Drugs traduction Anglais
19,057 traduction parallèle
Muhtemelen suyumuzu uyuşturucu ve Oscarlar'ı yapmak içi kullanıyorlar
♪ They're probably using it ♪ ♪ To make party drugs and Oscars ♪
O insanların mutlu olmak için uyuşturucuya ihtiyacı yok.
These people don't need drugs to be happy.
Arkadaşımız aşırı dozdan yeni ölmüş ve sen gizlice uyuşturucu alarak bunu aşmamızı mı istiyorsun?
Our friend just died of an overdose and you want to smuggle drugs to get over it?
Silah, sahte kimlik ve her tür uyuşturucuyu alabileceğin büyüleyici sitelerle dolu.
It's full of fascinating sites where you can buy weapons, fake ID's and all sorts of drugs.
Ama hapların kendisine ait olmadığını söylemişti.
But he said it wasn't his drugs.
Buradaki bütün çocuklar hepsi aynısını söyler.
All these guys in here, they all say it's not their drugs.
Linda'yı bayıltan ilacın devlet tarafından kullanıldığını söylemiştin.
You said the drugs used to knock out Linda were government-issued.
Bu gece hiç uyuşturucu aldınız mı?
Did you two take any drugs tonight?
Hayır, hanımefendi hayır, ben uyuşturucu almam.
No, ma'am, no. I don't take any drugs.
Buradaki çeteler uyuşturucu ve silah ticareti yapar, çocuk değil.
It's run by gangs who deal in drugs and guns, not children.
Parayı ve malı alıp ondan sonra gideceğiz.
We're gonna take the money and the drugs, and then we're gonna walk.
Geçmişte Kamekona ve ortağı Levi dahil adadaki satıcıların yarısına uyuşturucu tedarik ederdi.
This guy was supplying drugs to half the dealers on the island, including Kamekona and his partner Levi back in the day.
Sen ve ortağın Levi Sosa için uyuşturucu dağıttığını zaten biliyoruz.
You see, we already know that he's dealing drugs for you and your partner, Levi Sosa.
Uyuşturucu sattığımı kanıtlayabilseydin şu an içerideydim zaten.
And if you could prove I was dealing drugs,
Daha çocukken sana uyuşturucu sattırdı.
He had you running drugs when you were a kid.
Buraya belali insanlari getirme ya da uyusturucu kullanma ya da dün aksamki gibi davranma.
So don't bring troubled people here or do drugs or behave like you did last night.
Muhtemelen revire izinsiz girip ilaçları çalanlar da onlardır.
They're probably the ones who broke into the infirmary and stole the drugs.
Başhemşire Ha, bu gece ihtiyacımız olan ilaçların listesini yapıp hastaneye gönder.
Ms Ha, make the list of drugs we need by tonight... and send it to the hospital.
Ama, psilosibinin ve diğer uyuşturucuların bana yaptığı şeyler hoşuma gitmedi.
But? I didn't like what the psilocybin and other drugs did to me.
Yani, Bay Garby'le ilk tanıştığımızda, uyuşturucu kullanıyordum. Burada uzun süre yaşayacağımı düşünmemiştim.
So, when I first met Mr. Garby, I was on drugs, didn't think I'd be living here for very long.
Uyuşturucu etkisindeydim.
I was on drugs.
Siz de kaçak olarak ilaç üretmeye başladınız.
So you began to manufacture illegal drugs.
O 15, ben 18 yaşındaydım, uyuşturucu işindeydim, gerçekten kötü kararlar alıyordum.
She was 15, I was 18, I was dealing drugs, made some really bad decisions.
İlaçlarla işinin bittiğini biliyorum.
Just so I know to avoid those drugs.
Zihin açmak için alınan ilaçlar için endişelenmiyorum.
I'm not worried about study drugs.
Ama muhbir operasyonum uyuşturucuları sokaklardan uzak tutuyor.
