English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ D ] / Dağıl

Dağıl traduction Anglais

5,330 traduction parallèle
Şimdi çalışma alanlarınıza hızlıca sessiz ve nezaketle dağılın.
Now hurry along to your stations, please, quietly and with decorum.
Yumurtalar hisseder, dağılırlar.
The eggs will feel it, they will separate.
Sıçrayan kanın şiddetine ve dağılımına bakarsak saldırının gerçekleştiği yer burası.
From the volume and patterning of the blood, this would appear to be the locus of the attack.
Öncelikle dikkatim dağılıyor.
First, I feel distracted.
Farklı yerlere dağılın!
Scramble!
Dağılın!
Go away.
Olmaz, ortalık fazla dağılır.
Nuh-uh.
Bir taş dağılırsa yerini yenisi alır.
One stone crumbles and another takes its place.
Evlerine dağılırlar.
Scatter back to their homes.
Dağılmış görünüyor ve son beş yılıyla ilgili sorulara cevap vermeyi reddediyor
He looked unkempt, he refused to engage in questions about what he'd been doing for the past four years -
Dağılın ve onu bulun.
Split up and find him.
Sürü dağılıyor bunu ikimiz de biliyoruz.
The Pack is falling apart and we both know it.
Clay dağılır.
Clay falls apart.
" Köşelere dağılır Gölgeler nerede bekliyorsa
" And spills into corners Where shadows abide
Senin dağılışını görmek acı vermiyor mu sanıyorsun?
Don't you think it pains me to watch you unravel?
Önümüzdeki ay dans topluluğunun önemli rollerinin dağılımı açıklanacak.
Next month we will find out the company's decisions on the major roles.
Beyni dağılırsa, kuyu bile anneni geri getiremez.
Not even the pit can bring back mommy if her head's blown off.
Dağılıp daha çok yere bakmamız lâzım.
Got to split up, cover more ground.
Şimdi dağılıyoruz beyler.
Let's move!
Sonra bizim dostlarımızı konfeti gibi dağılıyorlardı.
And then there's our peeps, scattered like confetti.
Saçılımın Central City ve çevresinde dağılımını saptadık ama tam olarak neyin veya kimin maruz kaldığını bilmemize imkan yok.
We mark this dispersion in and around Central City... to know exactly... what or who was exposed.
Çoğu insan böyle olağandışı koşullar altında tamamen dağılırdı.
Most people would just fall apart under such extraordinary circumstances.
Adamları para karşılığında çalışıyor. Onu saf dışı bırakırsak adamları dağılır.
Take him out, they'll disperse.
Beni korumak istedin ki parçalara ayrılmayayım çünkü dağılırsam o zaman birlikte olmamamız gerektiği kanıtlanır, ama... ama dağılmadım.
You wanted to protect me so I wouldn't spiral because if I spiraled then it would prove that we shouldn't be together, but... But I didn't spiral.
Dağılın.
Go home.
Evliliğim dağılıyordu, gidecek yerim yoktu ; böylece ev arkadaşı olduk. Kızımı da götürdüm.
As my marriage was breaking down, and I was really stuck without anywhere to go, we became roommates, and I brought my daughter over.
Gelir dağılımındaki uçurumdan rahatsız olduğu için, sırf teknolojiyle yetinmedi ; farklı siyasi davalara da kendini adamaya başladı.
Bothered by wealth disparity, Swartz moves beyond technology, and into a broader range of political causes.
Pekala, dağılın.
All right, back up.
Rol dağılımının nerede yapılacağını biliyor musun?
Do you know where they moved the casting call?
Güney Vietnam Ordusunun yarısı parçalara ayrılıp dağılmış. "
" half of the South Vietnamese Army has disintegrated.
Aileler dağılır, bir taraf seçmeye zorlanılır.
Family's torn apart, forced to choose a side.
Swedish House Mafia dağılıyor.
Swedish House Mafia calls it quits.
