English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ D ] / Diner

Diner traduction Anglais

2,993 traduction parallèle
Birlik Tepesi Mahallesinden canlı yayındayız. Bugünün erken saatlerinde bir kadın burada vahşice öldürüldü.
We're reporting live from a diner in the Union Hill District, where earlier today a woman was brutally murdered.
Hiç arabanında arkasında tuvaletinizi yaptınız mı, yada lavoboda duş aldınız mı?
You ever pee in the back of a minivan, take a bath in the sink at a diner?
Her cumartesi Charlie akşam yemeğine çıkar.
Every Saturday Charlie goes to the diner.
Senin oğlanı yemeğe çıkaracaktın değil mi?
You want to take your boy to the diner, don't you?
Pekala ben lokantada olacağım, yemek yenen yerde.
Well, I'll be. A diner. A place of eating.
Gidip lokantayı kontrol edelim.
Let's go check out the diner.
Hepiniz burada sıkışıp kalacaksınız. Lokantada bir iş için Borkus'a yalvaracaksınız.
You will all be stuck here begging Borkus for a job in his diner.
Peki neden kuşunu bir restorana getirdin?
( Squawks ) Now why would you bring your bird into a diner? Wait.
Lokantadan yürüdüm.
I walk from diner.
Sabah saatleriydi ve arabam cilalanırken bir restorana girmiştim.
So it's morning. My car's getting waxed. I hop in the diner.
Fırtına diner dinmez, Caesar seni şehre bizzat geri götürecek.
At first sign of its passing, Caesar himself shall see you again to safety of city walls.
Köşedeki Earl'ün Lokantası.
Earl's Diner around the corner.
Yarından sonrakı gün akşam yemeğine gelebilirsin.
You can meet us for breakfast the day after tomorrow at the diner.
Acaba, uh, lokantada çalışabilir miyiz?
Can we, uh, can we work in the diner?
Garson jargonum üzerinde çalışıyorum.
Working on my diner lingo.
Onu Agnes'in yerine, devriye görevi için kahve ve çörek alması için gönderdim.
I had him go to Agnes's diner and buy coffee and donuts for patrol.
İkimiz de ek işte çalışıyoruz. Ve biz akşam yemeğine, kahve içmeye veya gece yarısı atıştırmalığına çıkacaktık.
We both got off at midnight, and we were gonna go to the diner, and... have coffee and a midnight snack.
McManus'un eskiden sık sık gittiği lokantanın çevresini araştırdık.
We canvassed near a diner McManus used to frequent.
Bir yıl sonra, ıssız bir yerde bir lokantadayken yağmurdan kaçmak için içeri girmişti.
One year later, I'm in a diner in the middle of nowhere when she came in to get out of the rain.
Ama Paramount'ta bir lokantadan ötesine geçemedim.
The closest I got was a diner across the street from Paramount.
Lokantada mı ne çalışırken teklif etmiş.
He propositioned her while she was working in some diner.
Koloni Lokantası.
Colonial Diner.
Önceden büyükannemin mekânına sık sık gelirdin.
You used to come into my granny's diner a lot before.
Akşam yemeğinde kasabada olacaksınız Allen caddesindeki Ella's Diner'da kasabanın en iyi biberleri bulunuyor.
If you boys are still in town for dinner, Ella's Diner on Allen street- - best damn chili in town.
Ella's Diner mı?
Ella's Diner?
- Herkesi yarın sabah Ella's Diner'da görüşmeye çağır.
Get everyone we've interviewed to Ella's Diner first thing tomorrow morning.
- Neden lokantaya gidiyoruz ki?
Well, why the diner?
Sen o lokantada değil miydin?
Don't I know you from the diner?
- 525'deki lokantada.
At the diner on 525.
Biliyor musun elimde yemekten kalma bir orospu var.
You see, I have the little puta from the diner.
Max, burası her şeyi tavır ve koli basili ile servis yaptığın restoran değil.
Max, this isn't a diner where everything comes with attitude and E. coli.
Hadi, üzerimizi değişip restorana gidelim.
Let's just change and get to the diner.
Frank'in Yeri'ndeki katliam.
The massacre at Frank's Diner.
Frank'in Yeri'ndeki olayın üzerinden dört ay geçti o andan beri öcünü almak istiyordu.
I mean, it's been four months since Frank's Diner- - he's wanted to get back at her ever since.
Sookie Stackhouse, kim olduğunu sanıyorsun bilmiyorum ama son baktığımda Merlotte'un Yeri denilen bir lokantada garsondun.
Sookie Stackhouse, I don't know who you think you are, but last time I checked, you were still a waitress at a little diner called Merlotte's.
Restoranın yanındaki falcıya gittim. Ve bana hayatım boyunca aşkı hiç bulamayacağımı söyledi.
I went to the fortune teller near the diner, and she told me that I'd never find love in my life.
- Akşam yemeğinde, birilerinin burayı büyüden kurtarması gerektiğini söyledi.
- At the diner, he said someone should get rid of magic.
neden lokantaya koşup, Bize üç tane sıçak çikolata almıyorsun, ki hemen başlayalım
Why don't you run to the diner, get us three hot cocoas, and we'll dive in?
Sadece Readville'de yaban mersinli waffle yapan bir restoran buldun mu onu söyle, lütfen.
Just tell me if you found a diner That serves blueberry waffles in Readville, please.
Ana caddenin 4.sokağının köşesinde bir lokanta var.
There's a diner at the corner of 4th and Main.
Milenyumun düğünü olarak adlandırdığımız düğün için JJ's Diner'ı yemek işleri konusunda tutmamızın senin için sorun yaratmadığından emin misin?
Are you sure you're cool with JJ's Diner catering what you've referred to as "The Wedding of the Millennium"?
Akşam vardiyan var sanıyordum.
I thought you had a night shift at the diner.
Bu yüzden o kenara çekti ve Natasha'nın restaurantta tuvaleti, kullanabilmesi için kelepçelerini çıkardı.
So he pulls over, and he uncuffs Natasha so she can use the ladies room at a local diner.
Kızın kaçmasına izin verdiğin, bu yerin adı ne tam olarak?
What exactly was the name of that diner where you let Natasha just slip away?
Tamam, o lokantadaki reklamlar nasıl olur?
Okay, okay, what about the ads on the diner placemats?
- Yolda gördüğümüz şu lokantaya gidiyoruz.
We'll stop at that diner we passed.
Lokantadaki bir adam kimyasal sızıntı olabilir dedi.
- You're sure? A guy at the diner said there might have been a chemical spill.
Bana dik dik bakmaya başladı, asansörde, ofisimin önünde yemek yediğim restoranda, her yerde beklemeye başladı.
He would stare at me, wait at the elevator outside my office, the diner, everywhere.
Şimdiyse restorana döndüm hem de tıka basa tarçınlı ekmek yedim.
Now I'm back at the diner but full of cinnamon rolls.
Restorandaki ketçaplardan iyidir.
Well, it's better than doing those ketchups in the diner.
Şehirdeki bir bayan garson birkaç dakika önce şerifle arabaya binerken görülmüş.
A waitress from a diner in town was seen getting in the car with the sheriff a few minutes ago.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]