But my CI program gets drugs off the streets.
İkisi sanat okulunda tanışıp tutkuları olan uyuştucu vesilesiyle yakınlaştılar, sonra Jack dünyaya geldi.
She and Cam met in art school, bonded over their deep love of drugs, and along came Jack.
Uyuşturucuları bulmana yardım edeceğim ve beraber onları atacağız.
I'll help you find the drugs, and we'll throw them out.
Uyuşturucu sattın, paranı kurtardın bir aile başlattın Manhattan'a taşındın, yatırım yaptın.
You sold drugs, saved your money, started a family, moved to Manhattan, and made investments.
Kulüplerde mal satmayacağım.
I'm not gonna sell drugs in my clubs.
Yasa dışı elde edilmiş ilaç, hiç yoktan iyidir.
Illegally acquired drugs... better than nothing.
Çocuklar için şarkı yapmaya çalışırken, zamanın kısıtlı olması ve seks, uyuşturucu ve rock and roll olmadan şarkı sözleri de sınırlı oluyor.
You know, when you're working with kids with a shorter attention span, and there's no sex, drugs, and rock and roll, you're somewhat narrowing your sandbox.
Bu kişi uyuşturucunun etkisinde.
This person's on drugs.
Kredi kartı ve sigorta dolandırıcılığı yapmadıkları zamanlarda uyuşturucu ticareti ve koruma şantajı yapıyorlarmış.
When they weren't scamming credit cards and insurance companies, they were running illegal drugs and protection rackets.
Uyuşturucunun etkisinde olduğunu sanmışlar.
Uh, they thought maybe he on drugs.
- Yani Amerika'daki tüm uyuşturucular olası miktarın sadece % 15'i ; öyle mi diyorsunuz?
Are you telling me all the drugs in the U.S. only account for 15 % of the potential supply?
İşe yaramazsa, haplar geçer gider.
If it doesn't work, drugs get through.
- Siz onların uyuşturucu paketi taşıdıklarını görüyorsunuz, ben tabut.
You see them carrying bricks of drugs ; I see them carrying coffins.
Bak, bizi atlatan ilk dalgadaki uyuşturucuları boşaltıyorlar.
Look, they're unloading drugs from the first wave that got past us.
- Sokaklar çokça uyuşturucudan kurtuldu.
A lot of the drugs won't be hitting the streets.
Uyuşturucuya karşı savaşta ne yapıyordum biliyor musun?
Do you know what I was doing during the war on drugs?
Kulübümde uyuşturucu satmayacaksın.
You're not gonna sell drugs in my club.
Evsizler beklemeyi sevmezler Tommy. Ne yemek ne de uyuşturucu için.
The homeless don't like waiting, Tommy, for food or drugs.
Bana göre tek düze. El ayak çekilince, uyuşturucu yine uyuşturucu olacak.
Simple shit to me... the end of the day, it's still drugs, man.
Elimizde burada uyuşturucu satıldığına ve bulundurulduğuna dair geçerli sebeplerimiz var.
We have reason to believe there's drugs being sold - and housed in this club.
- Uyuşturucu mu?
- Drugs?
- Sizi temin ederim ki bu kulüpte asla ama asla uyuşturucu falan satmadık.
- Absolutely. - But we can assure you we have never nor currently allow drugs in this club.
Slavich's karısına kocasının havaalanında... 125 00 : 10 : 31,850 - - 00 : 10 : 35,285 uyuştucu kaçakçılığından suçlandığı söylendi. Saçmalık bu.
Slavich's wife was told her husband was suspected of smuggling drugs at the airport.
- Uyuşturucudan bahsetmiyorum.
I'm not talking about drugs.
Uyuşturucu mu kullanıyorsun?
Are you on drugs?
Aşıları para kazanmak için bir silah olarak görüyorlarsa ilaç şirketlerinin silah kaçakçılarından pek farkları yok demektir.
It is no different that narcotic drugs.