir karar verdim.
I have come to an important decision.
Peri anneler hakkında okumuştum genelde yalnız gelirler.
I've read about fairy godmothers, and they always come alone.
Bu arada Swan Hanım siz de bizimle geliyorsunuz.
Oh, and, uh... Miss Swan, you get to come with us, too.
Bu noktaya kadar ulaştın, baba.
You've come this far, Father.
İkisi de huzur içinde uykuda ve güvende... Yaklaşan şeyden bihaberler. İyi.
Both peacefully asleep and safe, with no idea of what's to come.
Çünkü yaklaşan şey, güzel oğlum ailemizin sonsuza kadar mutlu olmasını sağlayacak.
Because what's to come, my beautiful boy... is, at long last, a happy ending for our family.
Bu restorana haftada en az üç kere geliyoruz iyi zamanda, kötü zamanda, ekonomi iyiyken, kötüyken ve her zaman kabinde oturuyoruz.
We come to this restaurant a minimum of three times a week... good times, bad times, economy up, economy down, and we always get a booth. And look where they put us :
Bu genç adamla sınırlarını çizdin sabırlı davrandım ve işte bak, peşinden koşuyor.
You set boundaries with this young man, you were patient, and look at that, he's come around.
Sadece yemek, enerji içeceği ve tırnak makası almak için dışarı çıktılar.
They've only come out for food, Gatorade and nail clippers.
Hadi ama, gene başlama.
Oh, come on, let's not start this.
Madem senin köpeğin, nasıl oluyor da onunla yaşıyor?
If it's your dog, how come he lives with her?
" Dışarı gel.
" Come outside.
Belki sen de gelmek istersin?
Maybe you'd like to come?
Evet, hadi oğlum.
Yeah, come on, boy. Come on.
Hadi. Hadi.
Come on.
Hadi, Aram.
Come on, Aram.
Canlı bir cep telefonuna veya tablete sahip olan bir kişi anahtar avcısıyla rast gelene kadar olmaz.
Not until someone with a live cellphone or tablet happens to come into range of the key hunter.
- Tamam, hadi.
- Okay, come on.
- Öyleyse gel, kanıtla.
- Then come in. Prove it.
Lütfen buyurun.
Please come in.
Bana, eğer hala hayatta olduğunu anlamış olsaydı, sana tüm gücüyle saldıracağını söylemiştin.
You told me, if he ever figured out you're still alive, he'd come at you full bore.
Savaşın başladı.
Your war has come.
Yerimizi göndermeden onu vur evlat.
Come on, kid, hit it before it transmits our location.
O hain envanter droidin sonu geldi.
The time has come to end that traitorous inventory droid.
Hadi AP-5!
Come on, AP-5!
Bana geri gel dostum.
Come back to me, buddy.