Difficult traduction Anglais
20,090 traduction parallèle
- Birazcık zor olacaktır elbette.
Mm, that might be a tad difficult.
Bu çok zor olacak.
This is going to be very difficult.
Onu zor bir duruma soktuk gibi geliyor.
I do feel that we've left her in a difficult spot.
- Bu zor baba.
- It's difficult, Daddy.
- Hayır, zor değil. Hadi.
- No, it's not difficult.
Peter ve senin için hayatı zorlaştırıyor mu?
Is she making life difficult for you and Peter?
Bu beni çok zor bir duruma sokuyor.
That makes my position very difficult.
Sanırım şu anda kendini zor bir durumda buldun.
And I imagine you find yourself in a difficult position now.
Eminim bunu takdir edersin ama kral diplomatik temsilcilerini böyle zor bir durumda maliye işlerine koyamaz.
I'm sure you can appreciate the king cannot ask his ministers to finance such a gift at this difficult time.
Bunun zor olacağını sanmıştım.
I thought this was going to be difficult.
Senin için bugünün ne kadar zor olduğunu biliyorum.
I know how difficult today must be for you.
İkiniz arasındaki meselelerin zor olduğunu biliyorum ama...
I know things have been difficult between you but...
Majesteleri, bu gibi zor zamanlarda yoksullara yardım etmenin hükümdarlığın itibarını arttıracağına inanıyor.
Her Majesty believes that helping the poor in these difficult times will improve the Crown's reputation.
Söylemek zor, Majesteleri.
It is difficult to say, Majesty.
Söylediğim gibi, karışık bir vakaydı. Birçok detayın toplanması ve tanımlanması zordu.
As I said, it was a complex case, and many details were difficult to define or recollect.
Rastgele değildi. Bir görev silahını çalmanın acayip zor olduğunu ama evrak taklit etmenin o kadar zor olmadığını bilmek içeriden bilgi gerektirir.
To know it's extremely difficult to steal a service-issue firearm but not actually all that difficult to fake the paperwork - - that takes inside knowledge.
Bunun çok zor bir tecrübe olduğu açık Steve.
This is obviously a very... difficult experience, Steve.
Senden olan birinin peşine düşmek zor biliyorum.
I know it's difficult going after one of your own...
Ve bunun zor olacağını biliyorum. Ama her adımında gözümüz üstünde olmalı.
And I know this is going to be difficult..... but we've got to keep an eye on his every move.
Tanıdık birilerine tesadüf etmemek neredeyse imkansız.
It's difficult not to bump into each other.
Zor biri.
She's being difficult.
Bu elbiselerin içinde koşmak zor oluyor baba.
Papa, it's difficult to run in these clothes.
5 puan kazanmak zordur ama imkânsız değil.
To score five points is difficult, but it can be done.
55 kilo kategorisinde kazanman imkânsız.
It's difficult for you to survive in the 55-kilo category.
Zor olacak ama imkânsız değil.
It's a difficult one, but not impossible.
5 puan kazanmak zordur ama imkânsız değil.
"To score five points is difficult, but it can be done."
Çocuk en iyi zamanlarda yarı uyumlu oldu... Dolayısıyla onu onun hatası olduğuna ikna etmek zor değildi.
The boy was semi-coherent at the best of times so it wasn't difficult to convince him it was his fault.
Bir süre konuşman zor olacak.
It's going to be difficult to speak for a while.
Zor lokmayı yutarız biz.
We must accept difficult jobs.
Bir de benim babam bana haşarı der.
And my dad thinks I'm difficult.
Eğer dışarıda olup da bize karşı davranırlarsa zorlu ve kanlı şeyler yapmak zorunda kalabiliriz. Ve bu hepimizi mutsuz eder.
Those who might be unhappy with what we do could make things difficult and bloody if left free to oppose us.
Zor biri olabileceğiniz söylendi.
It is said... you can be difficult.
Onu bu kadar hasta görmenin zor olduğuna eminim.
I'm sure it's difficult to see her this sick.
Çocukluğumdan bu yana zorlu bir ilişkimiz vardı.
We had... a difficult relationship from childhood onwards.
Biz, güzelliğin ve mükemmelliğin korkunun, güçlüğün ve bilinmezin ötesine geçtik.
We go beyond what's pretty and perfect, beyond what's scary, difficult and unknown.
O sayının artmasını sağlamak göründüğünden çok daha zor.
And moving that number is proving a lot more difficult than it looks.
senin için zor, değil mi?
difficult for you, are they?
Bunun zor bir karar olduğunu bilmek belki size yardımcı olur.
It might help you to know that this was a very difficult decision.
Pekala, Bay Baskin, bize aciz ve değersiz hissettiğiniz en zor durumu, ya da anlarınızı anlatınız.
So, Mr. Baskin, tell us about the most difficult time in your life, a time that made you realize how small and insignificant you were.
Çok zor insanlarla çalıştım öküz kafalı cumhuriyetçiler, radikal Liberaller... Washington'da...
I have worked with some difficult people in Washington...
Sadece, çok gayret ettikleri için değil, aynı zamanda kapasiteleri, sayesinde ki.. sahada çalışırken ihtiyacınız olacak buna. Bu işte maalesef birçok zor durumla karşılaşacaksınız.
They won not just because of hard work, but because of resourcefulness, which will be one of your most indispensable assets in the field, because this job will force you to confront many difficult questions.
İnanması çok zor Stefanie, ama ben hiçbir şey yapmadım.
As difficult as it is to believe, Stefanie, I didn't do anything.
Senin hayatını zorlaştırmayacağımı nereden biliyorsun?
How do you know I'm not going to make life difficult for you?
Meclis saldırısından sonra hayatımız zorlaştı.
After the parliament attack they have made our lives difficult
- Sandığından daha zor olacaktır.
It will be more difficult than you think.
Seninle doğrudan savaşmak zor olurdu.
See, fighting you directly could prove... difficult.
Erkek beyninin kadın sesini zor kaydettiği kanıtlanmıştır.
The female voice is scientifically proven to be more difficult for a male brain to register.
Felâket bir sabah geçirdim.
I've had a very difficult morning.
İnatçılığı bırak.
Stop being so difficult.
Lütfen, yalvarırım bunu daha da zorlaştırma.
Please, I beg you, don't make this more difficult than it already is.
Maddi durumu hakkındaki söylentiler doğruysa zor olmamalı.
And if the rumours about his finances are true, it shouldn't be difficult.