Doesn traduction Anglais
195,725 traduction parallèle
Şu anda bir anlamı yok.
It doesn't matter now.
Yani, üzerinde kodumuz olan her sikik HooliPhone servis dışı olacak ve üzerlerinde kodumuz olmayan yenileriyle değiştirilecek.
So, every fucking HooliPhone that we're on is being pulled out of service and replaced with a new one that doesn't have our code on it.
Bulunmak istemiyor.
He doesn't want to be found.
Bunun bana yardımı olmuyor tüm gün onların günahlarını görüyorum.
That doesn't help me, every day, with all of the sin I see.
Tanıklar, bir şüphelinin marketteki kız kardeşi bunun bir anlamı yok.
I see ghosts for years... witnesses, the sister of a suspect in the supermarket... it doesn't mean anything.
Sanki iyi bir şey değil.
That doesn't sound good.
Torununa benzemiyor...
She doesn't look like your granddaughter...
- Alison, erkencisin... Fuar bir saat sonra başlayacak.
- Alison, you're early, the Fair doesn't start for another hour.
Onun başka seçenekleri falan yok mu?
Doesn't he have some option?
Sana uymuyor.
It doesn't suit you.
Seni öldürmeyen şey, vesaire...
What doesn't kill you, et cetera...
Bu onun yapacağı bir şey gibi değil.
That doesn't sound like him.
Şeyinin ne için olduğunu bilmiyor.
He doesn't know what the what's for.
- Hoşuna gitmedi.
- He doesn't love it.
Hayır, bu çok mantıksız.
No, it doesn't make any sense.
Üniversite arkadaşlarımızla bulaşacağız ve sen katılmayacak mısın?
What? A party with our college friends and Ethan Turner doesn't wanna go?
Hiç mantıklı değil.
Doesn't make sense.
- Ayının parmakları yok ki.
- A bear doesn't have opposable thumbs.
Belki unutulmuştur.
Maybe it doesn't hold up.
Konu eski sevgilinle ilgili değil mi yani?
So this doesn't have anything to do with your ex?
Mantıklı değil.
Doesn't make sense.
Hiçbir şeyi kapatmıyor.
It doesn't exactly cover anything.
Pişmanlık demek isterim, ama adam cinayet işlerken hiç duraksamıyor.
Yeah, I noticed that, too. And I would say it's remorse, but, I mean, this guy doesn't seem to have any hesitation in his kills.
İlkelerimi pek iyi yansıtmadığı kesin.
It definitely doesn't reflect well on my principles, no.
Bunu bilmeyen tek kişi sensin.
The only person who doesn't seem to know that is you.
Benimle kalmıyor gibi görünüyor.
Doesn't seem to take with me.
Tuhaf olmak zorunda değil.
It doesn't have to be weird.
Bunu birine söyleyeceği anlamına gelmez.
Doesn't mean anybody's gonna tell anybody about anything.
Bunlar olacakmış gibi görünmüyor.
And it doesn't look like that's gonna happen.
Bu kulağa pek hoş gelmiyor.
Okay, that doesn't sound great.
- Bu, durumu düzeltmiyor.
- It doesn't make it better.
Yaptığım şeye inanmayan biriyle 30 dakika arabada oturmak istemiyorum.
I don't wanna sit in a car with someone for 30 minutes who doesn't believe in what I'm doing.
Benim neye inandığım şu anda önemli değil.
Uh, what I believe doesn't matter right now.
Hello Kitty Çiftliği'nde alet yok mu?
Your Hello Kitty Ranch doesn't have any tools?
İyi olmayan, senin reflekslerin, gözlerin ve ezip geçtiğin o kapı.
What doesn't work so good is your reflexes, your eyesight and that gate you plowed through.
Prezervatif uymuyorsa takmazsın.
Well, if the condom doesn't fit, don't wear it.
Yani sen öz kardeşisin, beni daha çok seviyor ama olsun.
Well, technically you are his brother, but he likes me better, but it doesn't matter.
Birinin saçını kesmem genellikle iki saat sürmez.
Doesn't usually take me two hours to cut somebody's hair.
Mağazadan alınmış bir şeye benzemiyor.
Doesn't look like something you picked up at the ampm.
Ama Horoz burada istenmediğini düşündüğü için karanlıkta donarak oturuyor.
But he is over there, sitting in the dark, freezing his balls off'cause he doesn't think he's welcome here with you.
Ama bu eğlenemeyiz anlamına gelmiyor.
That doesn't mean we still can't have fun.
Sempatik kişiliğimi telefondan yansıtamıyorum, tecrübeyle sabit.
I've always found that my charming personality doesn't come through over the phone.
Ve eğer dışarı çıkmazsa,
And if it doesn't pan out,
Mick, adı yok Şifrelere bile sığabilir.
Mick, his name doesn't even fit in the cipher.
Ölmek zorunda değil.
She doesn't have to die.
Bu teknolojinin ele geçirilmesini istemez.
He doesn't want the technology getting out there.
Bu kötü adam demek değil.
It doesn't mean he's a bad guy.
Sadece şerefsizlerden uzak kalamıyor olman daha iyisini hak etmediğini göstermez.
Look. Just because you can't avoid all the dirtbags, that doesn't mean you don't deserve better.
Konuyla ilgilenmiyor.
She doesn't care.
Mitchell'ın, dans resitalindeki Cam'le ilgili eski yaraları deşmeyen komik bir hikâyesi var.
No! Mitchell has a funny story that doesn't open old wounds about Cam at a dance recital.
Luke çok tatlı bir çocuk ama çok şey bilen biri değil.
Luke is very sweet, but he doesn't know a lot of things.