Desert traduction Anglais
7,809 traduction parallèle
Çöl Barışı bir ölüm vakası yaşamış.
Eight months ago, Desert Peace did have a fatality.
Çünkü Keri Torres biraz önce Desert Palm'a getirilmiş.
'Cause Keri Torres was just brought into Desert Palm.
Bilinmeyen erkek DNA'sı... çöldeki cesetlerden elde bulduğumuz, hatırlıyor musun?
The unknown male DNA that we recovered from the bodies in the desert- - you remember that?
Gökten düşen iki kuleyi ve sonu olmayan çöl savaşını gördüm.
Two towers falling from the sky, And a war in the desert that never ends,
Detoksa girip seni çölde diri diri gömmenin hayalini gördüğündeyse aslında hepimizin dış dünyadan onay görmeyi bekleyen o yanını yok etmeye çalışıyor.
And in detox, when he hallucinates burying you alive in the desert, he's trying to kill that part in him, in all of us that needs so much approval from the outside world.
Alice ve Bob çölde mahsur kalmışlar.
Alice and Bob are stranded in the desert.
İki yıl önce Burning Man festivalinde, çöldeki karanlıkta parlayan otobüsün içinde sıkışıp kalmıştık.
Burning Man. Two years ago, we were stuck in the desert on a glow-in-the-dark bus. Is that it?
- Yani, evet, Lizzie'ye yeniden kavuştuğum an hayatımın aşkı, benden koparıldı ve dünyanın bir ucunda çölün ortasındaki boktan kasabada ondan ayrı kaldım.
~ Good. ~ I mean, yes, the moment I'd got back with Lizzie, the love of my life, I was ripped away from her and dumped in a shitty town in the middle of the desert on the other side of the world.
Çölde sanatçıları çeken bir şey var.
There is something about the desert that drew artists.
Çölün sınırına vardığınızda...
When you get on the fringe of the desert,
Çöl hayatını zaten içinizde barındırmanız gerek.
You know, the desert's kind of got to already be in you.
O boş günümde de çöldeki Rancho de la Luna'ya gittim.
I drove out to the desert to Rancho de la Luna.
Çölün ortasındaki eski bir ev burası ama bu yerin özel ve sihirli bir yanı var.
It's just an old house. We're out in the middle of the desert, but there's something really special and magical about this place.
Çölün ortasındaki bir kayıt stüdyosuna geleceğimizi sanıyorduk. Onun yerine başka bir boyuta açılan bir portala geldik.
We all thought we were driving out there to go to like, a studio in the desert rather than a portal to another dimension.
- Palm Springs Hastanesi'nde doğdum. Çünkü çölün ortasında dünyaya gelebileceğiniz tek hastane orasıydı.
I was born in the Palm Springs Hospital because it was the only hospital that you could be born in in the desert.
Jeneratörü çölde daha önce belirlenmiş bir yere götürürlerdi. Birkaç arkadaşa bahsederlerdi. Onlar da birkaç arkadaşa.
They would take a generator out to a pre-designated area of the desert, tell a few friends who would tell a few friends, who would tell a few friends, turn some trucks in with headlights.
Çöle gidip çalardık. Çalacak başka yer olmadığı için değil. Bu kadar rezil bir halde çalacak başka yer olmadığı için.
And we'd go out in the desert and jam, not because there was nowhere to play, but there was nowhere to play where you could get that fucked up.
Desert Fred, Fred Drake'le tanıştım ve şöyle dedim : " Bak dostum.
So I met the guy, Desert Fred, Fred Drake, and I said, " Listen, man,
Çölde olmanın insanın üzerinde bir etkisi oluyor.
I think when you're out there in the desert it has an effect on you.
Şapkasını çıkarıp böyle çevirirdi. Sonra da bir süre çölde atını sürerdi.
And he'd go take his hat off and go like this, turn, and then ride off into the desert for a while.
Josh çöl buluşmalarını, arkadaş olduğu saygı duyduğu, kendini özdeşleştirdiği müzisyenlerle bir araya gelerek kayda girmek olarak görüyordu.
The desert sessions was Josh's idea of putting together a series of recording sessions collaborating with all these musicians that he was friends with, respected, identified musically with.
Çöl buluşmalarına katılanları sayabilir misin?
Can you list all the people that have done the desert sessions?
Çöl her şeyi ıslah eder. Her şeye haddini bildirir.
The desert reclaims everything, just beats everything down.
