Emory traduction Anglais
192 traduction parallèle
Bunu çok fazla insana söylemeyi sevmiyorum ama Emory Business School'a girdim.
I-I don't like to tell a lot of people this, but I got into Emory Business School.
Emory.
Emory?
Google'la.
Emory. Google it.
"Emory'ye girmişsin Greg."
You got into Emory, Greg.
Çevreyi görmek daha ilginç bence.
No, i'm staying with miss emory to buy her carpet.
Kardeşim Emory de iyi yolculuklar diliyor.
I speak for my brother Emory as well as myself.
Emory ben varken konuşmaya pek fırsat bulamıyor.
Emory never gets a chance to speak when I'm around.
Eğer uslu bir kuş olursan, mürekkep balığı kemiği yerine Emory amcan sana biraz Doktor Kettlebaum verecek.
Now you play your little cards right, and instead of a piece of cuttlebone... Uncle Emory will get you a piece of Dr. Kettlebaum.
Emory.
Emory.
Emory ise..
And Emory, let's see. Emory was...
- Emory, lütfen!
- Emory, please!
Annesi, Bayan Breedlove ve Bay Emory gibi kandırabileceği insanlarla konuşmak ister.
Like to talk to people she can fool... like her mama and Mrs. Breedlove and Mr. Emory.
Emory ve Reggie balıktan şimdi döndüler.
Emory and Reggie just got back from fishing.
Emory'nin sesi, tatlım.
It's Emory, dear.
Emory rolünde Bay Jesse White.
Mr. Jesse White as Emory...
Emory Amca başlattı herşeyi bütün aküyü yedi bitirdi
First it was Uncle Emory who ate up the whole battery
Joanna Spencer adına kayıtlı otomobilin Ferguson garajına konulduğunu gören 18 yaşındaki Carl Emory polisi aradı.
Registered in the name of Joanne Spencer, the car was reported by 18 year old Carl Emory, who saw the bandits secreting it in the Ferguson garage.
Emory hastanesinde olmaman hatta cenaze evinde olmaman bir mucize.
It's a miracle you're not lying at Emory hospital or at the funeral parlor.
Emory. Açık konuşabilir miyim?
Emory, may I speak frankly?
- Bu işe gönülden bağlıyım Emory.
I'm afraid I've got my heart set on it, Emory. Heh.
Emory, yapacağımız şu.
Emory, here's what we're gonna do.
Blackie'den haberim var, Emory Battis'ten de...
I know about Blackie, I know about Emory Battis,
Çok güzel Emory.
That's good, Emory.
Emory, yağcılığa başla haydi.
Emory, Say something weak and fawning.
- Bu işe gönülden bağlıyım Emory.
- I've got my heart set on it, Emory.
- Steve, Emory nerede?
- Steve, where's Emory?
- Hayır, Emory.
- No, Emory.
- Emory Leeson.
- Emory Leeson.
Emory!
Emory!
- Emory.
- I'm Emory.
Emory Leeson.
Emory Leeson.
Emory için üzülüyorum.
I feel... sad for Emory.
Emory, sence neden buradasın?
Emory, why do you think you're here?
Emory'nin kendisini daha iyi hissetmesi için ne yapabiliriz?
What can we do for Emory to make him feel better?
Emory, haydi dostum.
Emory, come on, man.
Emory Leeson bir reklam dahisi.
Emory Leeson is an advertising genius.
Emory, kabul etmezsen Drucker sigortanı iptal edecek.
Emory, if you don't agree, Drucker's just going to cancel your insurance.
Emory, bak, karahindiba.
Emory, look, dandelions.
Emory, gel.
Emory, come here.
Merhaba, Emory haklı olabilir mi?
Hello, could Emory have a point?
Emory, lütfen, çomak sokma.
Emory, please, don't rock the boat.
Emory haklı.
Emory's right.
Emory, korkuyorum!
Emory, I'm scared!
- Ya Emory?
- What about Emory?
- Gidemezsin, Emory.
- You can't go, Emory.
Sonra da Emory'den.
Then you got rid of Emory.
Tırnak törpüsünden daha ağır bir şey kaldırabilseydin bu durumda olmayacaktık.
If you were able to lift anything heavier than an emory board we wouldn't be in this position.
- Greg Emory.
Greg Emory.
Emory mi?
Emory?
Emory.
No, no.
Merhaba Emory!
Hiya, Emory.