Dayız traduction Anglais
17,335 traduction parallèle
Evet. Aşağıdayız!
We're down here!
- Rebecca, 2016'dayız yahu. - Anne...
Rebecca, it's 2016, all right?
Biz inananlar, çocukların o büyük gündeki önemli görevinin farkındayız. Bu yüzden de onları hazırlamak için elimizden gelen her şeyi yapmamız gerek.
We the faithful understand the critical role that children will play on the greatest day, which is why we must do everything in our power to prepare them.
Mükemmel bir günün, mükemmel bir anındayız.
We are in the perfect moment of the perfect day.
Neden biz ÇükVanya'dayız?
Why are we in Penis-lavania?
- Bütün gün okuldayız.
We go to school all day.
Eliza'yla dışarıdayız.
She's out. She's with me.
Eğer gelmek istersen, hemen köşedeki pub'dayız.
We're in the pub right at the corner, if you want to come.
Otuz kat yukarıdayız Philip.
Thirty stories up, Philip.
Ama şimdi Finlandiya'dayız, ben dönüyorum.
But we are in Finland now, so I go by here.
Ylın her günü Noel'i kutlamak için buradayız.
We are here to celebrate Christmas every day of the year.
Aynı güne randevu alırız.
We'll make appointments for the same day.
Kızını İşe Getir Günü gibi oldu.
It's like Bring Your Daughter to Work Day.
Kızın evlendiğinde sen de onun büyük gününü mahvedersin.
And then, when your daughter gets married, you get to ruin her big day.
Biliyorsun, hayatımızı yaşıyoruz İyi olmaya çalışmak, doğru şeyleri yapmak ve günün sonunda hiçbirinin önemi kalmıyor.
You know, we live our lives... Try to be good, do the right thing, and, at the end of the day, none of it matters.
Daha ilk günden ortak bir noktamızı keşfettik bile.
Just one day, and we've already discovered we have something in common.
- Bir gün anlayacaksınız.
- You will, one day.
Yan yana çalışırız, her gün.
We'll work together side by side, every day.
Kardinal kardeşlerim, bugünden itibaren kapımızı kim çalarsa çalsın evde yokuz.
Brother cardinals, from this day forward, we're not in, no matter who's knocking on our door.
Kutsal Babamız, geçen gün aynı fikirde olduğumuz tek konunun Tonino Pettola vakası olduğu üzerinde düşünüyordum.
Holy Father, the other day I was reflecting on the fact that the one thing on which we share a single view is the management of the Tonino Pettola case.
Zaman zaman günde 3 litre su topladığımız oluyor.
There are times when we manage to collect as much as three liters a day.
Bu günden itibaren tamamen birbirinize ait olacaksınız.
From this day forward, you will belong entirely to each other.
Her iş günü borsa açıldığında insanları bir şeye inanmaları için kandırırız. Amerikan hayali, aile değerleri.
Every business day when that market bell rings, we con people into believing in something, the American dream, family values.
Günde 30 dakika konuşuyorsanız âşıksınız demektir.
Ifyou talk to her for 30 minutes a day, you're in love.
Artık gün içinde yapmak istediklerinizi bir yerde topladınız ve tamamen hazırsınız.
You are now centering your intentions for the day's journey and are fully prepared.
İnançlarımızın hepsi bize kurtuluş gününün yaklaştığını söylüyordu. Peki neden?
Each of our faiths promised us that a great day of salvation was coming, and why?
Ama geldiğinde neden dünyaya geldiğimizi artık anlayacağız. Yepyeni bir hayata başlayacağız. Ve o gün insanlık tarihinin en önemli günü olacak.
But, when it happens, we'll finally understand why we're here, and we'll start over, brand new, and that day is going to be the greatest day ever.
Ama bence bunu düşünmelisin, Jay. Çünkü bir sabah uyanırsın ve kendini yalnız, yaşlı ve zavallı halde bulursun kapıyı yarı açık bıraktığın için sana sineklerden başka eşlik edecek hiçbir şey yoktur.
But I reckon you should think about it, Jay,'cause one day you might wake up and find yourself lonely and old and poor, with nothin'to keep you company but the flies'cause you left the door half open.
Bir gün kendi kızımızın Kayla'nın şu an başından geçen şeyi yaşama ihtimali var.
