Exclaiming traduction Anglais
132 traduction parallèle
Tetiği önce kendisi çekti düzenek muhtemelen ikinci eli ateşledi.
( EXCLAIMING ) He fired the first shot, the rigging probably triggered the second shot.
( ŞAŞIRIRLAR )
( EXCLAIMING )
( ACI ÇEKİYOR )
( EXCLAIMING )
( İNSANLAR ŞAŞIRIYOR )
( PEOPLE EXCLAIMING )
Pekala millet.
[children exclaiming] OK, EVERYBODY.
İzliyorlar. İzliyorlar.
[exclaiming]
Hava! General Browning, Ya Almanlar?
Weather! ( EXCLAIMING IN POLISH ) General Browning, what of the Germans?
Tanrı Mareşal Montgomery'yi kutsasın.
God bless Field Marshal Montgomery! ( SOSABOWSKI EXCLAIMING IN POLISH ) ( SOSABOWSKI MOANING )
Şimdi kimse nerede olduğumuzu bilmiyor.
( Exclaiming ) - DO YOU READ ME? DO YOU READ ME?
Benim içinde hiç yerinde durmadı.
With me, it didn't stop at the hands. [Hannibal exclaiming excitedly] Eight.
Bebeğim, Sen zengin bir adamsın Bebeğim, Sen zengin bir adamsın
[Singing ] [ Murdock exclaiming excitedly ] [ Singing] Baby you're a rich man Baby you're a rich man
Favori yılım.
( ( EXCLAIMING ) My favorite year.
Eisler, Strasser, gelin.
( EXCLAIMING ) Eisler, Strasser, come.
Zamanında atladığın için teşekkürler çünkü bu adamlar bizi... Tek parça görünüyor.
Thanks for dropping in when you did,'cause those guys were about to... ( ALL EXCLAIMING )
Kesinlikle çok iyi bir ziyafet çekeceksiniz.
( EXCLAIMING ) You folks sure do have yourselves a mighty fine spread.
Şuna bak!
( ALL EXCLAIMING ) Look at this!
Misery yaşıyor!
[EXCLAIMING] Misery's alive!
- Ne yapıyorsunuz?
( EXCLAIMING )
Bu Kurbağa!
- [Crowd Exclaiming]
Anlıyorum.
- Oh, I see! - [Exclaiming]
Hey!
- ( Groaning And Exclaiming )
Gabbo, gerçek bir çocuk olmuşsun.
- [Crowd Exclaiming] - Gabbo! You've become a real boy!
Anne Baba
[Exclaiming]
Günışığı Eyaletinden size birkaç şey getirdik.
[Exclaiming] I brought a couple of goodies from the sunshine state.
Bana yalan mı söyledi?
Did he lie to me? [Audience exclaiming]
Tamam, ketçap dışında bir şeyden bahsedebilir miyiz?
[Doug and Deacon exclaiming] Ok, can we talk about something other than ketchup?
Sizi ve iki konuğunuzu New York'un en iyi özel golf ve sağlık kulübünde, tüm masrafları tarafımızca karşılanacak bir günde ağırlamaktan memnuniyet duyarız.
"for an all-expenses paid day at New York's finest private golf club and spa." [Exclaiming] Ok.
Kimin battaniyeye ihtiyacı var ki?
Who needs blankets? - ( EXCLAIMING ) RICK :
Bu Trevor Moorehouse.
( EXCLAIMING FEARFULLY IN SPANISH ) That's Trevor Moorehouse.
Bugün sizin için her şeyi hazırladım, ama daha fazla kalamam.
I make everything and freeze it for you today, but... ( EXCLAIMING FEARFULLY IN SPANISH )
Eğer öyleyse, bunu dışarıda hemen halledebiliriz..... ama muhtemelen daha ilk yumruğu atmadan korumaların üzerime atlayacaklardır.
Thank you. [All exclaiming] What's wrong?
İşte böyle. İşte böyle.
[Girls exclaiming]
Şu boşlukla hemhâl olan gözlerine bakın.
( ALL EXCLAIMING IN HORROR ) Look at his great staring eyes.
- Başlıyoruz.
( EXCLAIMING ) Oh, yeah!
Yapma Jim ne diyeyim?
( EXCLAIMING ) What do you want me to say?
- Tatlım ben de seni seviyorum.
Oh, honey. ( EXCLAIMING ) I love you, too.
- Demek ki sendin.
( IAN EXCLAIMING ) - DOCTOR :
- Aferin, Galina.
( exclaiming ) - Very good girly!
Lütfen, Cray.
[Layla exclaiming ] [ sniffling] Please, Cray...
Hayır, yapma.
MIRlAM : No, don't. [Miriam and Max exclaiming]
İyi misin?
[exclaiming] Are you okay?
Murdock, seni öldüreceğim!
( EXCLAIMING )
Güvenlik, siz devralın.
[Girls exclaiming] Officers, you get them.
Şey, sanırım buna hazır olmalıydık.
- [Groaning ] - [ Audience Exclaiming ] - # # [ Rim Shot] - Well, guess we should've expected that.
Hadi kızım!
[Exclaiming excitedly]
Biz gidiyoruz.
[Exclaiming]
Baba, bitir şu işi.
( CHERYL EXCLAIMING )
- Benimkini de.
The couch is eating my leg. CHERYL : ( EXCLAIMING ) Oh, no!
Bu çok hoşuna giderdi!
[Exclaiming] You'd love that!
- Tamam o halde.
[Exclaiming] Ok, then.
Karıncayı bile incitmemişti ama bugün 1.90 oyundaki bir adamın çenesine yumruk atmaya karar verdi.
[Woman exclaiming]