English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ D ] / Durmayın

Durmayın traduction Anglais

1,715 traduction parallèle
Dalga geçip durmayın.
Stop jinxing me!
Tabaklara vurmaya başladığınızda, sakın durmayın!
Once you start tapping the bowl, do not stop!
Lütfen eşikte durmayınız.
Please mind the doors.
Bay Schlondorff, orada durmayın, lütfen. Bu tarafa geçin.
dorff, go the other side, please.
Kapıda durmayın öyle.
- Come on, don't stand by the door.
Durmayın orada.
Don't just stand there.
Gelip durmayın. Dinlenmem lazım.
Stop coming. I need some sleep.
Laf sokup durmayın.
Aw, the jerks...
Yeşil çizgiyi izleyin ve durmayın!
Follow the yellow line and do not stop.
Beni bundan dolayı tutuklayacaksanız hiç durmayın.
If you want to arrest me for that, be my guest.
Durmayın.
Let's keep going.
Kendinizi beton dağların arasında öldürmek istiyorsanız, durmayın.
You want to kill yourselves flying down a concrete mountain, go to it.
House'un, benim veya Wilson'ın atılmayı hak ettiğini düşünüyorsanız durmayın. "Evet" oyu verin.
If you think House deserves to go- - If you think I deserve to go, Wilson deserved to go, then vote yes.
Bu yüzden, Bay Franklin, eğer o küçük kızı aramak ve ona altı yıldır konuştuğu,... dualar ettiği balığın öldüğünü söylemek istiyorsanız,... hiç durmayın bile!
So, Mr. Franklin, if you wanna call that little girl and tell her that the fish that she's been talking to and praying to for the last six years is dead then, you know what, go ahead!
Hiç durmayın. Beni araştırın.
Hey, go ahead, check me out.
Somurtup durmayın.
Don't fret over it.
Durmayın.
Do not stop.
Durmayın!
Do not stop!
Lütfen, çok yakınında durmayın.
Please, don't get too close.
Sorun. Durmayın.
Keep them coming.
O yüzden durmayın, formlarınızı imzalayın. Bizi reddedin, kapatın ve ne gerekiyorsa yapın.
So you can go ahead, sign your forms reject us and shoot us down, and do whatever you gotta do.
Durmayın!
Go ahead!
Bakın, eğer beni yeniden hapishaneye götürecekseniz... hiç durmayın, vurun beni, çünkü oraya asla -
Look, if you guys are taking me back to that jail... just go ahead and shoot me,'cause there's no way- -
Kav-ga, kav-ga, kav-ga. Öyle durmayın orada, hadi. Kav-ga, kav-ga, kav-ga.
Fight fight fight!
"Durmayın, o sofraya oturun." Diyorum.
"Go ahead, sit down at that table," I tell.
Durmayın, yüksek sesle söyleyin.
Go ahead, say it out loud.
Durmayın.
Hey, don't stop.
Yolda durmayın.
Off the street. - Sir?
Durmayın!
Keep moving!
- Durmayın!
- Move it!
Durmayın!
Move it!
Durmayın.
Don't stop.
Hastaneye gittiğinizde durmayın.
Now, when you get to the hospital, don't stop.
Sakın durmayın.
Don't stop.
Kızlar, kızlar, soru sorup durmayın.
Girls, girls, stop asking so many questions.
Bu kadar gergin durmayın.
Don't look so nervous.
Kendinizi dövdürüp durmayın, tavuk bokları.
Don't get your asses kicked around, you chicken shits.
Durmayın!
Don't stop!
Benim yüzümden durmayın. Tabii Doktor Fane de zevk alıyorsa.
Do not stop on my account if Dr. Fane is enjoying himself.
Durmayın.
Come on.
Adamım C'ye girişmek istiyorsanız durmayın. Çünkü şunu bilin yırtıcıdır, suratınıza saldırır façanızı bozar.
But you want to take on my man C, here go ahead, because, you know he's fierce, he gonna come up in your face he'll damage you.
Haydi yürüyün, durmayın öyle.
Move it.
İzcilik sana kendi ayakların üzerinde durmayı öğretecek.
Scouting will teach you how to stand on your own two feet.
Eğer sana şimdi yardım edersem, kendi ayakların üzerinde durmayı öğrenemezsin.
You'll never stand on your own if I help you now.
Buster'a ayaklarının üzerinde durmayı öğretiyorum.
Oh, I'm teaching Buster to stand up for himself.
Işıkların önünde durmayı seviyoruz.
We like it in front of the light.
Vali Norris İngiliz Müslümanlar'ın gözaltına alınma kararının arkasında durmayı planlıyor.
Governor Norris says he plans to stand by his decision to detain the British Muslims.
Mark, Eshan'ın ölümü yüzünden kendini suçlayıp durmayı bırakmalısın.
- Mark, you need to stop to blame for the death of Eshan.
Budalalar gibi etrafta durmayın.
[groans] Don't stand around like oafs.
Fakat diğer kurbağa... arkadaşını kaybetmiş, muhakkak kaybından üzüntü duymuş ama durmayıp devam etmiş azmetmiş, yüzmüş, azmetmiş, yüz azmetmiş kararlı bir şekilde yüz...
But the other frog missed his friend, of course, saddened by his loss, but he kept right on going, persevering, swimming, persevering, sim - persevering, swimming with determi...
Durmayın, hadi!
Come on!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]