Eyed traduction Anglais
2,427 traduction parallèle
Sarışın ve mavi gözlü olsun. Tek istediğim bu.
Blond and blue eyed it's all I'm asking.
Hanimiş benim uzun bacaklı sarı saçlı, mavi gözlü, şekerpare nedimem?
And how is my little 6-foot, legs-to-her-chin blond-haired, blue-eyed, Happy Meal of a bridesmaid?
Korkarım ki oğlunuz şaşı
I'm a afraid your son is cross-eyed.
Uzmanlık alanım şaşı çocuklar
With a sub-specialization in cross-eyed children.
Tabi tedavisi bulunana kadar ben onlara normal dünyayı öğretiyorum.
But until they find a cure, I teach them to function in a straight-eyed world.
Hayır şaşı gözlü bir sürücü.
No, a cross-eyed driver.
Bu yüzden mi kendini şaşı gözlü çocukları tedavi etmeye adadın?
So this is why you decided to dedicate yourself to curing cross-eyed kids.
Afedersiniz efendim Şaşı Gözlü Çocuk Servisi için yeni bir kaç tez ve rapor Halk Sağlığı Merkezinden geldi.
Excuse me sir, the newest Public Service Announcement for the Cross-Eyed Children's Clinic is ready for your review.
Lütfen North Merch Hastanesindeki şaşı gözlü çocuklar için bağış yapın.
Please donate generously to the Cross-eyed Children's Clinic of North Mercy Hospital.
İşte şaşı gözlü çocuklar.
There. The cross-eyed kids.
Mesela şimdi şaşı gözlü çocuklarla ilgili en son bilgileri de yükledik.
For example, we just finished scanning an article on how to surgically repair cross-eyed kids.
Şimdi biz onu tüm şaşı gözlü çocukları tedavi etmesi için gerekli en son bilgileri yüklüyoruz.
And right now, we're getting him ready to perform the new surgery to cure all the kids in the Cross-eyed Clinic.
Tüm şaşı gözlü çocukları ameliyat edebilecek.
He will operate on and cure all of the cross-eyed children.
Şaşıydı
He used to be cross-eyed.
" Kahverengi gözlü fırıncı, üzerimi jöleyle kapladı.
" The brown-eyed baker frosts me cold with his icing.
Ufacık bi böcek ama çok değerli Beni korkuttun
Look at its furry little legs and that ugly bug-eyed head.
Yapsa yapsa bizi bir ayı saldırısından korumak olur.
Eaten by a one-eyed bear is what he can get us.
Bildiğim sebep hep aynıydı. Gözlerini kısmış bakıyodu.
And the reason I know it was the same one is because he was a cross-eyed bobcat.
Sizi gidi Mongol Mu-Shu piçleri.
Slant-eyed, slow-pedded Mongolian Moo Shoo motherfuckers!
Kaldırım fahişeleri. Ana kuzusu, Mongol Man-Chu pislikleri. Köpek eti yiyen, fare seven pislikler.
Sideways pussy-mongering, foo-fucking Manchus, dog-meat-eating, zipper-headed rat-fucks, cunt-eyed, Confucian-kung-pao-fist-fuckers!
Malachi'nin kara gözlü köpekleri.
Those black-eyed lapdogs of Malachi?
Onu Black Eyed Peas konserine ben götürdüm.
I mean, I brought her to that Black Eyed Peas concert.
Şimdi ise içinde kadınlar ve çocukların da olduğu geniş kalabalıklar birbirlerini karşılıklı olarak barbarca yok ediyor,... mahmur gözlerle bakan katipler gibi kasaplığın faturasını kabartıyorlar.
Now we have entire communities... woman and children included... pitted against one another in brutish mutual extermination, with only a set of bleary-eyed clerks left to add up the butchers'bills.
Bu ölü gözlü, plastik masa oyuncağıyla, hararetli ve varoluşsal bir tartışma içindeyiz.
I'm in a heated, existential discussion with this dead-eyed, plastic desk toy.
Gecenin makinesinde yıldızlı dinamo ile eski cennetsel bağ için yanıp tutuşan... melek kafalı hipsterler, yoksulluk ve paçavralar... ve sahte gözyaşları.. şehirlerin üstünde yüzen sıcak suyu olmayan ucuz odaların... daoğa üstü karanlığında yükseğe doğrulup sigara içerken caz seyredenler!
angel-headed hipsters burning for the ancient heavenly connection to the starry dynamo in the machinery of night, who poverty and tatters and hollow-eyed and high sat up smoking in the supernatural darkness of cold-water flats floating across the tops of cities contemplating jazz!
