Dishes traduction Anglais
3,023 traduction parallèle
Gel tatlım, boş kapları götür, ben de pilavı getireyim.
Sweetie, take those dishes too. I bring the rice.
Kaplara dikkat et!
Watch out with the dishes!
- Bulaşıkları yıkayacak mısın?
- Will you do the dishes?
Masayı topla, bulaşıkları hallet sonra bizi çok koşuşturmacalı bir gün bekliyor.
Clear the table, do the dishes... we have a busy day ahead.
Yerleri silmek, bulaşıkları yıkamak dikiş yapmak, turşu yapmak, konserve yapmak çamaşır yıkamak.
Scrubbing floors, washing dishes. Hemming, pickling, canning, laundry?
Siz yeni yemek takımı mı aldınız?
Oh, you guys got new dishes together?
Nim sürekli ellerini yıkardı. Bulaşıkları o hallederdi.
Nim was a compulsive hand washer, he'd do dishes.
Belki de kültür geliştiriyorlardır. Hastalıklara daha fazla müşteri Kategori 1 hastaları, petri kabı gibi kullanıyorlardır.
They could be cultivating... making diseases to make more customers using Category 1 patients like petri dishes.
Temizlikçi kadın gelmeden temizliğe başlamak gibi ya da bulaşık makinesine koymadan önce bulaşıkları yıkamak gibi.
It's like cleaning the house before the cleaning lady comes or washing the dishes before you put them in the dishwasher.
Bulaşıkları boşverelim ve dışarıya çıkıp biraz eğlenelim.
Let's forget about the dishes. And let's go out and do something fun.
Masalara bakıyorum, bulaşıkları yıkıyorum, çöpü çıkarıyorum.
I wait tables, I wash dishes, I take out the trash.
Bulaşıklar durulanırken size benim özel yulaflı kurabiyemden yapayım mı?
While the dishes are soaking, shall I whip us up a batch of my homemade oatmeal scotchies?
- Hakkında bana anlatmak istediğin başka bir şey var mı? Ayrıca bulaşık da yıkarım.
Oh, also, I do dishes.
Bilginiz olsun diye söylüyorum, iki haftadır bulaşık yıkamadı.
Just F.Y.I., she hasn't done dishes in two weeks.
- Yan yemekler gereksiz.
- I don't like the side dishes
Nasıl oluyor da pis işler bana kalıyor?
How come I get to do the dirty dishes?
Yemeklerimizin dışarıdan getirilmesinde ısrarcıyım.
I had to lead the revolt- - insist our dishes could be brought in from outside.
Bulaşıklar yüzünden özür dilerim... Olay yaşadığım için özür dilerim.
I'm sorry we fought over dishes and I'm sorry I had an affair.
Bu Jie'nin en sevdiği tabaklar.
These dishes are what Jie likes most.
Bulaşıkları yıkayacak dermanım kalmadı.
I didn't have the energy to do the dishes.
Seni çok seviyor olmalı bugün benden senin sevdiğin bütün yemeklerin tarifini aldı.
She loves you a lot. Today she took down recipes of all your favorite dishes from me!
Alt tarafı bulaşık.
It's just dishes.
- Denny, bulaşıklar lavaboya.
Uh, Denny, dishes in the sink.
- Ne istediğinden emin değildim, bu yüzden sana her şeyi getirdim.
[metal groaning and dishes clanking] - I wasn't sure what you wanted, so I brought you everything.
Senin daha rahat - Geçen sefer o onurlu kararı verdiğinde.. ... sonuçta sadece tabaklarımızı ayırmıştık.
Um, I just want you to be able to- - the last time you got all noble on me, we ended up dividing our dishes.
Seni götüreyim. Yaparken bak, bize yemek yap.
I'll take you while you do the dishes, honey.
Ben bulaşıkları yıkamam.
I never do the dishes.
Demek bulaşıkları yıkayamacak kadar hastasın ama yiyişmek için değil?
So, too sick to wash the dishes nut not too sick to have intercourse?
Bulaşıklarını, bulaşık makinesine koyduktan sonra gidebilirsin.
Right after you put your dishes in the dishwasher.
Sana kaç defa meze tabaklarını bulaşık makinesine koymanı söyledim?
How many times do I have to tell you to put your deli dishes in the dishwasher?
Bir kaç kirli tabak için mutfakta celallenince evi boya yapmak istemedim.
Well, after the hissy fit you threw about a few dirty dishes in the kitchen this morning, I didn't want to get paint in the house.
Bulaşıkları dışarıda bırakma.
Don't leave the dishes out
Bulaşıkları bitirip saçlarımı taramama müsaade et.
Just let me finish the dishes and run a comb through my hair.
Bu tabaklar kirli miydi yoksa temiz miydi hatırlamıyorum bile.
I can't remember if these dishes are dirty or clean now.
Ödev, bulaşık, çöp ;
Homework, dishes, garbage ;
Annesin sen. Çocuklar da küçük bakteri yuvaları gibidir.
You're- - you're a mom, and kids are like little petri dishes of diseases.
Daha almadığım çok şey var. Daha Fransa üretimi tabaklardan almadım.
I still have to buy those dishes made by master craftsmen in France too.
İnanın bana işinize karışmak istemem. Fakat annem bir bakmamı istedi.
Well, believe me, I don't want to be up in your dishes, but my mom asked me to look into it.
Yoksa bulaşık mı yıkayacağız?
Ooh, we gonna do some dishes?
Yemeklerimizi beğeniyor musun?
You like our dishes?
Ah Tao'nun muhteşem yemeklerini bizimle paylaştığın için senin olmasına izin veriyoruz.
Well, we'll let you have it for being the one in our class who brought us those great dishes from Ah Tao
Eve misafir çağırdığınızda da biriken bulaşıkları yıkamam.
And when you entertain guests I don't wash all the dishes afterwards
Yemeklerimi biraz baharatlı severim.
I like my dishes a little spicy.
TV ile birlikte pirinç yemek yeterli oluyor ki başka bir yemeğe ihtiyacın yok.
Having rice with TV is enough, I guess you don't need any dishes.
Sadece Kore yemekleri yapıyorsun.
You only make Korean dishes
Bulaşıklarını yıka da hamamböceği çıkmasın.
Do your dishes so you don't get roaches.
Bulaşıkları bitirmem gerek.
I should finish these dishes.
Sen bulaşıkları yıkıyorsun, ben bahçeyi suluyorum.
You do the dishes, I water the garden.
Biraz önce üzerinde "tabak çanak" yazılı kutu buldum ve sonra yeteneğimi sofra hazırlamakta Sheila Shay'in oraya sızıp bir düzine gül kesmekte kullandım.
I just found a box marked "good dishes," and then I used my pashmina as a table runner, snuck over to Sheila Shay's, cut a dozen roses.
Bulaşık yıkayarak olmadığı kesin.
He surely ain't washing no dishes.
Bulaşıkları ben hallederim.
You know, I'll get the dishes.