Elastic traduction Anglais
286 traduction parallèle
Sanırım silahı bir tür elastik iple bağladı.
I think he had it on some sort of elastic tether.
Elastik mi?
Elastic?
Elastik ip hiç aklıma gelmemişti.
I never thought of the gun being on the elastic.
Bu bayan giysisinin fiyatı oldukça uygun ayrıca bel ve etek kısımları elastiktir.
Now in this line of ladies'bloomers, very moderately priced, has the finest elastic in the waistband, also in the knees.
Pasaportunuzda yazar olduğunuz yazılı ama bu esnek bir deyimdir.
Your passport describes you as a writer, but that is a very elastic term. Who are you, mr. Leyden?
- Benimki öyle mi yani? - Evet! Geceleri lastik bir bant takmalı ve profilden görünmemelisin.
It's time you tried an elastic bandage on yours
Ve sonuçta ortaya elastik bir nitelik çıkar.
And confer valuable elastic properties.
Kollarım yeterince esnek değil.
My arms aren't sufficiently elastic.
İran halısı isteseydi, ona don lastiği mi verirdik?
If she'd asked for a Persian carpet, we'd have sold her some elastic for pants?
Ama ikinci kez gerdiğinde, lastik gibi elastik hale geliyor.
But the second you stretch it, it becomes elastic like rubber.
Kurdele ve lastik geldi mi?
Did the ribbons and elastic come?
Atılan konfetileri ipe dizdi.
He got confetti on elastic.
Belki henüz bilmediğimiz elastikimsi özellikleri vardır.
Maybe it has elastic properties we don't even know yet.
Neyse ki, ufak çocuklar olağanüstü derecede esnek ve elastik oluyorlar.
Fortunately, small boys are extremely springy and elastic.
Bekâret kemerinde, metal elastiki destekleyici ve sakinleştirici yoktur.
At Chastity Belt, there are no metals... no elastic supports... no tranquilizers.
Her birinde 200 banknot olan desteler halinde, iki kalın paket lastiğiyle sarılmış olmalı.
Which will be put in stacks of 200 bills each, bound with two thick elastic bands.
Kalın paket lastiğiyle.
Bound with thick elastic bands.
Bizde sargı bezi var mı?
Do we have any elastic bandage?
Esnek, bir şeyler.
Something, uh, elastic.
Sürünerek bir başlangıç elastik...
sneaking start. elastic...
Sürünme, elastik...
Sneaking, elastic...
Elastik ayaklar. Elastik...
Elastic feet - elastic...
Ayağımda, lastikle bağladığım ayakkabılar nasırlaşmış ellerin üretimi, dinlediğim hüzünlü müzik.
I got elastic bands keeping my shoes on Got those swollen-hand blues
Lastiği kopmuş mu?
Is the elastic broken?
Fakat senin de görebileceğin gibi bu plastik bant kırılmış ve tamir edilme zahmetine katlanılmamış, zayıflayan bir mizacın işareti.
But as you see that he has broken the elastic and has not troubled to replace it, a weakening nature.
- Zaman çok esnek. - Bu bir hediye.
- Suddenly time is so elastic.
Elastik bir bandaj bulursan, daha da sıkı sarabilirsin.
If you get an elastic bandage, you can pull it tighter.
- Elastik çorap giyiyor musun?
- D'you wear elastic stockings?
Bu kötü bir olaydı çünkü oradan gerçekten ucuza iç çamaşırı alabilirdiniz. İyi iç çamaşırı, fitili gevşeyen ve arkanıza sürtünenlerden değil.
This was a bummer because you could get underwear there really cheap, good underwear, too, not the kind where the elastic comes out and rubs your butt.
Belki de külotlu çorabı kaçtı diye dua ediyordu.
Maybe she was praying because the elastic is shot in her pantyhose.
Bazen bileklerinin üstünde çoraplarının lastiğinden kaynaklanan izler veya morarmalar olurdu.
Sometimes there would be little bruises... or marks around her ankles from the elastic in her socks.
Ayağına esnek bir halat bağlanıp köprüden atlanıyor.
You tie an elastic cord around your ankle, and then you jump off a bridge.
Maskeli Süvari, Süpermen Yarasa Adam, Örümcek Adam, Plastik Adam.
Your Lone Rangers, your Supermen your Batmen, your Spider-Men, your Elastic Men.
Elastik Adam, Plastik Adam...
There's Elastic Man, Plastic Man...
Bir elastik bant.
An elastic band!
Babam adil olmaya çalışıyor. Fakat konu paraysa, durum değişir.
The pater wants to be fair, but money isn't elastic.
Aşağı yukarı teninin üstünde ve mükemmel kalçalarında....... gidip gelmem gerekiyor.
I gotta run it up and down, up her... on the inside of her elastic... and inside her perfect ass.
Esneyebilir ve bir tür elastik.
Stretchable, somewhat elastic,
Bir gün, perde arasında, kitaplarımı tutan lastik koptu.
One day, during the intermission, the elastic holding my books broke.
Kırmızı takma burunlar.
Red ones, with elastic bands.
- Hiç esnek değiller.
- There's no elastic.
Ve eğer dikkatlice bakarsan, genelde üç tane kullanılmasına rağmen yalnızca iki tane elastik paneli olduğunu görürsün.
And if you look carefully, you'll see it's got only two elastic panels in front instead of the usual three.
Elastik kenarlı botlarımı da.
And the elastic-sided boots.
Fantastik mi elastik mi bunu kızlara sormalı.
Fantastic or elastic, any girl who comes here makes him her teacher.
sen ısmarlıyorsan beli esneyen pantolonumu giyiyorum.hemde kemersiz.
If you're buying I'm gonna wear elastic-waist pants and no belt.
Zamanın içinde, kaza anında donmuş kalmış gibiydi aramızdaki bağda elastik bir kordon.
It was as if he was frozen in time at the moment of the accident and the link between us was like an elastic cord.
Hiç esnek değiller.
They not elastic at all.
Yumurta bu, sonuçta karnına inecek.
Why must they be elastic inside the stomach?
Albay burada!
My underwear has no elastic.
Göbeğindeki o izi.
The mark of the elastic on your belly.
Beli lastikli.
They got elastic panels in the waist.