Kan damlalarının ince kısmı gösteriyor ki adam çöl tarafından gelmiş.
Tail indicates he came from the desert.
Mafya tarzı çöle ceset atma.
Mob-style body drop in the desert.
Çölde.
In the desert.
Yarım düzine otoban kesişiminden 2 kilometre uzaktayız ; çöle ya da sahile gidiyor olabilirler.
We're about a mile from half a dozen freeway exchanges ; they could either be going to the coast or the desert.
- Senin çöl cadısı olduğun söyleniyor.
They say you're... a witch from the desert.
2,000 yıl önce, Ürdün Çölü nün bu bölümü Nabataeans ( Antik Ürdünlü )'lere ev sahipliği yaptıyordu, bin yıl boyunca göçebe halinde, çöl boyunca kıvrılan antik ticaret rotalarında develerini sürüp brandalar altında yaşadılar.
2,000 years ago, this part of the Jordanian desert was home to the Nabataeans and, for millennia, they lived a nomadic lifestyle, so living under canvas and driving their camel trains along the ancient trade routes that snaked across the desert.
Geleneksel yaşam tarzlarını terk edip çölde bir uygarlık inşa ettiklerinin göstergesi.
It stands testament to the moment they abandoned their traditional way of life and built a civilisation in the desert.
O zaman o eski antik Ürdünlülerin çölün ortasında böylesine bir metropolis kurmalarını sağlayan şey neydi?
So what was it that enabled the ancient Nabataeans to support a metropolis here in the desert?
Çölde dandik bir lokantada Noel yemeği yemiştik.
Had christmas dinner in a crummy diner in the desert.
Eğer ordumuz bunu öğrenirse burayı terkedecekler ve şehir düşecek.
If the army find out about this, they will desert and the city will fall.
Sen insanlara nasıl davranacağıyla ilgili öğüt veren ve çöllerde dolaşan biriyle sorun yaşar mısın?
A-Are you okay with someone who wanders the desert, lecturing people on how to act?
- Ordu bunu öğrenirse taraf değiştirir, şehir de düşer.
If the army find out about this they will desert and the city will fall.
Çoğu ölü ve yaralı ayrıca taraf değiştirmeye devam ediyorlar.
Many are dead, or wounded, and men continue to desert.
Uzun Kulaklı Araptavşanı, Moğolistan'da, Gobi çölünün sapalıklarında yaşar.
Long-eared jerboa live in the remote Gobi Desert of Mongolia.
Afrika'nın Kalahari Çölü'nde şafak vakti.
Dawn in Africa's Kalahari Desert.
Arizona'da, bir çöl fırtınası üstünlük uğruna acımasız bir seferberliği tetikler.
In Arizona, a desert storm triggers a ruthless campaign for dominance.
Arizona çölünde, kraliçe bal karıncası çok meşguldü.
In the Arizona desert, the honey ant queen has been busy.
Havada çiftleştikten sonra dişiler her biri kraliçelerinin soyundan olan yumurtalarını çöle saçıyorlar.
They mate on the wing, then the females spread out across the desert, each carrying their queen's bloodline.
- Colcheans'in çölde devriyeleri olmaz.
The Colcheans will not have patrols in the desert.
Çölün içine gidip, Phyria geçidinin rotasını takip edeceğiz.
We move into the desert and follow the course of the Phyria gorge.
Çöle doğru güneye gidiyorlar, gün batımından önce Phyria geçidinde olurlar.
They are headed south, across the desert. They will reach the Phyria gorge before sunset.
- Çölü geçmek bize çok az zaman kazandırır.
We'd gain very little crossing the desert...
İtiraf etmeliyim, pistin son hali Imola'dan çok bir plasentaya benziyordu ama hepimiz V8 çöl maratonunun açılışını yapmak için sabırsızlanıyorduk.
'I must confess, the finished product looked more like a placenta'than Imola, but we were all looking forward to staging'the inaugural V8 desert marathon.'
Yarışı yapmak için bu çöle geldik.
We were coming... We are... We went into this desert to do the racing.
Öyle haberlerim var ki size, ıssız çölde haykırılsa da hiç kimse duymasa.
I have words that would be howled in the desert air where hearing should not latch them.
Sorun ne tatlım, benim çöl çiçeğim.
What's up, my sweet, little Flower Desert?
- Terk mi edeyim yani?
- Desert?
Palm Desert'ta daha çok uzun saçlı, kolsuz tişörtlü tipler vardı.
Palm Desert was more like...