Defend traduction Anglais
6,572 traduction parallèle
Evet, bu şerefsizlere yardım ettim ama bu benim işim Robby.
Yeah, I helped defend these scumbags, but that's my job, Robby.
Ülkemizi en büyük düşmanından korumak için buradayız.
We're hereto defend our country from it's biggest enemy...
Yüce adınla davamıza yol göster.
By Thy name. By Thy might, defend my cause.
Savaş, Capitol köşkü korumak için bombaları attıktan sonra sona erdi.
Fight was over after The Capitol dropped those bombs to defend the palace.
Ancak dürüst olacak olursak, politik olarak makine saldırısını savunmak yerine alışveriş yapan 80 insanın katlinin sorumlusu olarak Al-Shabab'ı gösterirdim.
But frankly, politically, I'd rather point to Al-Shabab as murderers of 80 people shopping than have to defend a drone attack by our forces that kills an innocent child.
Patlayıcıları koruyun!
- Defend the explosives!
Ne pahasına olursa olsun onları koruyun!
Defend them at all costs!
- Hiç koruma onu.
Don't defend her.
Kendini savun!
Defend yourself! Defend yourself!
Hayır, bu olduktan sonra kendini savunmak için çok geçtir. Ayağa kalk.
No, once that happens, it's too late to defend yourself.
Madem umursamıyorsun neden kendini savundun?
If you don't care, why'd you defend yourself?
Yaptığım her şeyin en önemli kısımlarının küçümsenip sonra da savunulmasından nefret ediyorum.
I hate having to reduce everything I'm doing down to a sound byte and then defend it.
Küçük tiyatroseverlerini korumaya mı çalışıyorsun?
Are you trying to defend your little drama buddies?
Kim sana beni karakolda savun dedi?
Who asked you to defend me at the police station?
Ben'in savunması için harcadı.
She used it to defend Ben.
Ünvanını koruması gerekiyor.
He got himself a title to defend.
Kendimizi savunmamız gerekiyordu. "
We had to defend ourselves. "
- Bay Franklin seni savunur.
Mr. Franklin will defend you.
Aziz Baş Melek Mikâil, bizi bu savaşta koru.
St. Michael the Archangel, defend us in battle.
- Aziz Baş Melek Mikâil, bizi bu savaşta koru.
St. Michael, the Archangel, defend us in battle.
Güneybatı Virginia ve yakındaki tüm mevcut kuvvetlerin vadiyi savunmak için Staunton'da toplanması emri verildi.
All available forces from southwestern Virginia and elsewhere are hereby ordered to assemble in Staunton to defend the valley.
Virginia'yı koruyacak mısın korumayacak mısın?
Will you or will you not defend Virginia?
Ailemi koruyacağım.
I will defend my family.
Bu tepeyi koruyabildiğimiz kadar koruyacağız!
We defend this hill for as long as we can!
Ve benim mutfağımda olmak için kendini savunabilmelisin.
And to be in my kitchen, you have to defend yourself.
Savunma yap!
Defend!
Ben bu özgürlüğü son nefesime kadar koruyacağım.
I'll defend this freedom until my last breath.
De Ruyter sahili savunmaya çalışıyor.
De Ruyter is trying to defend the coast.
Aynı anda hem Krallığımızı savunmalı hem de düşmanımıza saldırmalıyız.
We have to defend our kingdom and we have to attack our enemies at the same time.
Başkan Neil Patrick Harris endüstrinin daha kapsamlı olarak denetlenmesini isterken meclis üyesi Cumhuriyetçiler, anayasaya göre her duyarlı otomobilin tuhaf davranan siyahi bir arabayı vurma hakkını savundu.
President Neil Patrick Harris has called for greater regulation of the industry, while congressional Republicans defend every sentient automobiles constitutional right to shoot a black car if it's actin'funny.
Seni savunacak kimse yok.
There is nobody to defend you.
- Unvanımızı koruyamaz, tur yapamaz mıyız?
So we can't defend our title and we can't tour?
Biri şu canavara karşı beni savunsun!
Somebody defend me against this monster!
Bu teknoloji kendini koruyacak şekilde tasarlanmış.
This tech was built to defend itself.
İşte o noktada onun onurunu koruyacaksın.
That's when you have to defend her honor.
" O zaman onun onurunu korumalıyım, ve sana meydan okuyorum...
" So then I must defend her honor and challenge you to a...
Belki de şu an burada olmayan kendini savunmayan birinden nefret ediyorsun Donnie.
Or maybe you're mad with somebody who ain't here, Donnie, who can't defend himself. You know?
Sevgili köylüler, Şimdi, ben size sessizlik bir an almaya davet Bizim ilk öğretmen, Mustafa Kemal Atatürk'ün anısına, hayatlarını verdi bizim erkekler ülkemizi savunmak için Ve toprağa olan tüm ders yürütücüsü.
Dear villagers, now, I invite you to take a moment of silence to honour the memory of our first teacher, Mustafa Kemal Ataturk, our men who gave their lives to defend our country and all theachers who have been laid to rest.
Onlara tek gereken, köylerini savunabilmek için cephane.
All they need is a few thousand rounds of ammunition... to defend their village.
Onu savunma, tamam mı?
Don't defend him, okay?
Eğer bunu savunursan, o zaman insanlara hiçbir şeyin etkilenmediğini gösterirsin... bilirsin işte ondan.
If you defend this, then it shows people that nothing's been affected by, you know...
Onu savunmaya çalışmıyorum.
I'm not trying to defend her. She said ter...
Onu gerçekten savunmadım.
I didn't really defend him.
Bay Gates'in cesedinin başında seni gördüğüm halde seni savunmaktan başka ne yaptım?
I found you over Mr. Gates's body, and did I do anything but defend you?
"Biz hepsini savunuyoruz."
"We defend all that."
Ben masumları savunmak için var olduğumuzu inanıyorum.
I believe we're here to defend the innocent.
Şimdi tüm yapabildiğin onu savunmak mı?
Now all you can do is defend him?
Ben Jude'u savunmaya çalışıyordum.
I was trying to defend Jude.
Patenlerin üzerindeyken kendimi savunamıyorum.
In skates I'm not even able to defend myself.
Ve kendilerini ölüm korkusundan korumak için.
And to defend himself from the fear of death.
Anne onu bugün buraya getirdim. Böylelikle benim davamı savunabilirsin.
Ma, I've brought her here today so that you can defend my case.