There is a very good chance that one day our daughter will be dealing with the same thing that Kayla is dealing with.
Üç hastalık için üç farklı panzehir bulmalıyız. Herbirini bulmak yıllar alabilir.. .. ve hiçbirimiz sonunda sağ olmayacağız.
We need three different cures to three different ailments, each of which could take years to find, and none of us will make it through the day.
Senden çiş örneği alacaklar diye gece gündüz şartlı tahliye memurlarını buraya sokamayız.
We can't have parole officers popping in all day and night to give you piss tests.
Bu mutlu günde ikiniz birlikte Shay, Farrell ve McGintuk şahitliğinde yeni bir bağa... - Bunu cidden şimdi mi yapmalıyız? - Bu kim be?
Here on this most blessed day, you two stand in witness of Shay, Farrell, and McGintuk alike, and enter unto a bond that... should we really be doing this now?
Sanırım bütün gün burada oturacağız.
I guess we're just gonna sit here all day.
Pekala, ikinci gündeyiz. Senin 23 yaşındaki baldızın adı Noonie olan diyabetik, kısa saçlı, tekir kedinize bakıyordu.
Okay, so it's day two and your sister-in-law was cat-sitting your 23-year-old diabetic short-haired tabby named noonie.
Geçici Yönetim Kırmızı Hattıyla yolculuk yaptığınız için teşekkürler. Westwood'tan Larchmont'e 15 dakika, gün boyunca, her gün.
Thank you for traveling with the Transitional Authority's Red Line from Westwood to Larchmont in 15 minutes, all day, every day.
Birbirimizi çok, çok uzun zamandır tanıyoruz ve tanıştığımız günden beri birbirimizi seviyoruz.
We've known each other for a very, very long time and loved one another since the day we met.
Bay Grote ispatlanmış bir suçlu ve ona bir gün tanıdığımız için şanslı.
Mr. Grote is a convicted criminal and lucky we gave him the time of day.
Ona beyzbol takımını satın aldığım gün yüzündeki ifade... Noel'de sevinen 9 yaşındaki bir kız gibiydi.
The day that I got her that baseball team, the look on her face, she's like a nine-year-old girl at Christmas.
Nakil sırası her an size gelebilir, bunun için hazır olmalısınız.
A liver could show up any day, but if you're not ready...
Bay Healy, biliyor musunuz eskiden sizi görmek için birçok zamanımız olması çok güzeldi. Ancak şimdi, bilemiyorum.
You know, Mr. Healy, back in the day, it was real good... when we had plenty of time to see you, but now, I...
Dikişler bir hafta sonra alınabilir ama o zamana kadar yaranızı temiz tutun.
The stitches will be removed in a week. Until then, it needs disinfecting every day.
Bir günlük yeterince sorun çıkarttınız bence.
I believe you've all done enough for one day.
Öyle tabii. Bu yüzden günümüzdeki versiyonlarınızın peşine düşmeyecek.
Indeed... which is why she won't be going after the present-day versions of you.
Seninle tanıştığımız günden beri bu savaşı bahane olarak kullanıyorsun ve hala bununla ilgili hiçbir şey söylemedin.
All right, you've been using this war as an excuse since the day I met you, and you still haven't told me a goddamn thing about it.
Doğduğumuz gün kendi babamızın hissettiklerini tecrübe etmek.
To experience how our own fathers must have felt the day we were born.
Kahramandı o. Bizim her gün yaptığımız gibi kendini ateşin içine attığı sırada vurulan bir kahraman.
He was a hero, who got shot doing what all of us do every day, by putting himself in the line of fire.
Bugün Zıtlık Günü'ymüş cidden.
Well, this really is Opposite Day, isn't it?
Bir gün, seninle aynı yaşta bir kızı yolladılar. Kan testi için.
One day, they sent a girl your age for blood tests.
İyi günler. Sloganımızı unutmayın.
- Have a good day, and remember our theme.
Bu, bana duymak istediğimi söyle yoksa seni paran olmadan sokağa yollarız günü!
This is you tell me what I want to hear, or we send you back out on the street without your cash day!
Tek yapmam gereken beni izleyen adamı içeri girip diğerleriyle partilemeye ikna etmek ve sonra on dakikamız var.
All I gotta do is convince the one guy who always watches me to go inside and party with the others. Then there's ten minutes before I drive the day shift up.