Swedish House Mafia Haziran 2012'de ayrılışlarını ilan etti. Dağılmadan önce son bir turne yapma kararı aldılar. Dünya çapında 50 gösteri yapılacak Son Bir Turne için bir hafta içinde 1 milyon bilet satıldı.
Swedish House Mafia announced in June 2012 that it would stop at they wanted one last time on tour within a week there were a million tickets sold... 50 shows the world
Bana sorarsanız, tüm bu birleşme fikri... asıl sorunun unutulması için bir dikkat dağıtmaca.
If you ask me, this whole integration program Is just a distraction from the real issue.
Bu istila, tam anlamıyla bir dikkat dağıtma. Ona, Alexander Grayson kılığında bize saldırması şansı tanıyan yaptığı bir yanıltma hareketi.
This infestation is merely a distraction, a feinting maneuver that allows him to strike us at will in the guise of Alexander Grayson.
Tahıl da dağıtıyorum.
Yes, I distribute grain as well.
- Buradayken tasmamı çıkarıp artık ne kadar olursa o kadar kafa dağıtabilirim.
So out here, I can be off the leash. I can-l can let my hair what is left of it down.
Kaldırdığımız para da, sizin gibi kanserden etkilenmiş ailelere dağıtılır.
And the money we raise will go to families, like yours, who were affected by cancer. The four of us will make up the board of trustees.
Aranızda Hannah'ı gören oldu mu aile parası yiyen dağınık kılıklılar?
Any of you scruffy trust-funders seen Hannah?
Buraya dağıtıldıktan sonra ceset üzerinde vücut kontrol yapılıyor.
The body check on the dead body that's delivered here is outsourced to the body provider.
Sahte ilaçlar dağıtılıyor. yasadışı faaliyetlerin yürütüldüğü olduğunu ortaya çıktı.
Behind the garb of licensed businesses it was revealed that illegal activities were being conducted.
Pekâlâ burası küçük ve muhtemelen dağınık olacaktır. Önyargılı olmayacağına söz ver.
Okay, now,
Onlarla hak ettikleri yere pislik ve insan ayıpları dağına geri getirmekle ilgili konuşurken bu olduğunda güven bana nasıl geldikleri umurlarında olmayacak.
And where I'm taking them, back to our rightful place atop this Mountain of human shame and excrement... When that happens, trust me, they're not gonna care how they got there.
Ryan, Diaz'ı Salazar'a teslim edebilirsem bu iyilik karşılığında balık pulu dağıtımı işini alabilirim.
Ryan, if I can deliver Diaz to Salazar, I may be able to leverage that favor to get us the Fishscale distribution.
Diego Diaz'a karşılık olarak balık pulu dağıtımının kontrolünü alabilirim.
control of the Fishscale distribution in exchange, Diego Diaz.
Peki onun dikkatini nasıl dağıtacaksın?
And how are you gonna distract him again?
Bu gayet olağan karşılanırdı. Fakat JSTOR'a rakip bir sistem kurup ücret karşılığı dağıtacak olsaydı, yaptığı yasadışı ; elindekiler ile haksız kazanç sağlıyor derdik.
If he were, on the other hand, intending to create a competitive service to JSTOR, like, we're going to set up our own, you know, access to the Harvard Law Review and charge, you know, money for it,
Kızların bırakıldıkları yer orası, oradan da yeni yerlere dağıtılıyorlar, muhtemelen Orta Doğu'ya.
That's where the girls were dropped off and then shipped out to their new destinations, probably somewhere in the Middle East.
Dağılın.
Spread out.
Dağıtım merkezlerini, yine dağıtım merkezi olarak bir eczacılık şirketine satacağız.
We're going to sell your distribution centers to a pharmaceutical company. As distribution centers.
Bankacılık sistemleri, elektrik dağıtım şebekeleri, hava trafik kontrolü acil servisler.
Banking systems, power grid, air traffic control, emergency services.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]