Yoksulluk ve paçavralar... ve sahte gözlerle şehirlerin üstünde yüzen sıcak suyu olmayan ucuz odaların... doğa üstü karanlığında yükseğe doğrulup, sigara içerken cazı seyredenler.
who poverty and tatters and hollow-eyed and high sat up smoking in the supernatural darkness of cold-water flats floating across the tops of cities, contemplating jazz,
Aşkoğlanlarını kaderin şirret üç ihtiyar kaşarına... heteroseksüel doların tek gözlü kaşarına..
Who lost their loveboys to the three old shrews of fate the one eyed shrew of the heterosexual dollar the one eyed shrew that winks out of the womb and the one eyed shrew that does nothing but sit on her ass
gündoğumunun deliğini de sulandırmaya hazır olanlar ahırda götleri alevlenenler ve göllerde çıplak olanlar,
and were red eyed in the morning but prepared to sweeten the snatch of the sunrise, flashing buttocks under barns and naked in the lake,
" sabah yeri gözleri kıpkırmızı olsa da gündoğumunun...
"trembling in the sunset, and were red eyed in the morning"
İkiniz de hayatınızın en kötü yılını yaşamak üzere olan tatlı ve mütevazi insanlara benziyorsunuz.
You two both seem like two sweet, doe-eyed people about to have the worst year of your lives.
Gel buraya, seni ceylan gözlü ukala!
Get over here, you doe-eyed smartass.
Gemiciler buraya getirip bıraktıklarında, gözleri mosmor olmuş hamile olan bir acuzeydi.
This blue-eyed hag was hither brought with child and here was left by the sailors
Gözlerimi kamaştıran kadın çok olmuştur önce de çoğu zaman da, çaresiz, tatlı dillerinin kölesi olmuştur işgüzar kulaklarım.
Full many a lady I have eyed with best regard and many a time the harmony of their tongues hath into bondage brought my too diligent ear
Sen horul horul uyurken burada kuyunu kazıyor hainler yanında. Hem de göz göre göre, inan.
While you here do snoring lie open-eyed conspiracy his time doth take
Bütün işlerini erteleyip sabah tam formunda kalkıp patron için hazırlanmak istiyorsun.
You want to wake up all'bright-eyed'and'bushy-tailed'for the boss.
Ama içimden " Gloria Noonan, sakın ona küçük adam kompleksi olan pörtlek gözlü bir sosyopat olduğunu söyleme.
Inside I was saying : " Gloria Noonan do not call him a bug-eyed sociopath with a little-man complex.
O kancığa söyledim, alabalıklı suşi yapacağız! Mönüde alabalıklı suşi olacak!
I've told that gook-eyed bitch that we serve sour fish sushi!
İçindeki yeşil gözlü canavar ortaya çıkıyor demek.
Oh, boo. The green-eyed monster's coming out, is it?
Ucu delik pantolon yılanı.
One-eyed trouser snake.
Benim büyük gözlüm, orta huylum.
My short-tempered.. big eyed.
Peki ya ateş edemeyen tek gözlü bir adam?
And a one-eyed man who can't shoot?
Tek gözlü, şişman birinin deli saçması bu!
I call that bold talk for a one-eyed fat man!
- Çaresizliğin doğum izlerinin azabıydım.
- " And absolutely eyed every man...
Her zamanki gibi. Merhaba mavi gözlü.
As always, hello blue-eyed.
Demek istediğim ölü bir yaz gibiydi. Bunun bir nedeni olmalıydı, çünkü... - Neredeyse bir ayım elimden kayıp gitti.
I wanna say it was, like, the dead of summer and, I mean, it must have been a killer because I must have been crossed eyed for a month.
Lisede itip kaktığın o dört göz sivilceli kız değilim.
I am not the same four-eyed, acne-covered girl you pushed around in high school.
Birçok gece kulübe bir gözü geçer.
Several nights he stays in the One-Eyed's hut.
Sen bazen bildiğiniz gibi bir gözü kulübede kalır?
How do you know that he stays in the One-Eyed's hut?
Ben Koreliyim, aptal gözlü tazmanya seni.
I Korean, you stupid round-eyed Tasmanian.
Bak, ben her Teary gözlü değilim.
See, I'm all teary-eyed.
Sen hayran hayran bakıyordun.
You were just starry-eyed.