Düğme traduction Anglais
1,531 traduction parallèle
Buradaki düğme, yaratığı çeken enerji sinyali yaymasını sağlıyor.
This button here, causes the device to emit an energy signature that attracts the creature.
Kırmızı düğme.
It's the red button.
Düğme benim.
I call buttons.
Ailece buraya gelebiliriz ve büyük düğme dolaplarını karıştırırız da karıştırırız.
We could come here as a family and just dig and dig through big drawers of buttons.
Bu bir düğme.
It's a button.
Bart, o düğme sadece arkamdan şok vermekle sınırlıydı.
Bart, all that button ever did was send a mild electric shock up my backside.
Süper! Burada bir düğme var.
Oh, great, a recline button!
Şu büyük düğme.
The big button.
Yalnızca şu düğme...?
Just hit that...? - Mm-hm.
Ama bu iş düğme ve haritalarla bitmiyor, küçük albatros.
It ain't all buttons and charts, little albatross.
Hepsi size bir düğme kadar yakın.
All at the touch of a button.
Düğme mi kopmuş?
Is it missing a button there?
Düğme burunlu, küçük, sarı olana.
The little yellow one with the button nose.
Düğme ve zincirini kaybettiğini söylüyor.
Says he's lost his buttons and chain.
Düğme iliği çok dar.
The buttonhole is too narrow.
- Kırmızı düğme ışığı açıyor.
- The red button turns the lights on.
Bu düğme, bu düğmeye basacaksın.
Then, this button, Just press this button.
Düğme...
The button...
Düğme sıkışmış gibi.
The button seems to be stuck.
Düğme sıkıştı.
The button is stuck.
- Bu ufak düğme ne işe yarıyor?
- What's this little button here do?
Neden üstüne bir düğme koymamışlar ki? !
Why didn't... they put a switch right on the unit?
İki düğme kaldı!
Two more buttons!
İz olarak düğme bırakmak.
Leaving buttons on the trail.
Eksik düğme civarına.
Near the missing button.
Düğme ve fermuarlardaki parmak izleriyle başlayalım.
Let's try dusting the buttons and zippers.
Peki ya düğme hakkında bir şey var mı?
How'bout the button, did you get anything on that?
Bu düğme Briana'yı bulduğumuz atlı karıncadaydı.
This button came from the carousel where we found Briana.
3 dolar 28 sent, bir bıçak ve lanet olası birkaç düğme mi?
$ 3.28, A hobo knife and some goddamn buttons?
Ihtiyacım ne kahverengi gözlü küçük bir kız olduğu, kumlu sarı saçlı, küçük bir düğme burun, biliyorsunuz masum, kaydetmek için seviyor. Kicks popo, üçlü gruplar halinde iyi çalışır.
What I need is a little girl with brown eyes, sandy-blond hair, cute little button nose that likes to save innocents, you know, kicks butt, works well in groups of three.
Ah, dürüst olmak gerekirse O küçük düğme burun sahip olmak zorunda değildir, tamam mı?
Oh, to be honest... uh, she doesn't have to have the little button nose. OK.
Bu düğme aramayı cevaplıyor bu odadaki herkesin sesini engelliyor. Kırmızı ışık yanar.
This button answers the call this button makes everyone in the room silent.
Muazzam büyüklükte, tehditkâr bir düğme.
A great big threatening button.
Hiçbir Koşul Altında Basılmaması Gereken Muazzam Büyük Tehditkâr Bir Düğme. Haklı mıyım?
A Great Big Threatening Button Which Must Not Be Pressed Under Any Circumstances, am I right?
Asla ama asla dokunulmaması gereken, çok büyük tehditkâr bir düğme gördüğümde... -... bunu yapmak istiyorum!
So if I see a great big threatening button, which should never, ever, ever be pressed, then I just wanna do this!
- Beni yanlış anlama. - Küçük eğlenceli düğme.
I mean, don't get me wrong.
Bir düğme uzağındayız.
We're just a push-button away, like Star Trek!
Bir düğme al.
Take a button.
Beni "Button ( Düğme, gonca )" diye çağıracaktı.
He would call me "Button."
Acaba bu kırmızı düğme ne işe yarıyor?
I wonder what the red button does.
Belli ki, Amishler fermuar veya düğme kullanmıyor.
Apparently the Amish aren't allowed zippers or buttons.
Şunlar düğme mi?
Are those buttons?
Birkaç düğme aç. Biraz göğsün görünsün.
Unbutton a few buttons.
John, düğme.
John, the button.
Bu sadece bir düğme.
It's a button.
Basabileceğim bir düğme arıyorum.
I'm looking for a button to push.
Altta bir düğme var... Ona bas... ve su kireçle karışır.
There's a button on the bottom... you press it... and water mixes with quicklime.
Sarışın, mavi gözler, düğme gibi şirin bir burun.
Blonde, blue eyes, cute little nose like a button.
Bluzundan birkaç düğme aç, ben de bakayım.
Just undo a few of those buttons on your blouse, and I'll take a look.
Senin o kocaman, düğme gözlerini gamzelerini ve sevimli burnunu almış.
She has your big button eyes... and your dimples... and your adorable nose!
Küçük bir düğme gibi.
It's like a little button.