Etmiyor traduction Anglais
12,568 traduction parallèle
Chumhum suç kabul etmiyor.
Chumhum will admit no wrongdoing.
Ama devasa boğa pes etmiyor.
But the massive bull is not giving up.
Sen etmiyor musun, arkadaşım?
Aren't you, my friend?
Ama kafam bir türlü rahat etmiyor ve bakmak zorunda hissediyorum.
But something just bugs you and you gotta do it.
Para çemecende bir şeyleri kaybolmasıdan nefret etmiyor musun?
Don't you hate it when things get lost in your money drawer?
Zira hepimiz akılsız, iradesiz koyunlar gibi güdülüyoruz. Kimse de bunu sorgulamaya tenezzül etmiyor.
Because we are being led like mindless, spineless sheep and no one bothers to question any of it.
Onu öyle görmeyi hak etmiyor.
She don't deserve to see him like that.
Hayır, etmiyor.
No, she don't.
Artık rahatsız etmiyor.
It don't bother me now.
Görünüşe göre, cehennem beni kabul etmiyor.
Hell seems to not welcome me.
Gerçi, bu senin için hiçbir şey ifade etmiyor, değil mi?
I don't suppose that means anything to you, though, does it?
Evet çok saçma çünkü senden tamamen nefret etmiyor.
Yeah. Which is nuts, because she's not completely disgusted by you.
Mumtaz için bir anlam ifade etmiyor.
That's not how Mumtaz figures it.
Ne de olsa IKEA ürünleri kendi kendini monte etmiyor.
IKEA doesn't assemble itself, you know.
Buradaki yemeklerden nefret etmiyor musun?
Don't you just hate the food here?
Demek ki çocuklarınız size anlam ifade etmiyor.
That your children have no use for you.
Suratındaki inşaat seni rahatsız etmiyor mu?
So, you don't mind the construction site on his face?
Kimse dövüşmeyi kabul etmiyor.
I can't get anyone to issue a fight.
Pazienza pes etmiyor.
Pazienza refuses to take the entire count.
Hoş birine rastlamayı hak etmiyor muyum?
Don't I deserve to date someone who is nice?
Erkek, kadın, beyaz, siyahi, genç, yaşlı bir şeyler kazandığı müddetçe fark etmiyor.
Man, woman, black, white, old or young, doesn't matter as long as you're a producer.
Bu mesleğe kattığı değeri biliyorum ki bazen bunu hak etmiyor.
I know the honor he has brought this business, which sometimes doesn't deserve it.
- Hayır, senden nefret etmiyor.
- No, she doesn't hate you.
Sana söyleyebildiğim kadarıyla bunlar hiçbir anlam ifade etmiyor.
So as far as I can tell, they don't mean anything.
Bu seni rahatsız etmiyor mu?
That doesn't bother you?
Sorun etmiyor.
He's cool.
Her şey yaşamayı hak etmiyor.
Not everything deserves to live.
Silaha dokunmaya tenezzül bile etmiyor.
He will not even deign to touch a weapon.
Er Doss suçlamaları kabul etmiyor.
Private Doss wishes to enter a not guilty plea.
Bunların hiçbirini hak etmiyor.
She doesn't deserve any of this.
Niye, hiç hareket etmiyor?
Why isn't he moving?
Hatta, gerekirse şiddet kullanabileceğini ima etmiyor muydu?
Even to the point where he might react violently?
- Herşey devam etmiyor.
- Not with everything that's going on.
Kabul ediyor musun, etmiyor musun?
Do you accept or not?
Bir şansı daha hak etmiyor muyuz sence?
Do we not deserve that chance?
Yavaşça gidiyoruz o arabada - Hiç acele etmiyor
We slowly drove - he knew no haste
Merak etmiyor musun?
Aren't you even curious?
Yani hiçbir anlam ifade etmiyor, öyle mi?
Well, that doesn't make any sense at all, does it?
Ama sesi temsil etmiyor.
It doesn't represent sound.
Nikolai bunu hak etmiyor.
Nikolai doesn't deserve this.
İnsanlar korkuyor ve Christian yardım etmiyor.
People are scared, and Christian's not helping.
Kardeşlerimizi kölelere dönüştürdüler. Ve bu seni hiç rahatsız etmiyor mu?
They turn our brothers into slaves and that doesn't move you?
Kimse senden daha fazla hak etmiyor.
No one deserves it more.
Bu saçmalık hiçbir şey ifade etmiyor.
This shit no make no sense.
Bir şeyler ters gidebilir diye endişe etmiyor musun hiç?
Don't you have any worries that something might go wrong?
Bana hiçbir şey ifade etmiyor.
It means nothing to me.
O göz ardı etmiyor.
She's not ignoring.
Tekrar söylüyorum, bu beni rahatsız etmiyor.
Again, it doesn't bother me.
Amınakoduğum Detroit'inden getirdiğin mezarcı köpek mizacın seni sert gösteriyor olabilir, ama hiç bir takım arkadaşına yardım etmiyor.
Your fucking junkyard dog routine from fucking Detroit might make you feel tough, but it's not helping out any of your fucking teammates.
Çocuğumuzla resmen tek kelime etmiyor.
Jesus.
- Kimse pek de fark etmiyor.
It's the second one. Not that anyone's noticing.